Translate.vc / Spanish → Turkish / Pero
Pero translate Turkish
1,283,602 parallel translation
No. Kate puede que esté apuntando a gente cerca tuyo, pero no a ti.
Kate çevrendeki insanları hedef alıyor olabilir, ama seni değil.
Elizabeth, puede que no esté allí, pero tengo ojos y oídos en todas partes.
Elizabeth orada olmayabilir ama her yerde gözlerim ve kulaklarım var.
Aquí tiene la defensa. "Disculpe, señoría, pero fui manipulado".
Yani, "Üzgünüm, hakim bey ama manipüle edilmişti."
Voy a poder decirles qué comió este tipo en sus últimas dos comidas, pero va a llevar tiempo.
Bu adamın son iki öğününde ne yediğini bile söyleyebilirim ama bu zaman alacaktır. - Ne kadar?
Encontramos a Tyler Obermeir, pero aun si las pruebas toxicológicas nos dicen algo del asesino, este Cobrador de Deudas,
Tyler Obermeir'i bulduk. Ama toksikoloji bize katil hakkında bir şeyler söyleyebilse bile şu Borç Koleksiyoncusu hakkında, biraz zaman alacak.
Elizabeth, puedes revisar todo el directorio del FBI, pero cuando se trata de asuntos de muertes y autopsias... hay solo un técnico cuyos dones simplemente no pueden ser igualados.
Elizabeth, bürodaki her Rolodex'e hayran olabilirsin. Ancak iş, ölüm ve doğum olaylarına gelince eşi benzeri olmayan, Allah vergisi becerilerle donanmış bir teknisyen var.
Qué bueno verte. Sé que tienes buenas intenciones, pero tienes que parar.
İyi niyetli olduğunu biliyorum ama durmalısın.
La escena del crimen ha sido oficialmente procesada. Pero estos cuerpos siguen hablándome.
Ama bu cesetler hala benimle konuşuyorlar.
Quiero estar en el terreno. Lo sé. Pero deberías estar en la casa segura con Agnes.
Biliyorum ama Agnes'le birlikte güvenli evde olmalısın.
Agnes está a salvo con mi gente, pero parece que el Cobrador de Deudas agarró a Elizabeth antes que lograra llegar a la casa segura.
Agnes adamlarımla güvende ancak Borç Koleksiyoncusu Elizabeth'i güvenli eve gitmeden yakalamış gibi.
- No, pero Navabi y el equipo técnico están en su casa en este momento.
Ama Navabi ve bir TAC ekibi biz konuşurken onun evinde şu an.
- Viajando. Haré lo que pueda desde aquí, pero mi alcance es limitado.
Buradan elimden geleni yapacağım ancak erişimim sınırlı.
Pero quizá al psicópata que lo contrató para atrapar a Liz.
Ama belki de Liz'i yakalaması için onu tutan psikopat.
Otros tres estuvieron en cuidados intensivos, pero sobrevivieron.
Üçü ise yoğun bakımda epey durdu ancak hayatta kaldı.
- Lo fue. Pero de acuerdo a la Agencia de Cárceles, tenía cáncer terminal.
Fakat ceza infaz kurumuna göre ölümcük bir kanseri varmış.
Puede que no hayas ordenado que se la lleven, pero por tu culpa estoy aquí.
Onun kaçırılması için emir vermemiş olabilirsin ama senin yüzünden buradayım.
Y el FBI hace todo lo que puede. Pero ya la atrapó.
FBI elinden gelen her şeyi yapıyor ama çoktan onu yakaladı.
Pero al final, ella... hizo lo que hizo por amor a la pequeña niña que juró proteger en lo que... parece ser hace una eternidad.
Ama sonuçta, o... Yaptığı şeyi bir ömür boyu korumaya yemin ettiği küçük kız için yaptı.
También quiero a Kate, pero es hora de terminar esto.
Ben de Kate'i sevmiştim. Ancak bunu bitirmenin tam zamanı.
No sé qué es esto, pero no es evidencia, porque no hice nad...
Bunun ne olduğunu bilmiyorum ama kanıt olamaz. Çünkü ben hiçbir şey yapmadım...
Pero de verdad no hay un mercado para el sadismo liberal.
Ancak açık sadizm için gerçekten bir pazar yok.
Lamento haberte confundido, pero Tyson Pryor no te contrató.
Seni yanılttığım için özür dilerim ama seni tutan Tyson Pryor değildi.
Señor, podría estar equivocado, pero creo que podría saber dónde está la agente Keen.
Efendim yanılıyor olabilirim ama sanırım Ajan Keen'in nerede olduğunu biliyorum.
Pero tienes que estar allí.
Sen de orada olmalısın.
Pero para que una guerra termine, ambas partes tienen que estar dispuestas a encontrar la paz.
Fakat savaşın sona erdirilmesi için her iki taraf da barış istemelidir.
Me arrepiento de cualquier dificultad que le causara, pero creo que, al final, estará de acuerdo en que es un pequeño precio a pagar por la verdad.
Ona neden olan zorluklardan dolayı pişmanım. Ama inanıyorum ki sonunda gerçeğe ulaşmak için küçük bir bedel olduğuna inanacaktır.
Pero ya está hecho y no puede cambiarse.
Ancak olan oldu ve değiştirilemez.
Sé que el Sr. Kaplan dijo que no podían coexistir, que esa era su verdad, pero aún espero que eso pueda cambiar.
Bay Kaplan, ikinizin birlikte yaşayamayacağını söylemesinin onun gerçeği olduğunu biliyorum. Ama bunun değişebileceğini umuyorum.
Llegué aquí tan pronto como pude, pero la situación en la frontera es el menor de nuestros problemas.
Olabildiğince kısa zamanda buraya geldim. Ancak sınırdaki durum sorunlarımızdan en küçüğü.
Von Hauser está muerto, lo que es lamentable, pero no es indicio de nada.
Von Hauser öldü, ki bu talihsiz bir durum ama hiçbir şeyin göstergesi değil.
Quiero ayudar, pero te vigilan más que a modelo en playa nudista, y no puedo arriesgarme a otra condena, ni siquiera por ti.
Sana yardım etmek istiyorum ama 4 kamçılı bir tekeden daha şehvetlisin ve senin için bile bir istisna yapma riskini göze alamam.
Pero es el brazo izquierdo.
Nihayetinde sol kolun.
Lo haría si supiera dónde estaba, pero no lo sé.
Nerede olduğunu bilsem ederdim ama bilmiyorum.
Sí, pero ¿ eso es tan terrible?
Evet, ama bu çok mu korkunç?
Digo, no es bueno, pero la unidad especial es legítima.
Demek istediğim iyi değil ama görev gücü yasal.
Pero nuestro informante es responsable de 86 homicidios en Estados Unidos.
Fakat bizim muhbir, Amerika'daki 86 cinayetten sorumlu.
Sí, pero no puede probarlo.
Evet, ama bunu ispatlayamaz.
Sí, pero ya sea que Gale pueda o no probarlo, y no digo que pueda porque si tengo algo que ver con eso, no lo hará.
Evet, ama Gale ispatlasın ya da ispatlayamasın kanıtlayabilir demiyorum, yani... eğer benim yapabileceğim bir şey olursa, başaramayacaktır.
Quizá, pero si estamos siendo sinceros, parte de la sangre que él derramó está en nuestras manos.
Belki, ama eğer dürüst olursak, dökülen bazı kanlar bizim elimizdedir.
Pero ahora, tenemos que atrapar a Kate Kaplan.
Ama şimdi, Kate Kaplan'ı bulmalıyız.
Pero antes que me interrumpan, iba a delatar a ese imbécil por nada.
Ama siz engellemeden önce, pislik herifi bir hiç uğruna satacaktım.
No, no lo hacen, pero yo sí puedo.
Hayır, vermezler ama ben verebilirim.
No lo estamos acusando, pero tampoco lo estamos dejando ir exactamente.
Seni suçlamıyoruz ama tam olarak gitmene de izin vermiyoruz.
- Pero...
- Fakat...
- Hay un "pero".
- Bir "fakat" var.
Pero cualquiera que tenga esta cosa es un objetivo.
Ancak bu şeyi elinde tutan herkes bir hedeftir.
- Pero ¿ te dijo cómo encontrar a Kaplan?
- Ama Kaplan'ı nasıl bulacağını söyledi?
Tu propósito es proteger a Elizabeth, pero el mío es protegerte a ti.
Senin amacın Elizabeth'i korumak ama benimkisi seni korumak.
Soy viejo, pero no tanto.
Yaşlıyım ama o kadar da değil.
Pero, de todas formas, esto no es para mí.
Ama her şeye rağmen, bu benim için değil.
Pero no hablo de Keen. Hablo de la limpiadora de Reddington.
Reddington'un temizleyicisinden bahsediyorum.