Translate.vc / Spanish → Turkish / Plato
Plato translate Turkish
6,333 parallel translation
Si Logan puede sacar la comida china del envase y ponerla en un plato, estoy
Eğer Logan hazır yemeği çıkarıp tabağa koyarsa bile sevinirim.
¿ Cuál es el primer plato fácil que te viene en mente? Bacon y queso con... una tostada de pan blanco.
Aklına ilk gelen geleneksel yemek nedir? Domuz eti ve kızarmış ekmek üzerine peynir.
Iré a buscarte un plato.
Vaov. Sana bir tabak getir gidersiniz.
Nunca sirvo un plato que no he probado.
Denemediğim yemeği servis etmem.
No hay pescaditos en el mantel y un plato con galletas en la mesa de café.
Örtünün üzerindeki balıktan hediyelik eşya ve sehpanın üzerindeki kurabiye tabağın yok.
Tengo suficiente en mi plato discutiendo con el tío Gio.
Zaten Gio amca ile yeterince tartıştım.
Ah, un bol, un plato, un cazo... muy bien... una sartén...
Bir tane kase, bir tane tabak, bir tane çömlek... Çok hoş... bir tane tava...
No sea que vengan 30 invitados a cenar... y no sepas qué plato ponerles.
Misafirler akşam yemeği için gelebilirler ve sen hangi tabağı önlerine koyacağına karar veremezsin.
No importa lo que ordene, el plato del otro lucirá mejor.
Ne sipariş edersem edeyim diğer insanların tabağı bana genellikle daha iyi görünür.
Solo Rhonda sería lo bastante maleducada para llegar después de que se haya servido el primer plato.
Yalnızca Rhonda servis başladıktan sonra gelecek kadar kaba olabilir.
¿ Qué les doy de plato principal?
Ana yemek ne olmalı?
Mire el dinero no suele cruzar esa puerta salvo que venga en busca de un plato de costillas.
Bak... Bir tabak pirzola istemiyorsa genelde bu kapıdan içeriye para girmez.
Creo que estos... ¿ Me dáis un plato?
Sanırım şunlar old... Bir tabak alabilir miyim?
Comí mi plato preferido de huevos Fu Yung miré la mejor película del mundo "Rocky III" y entonces estaba listo para pegarme un tiro cuando Bess me encontró.
En sevdiğim yemek Fu Yung yumurtasını yiyeceğim ve dünyanın en iyi filmi Rocky 3'ü izleyeceğim ve Bess beni bulduğunda ben kurşunu yemeğe hazırdım.
¡ Si quiere ignorar mis habilidades durante cuatro años consecutivos, entonces puede comer un plato humeante de sopa caliente "chúpala"!
Geçen dört yılda yeteneklerimi görmezden gelmek istiyorsa bir kase duman tüten "canı cehenneme" çorbası içebilir.
Podemos poner media patata por plato.
Her tabağa yarım patates koyabiliriz.
Halwa ( plato dulce ).
Tatlı.
Llamó a un restaurante cinco estrellas y ordenó una hamburguesa pizza y un plato dulce.
Beş yıldızlı bir otele gitmiş. ve hamburger, pizza ve tatlı sipariş etmiş.
Tu plato.
Tabağın.
Le prepararé un plato.
Ben ona bir tabak yaparım.
Apenas tocaste tu plato.
Hiç bir şey yemedin ki.
Ese es el plato.
Kale burası.
¿ Igual que lo hiciste en el plato?
Tıpkı kalede kaldığın gibi.
Cuando llegues a las Ligas Mayores, porque lo harás... y estés parado en el plato... con 40.000 personas alentándote, esperando cualquier cosa... no olvides batear.
Şampiyonaya kaldığında, ki kalırsın ve kalede beklediğinde ve 40.000 kişi sana tezahürat yapıp senden bir şey yapmanı beklediğinde sopayı sallamayı unutma.
No quise interrumpir su plato de pollo.
Tavuk yemeni bölmek istemedim.
- Necesitarás un plato de bollos. Con el tiempo, tendré una oficina, o una cocina... - Sí.
- Çörek tabağına ihtiyacın olacak.
Mira, si no quieres ir a pescar, podríamos ir a hacer tiro al plato.
Bak, eğer balık tutmayı sevmiyorsan havaya atılan hedef için atış yapmaya da gidebiliriz.
¿ Cuál era tu plato?
- Karamelize soğanlı tatlı- -
¿ Cómo están en esa fría mierda para comer un plato de fideos de trigo Pernod?
İçinde Pernod usulü demlenmiş karabuğdaylar olan kaseye yatırılmış,... kısık ateşte kızarmış kabuksuz yengece ne dersiniz?
Es un plato temático.
Tematik bir yemek.
Amo cocinar con arcilla crea un plato más suculento y confiere un poco de teatralidad a la cena
Kille yemek yapmaya bayılıyorum. Daha sulu bir yemek sağlıyor ve yemeğe teatrallik katıyor.
¿ Cómo hace uno para rechazar educadamente un plato en circunstancias como estas?
Böyle bir durumda biri bir yemeği kibarca nasıl reddedebilir ki?
Me enamoré de muchas cosas, en particular, de este plato.
Birçok şeye aşık olmuştum ; özellikle bu yemeğe.
Un plato ucraniano cuyo resultado nunca puede predecirse.
Sonucu hiçbir şekilde tahmin edilemeyen bir Ukrayna yemeği.
Te guardamos un plato.
Sana tabak ayırdık.
Un error... es un error de programación... O un plato roto.
Yanlış kodlama veya kırık bir tabak bir hatadır.
Me siento a degustar un delicioso plato de muesli... códice.
Otur ve lezzetli bir kase müsli ( tatlı ) al- - Kodeks.
- Valerie es una madre afligida, y queremos tomar tanto de su plato como podamos.
- Valerie acısı taze bir anne, üstündeki yükü mümkün olduğunca almaya çalışıyoruz.
Vamos a acomodarlos y les serviremos un plato.
Sizi yerleştirdikten sonra yemeğe geçeriz.
Oye, Mary, ¿ les darías un plato a la gente nueva, por mí?
Mary, yeni arkadaşlara birer tabak hazırlar mısın?
Un pequeño aperitivo de babuino antes del plato principal.
Küçük maymun ana yemekten önce iyi atıştırmalık olur, değil mi?
Búscate otro plato.
Gel buraya. Kendine tabak al.
Cogí un plato.
Bir plaka yakaladım.
Ahora, si no te importa, pon ese plato sobre tu cabeza.
Şimdi, şöyle yapıyorsunuz, levhayı yüzünüze doğru tutun.
El arma con la que le dispararon a Kilgallen parece haber sido sacada desde el club de tiro al plato pero no hay huellas en ella.
Kilgallen'ın vurulduğu silah kulübün silahlarından alınmış görünüyor ama üzerinde parmak izi yok.
Su hermano y yo pasamos una velada encantadora... compartiendo historias, plato de áspic de carne de por medio... y dos litros de vodka.
Kardeşiyle birlikte et ve bir şişe votka eşliğinde birbirimize hikayeler anlatarak hoş bir akşam geçiriyorduk.
Y todo el hombre negro se pone Es un plato de mentiras blancas
Siyah adama ise Beyaz yalanlarla dolu tabak kalır
Y por si no lo has notado, nuestro plato esta bastante lleno hoy
Ve eğer farkettin mi bilmiyorum ama şu an önümüzde bir sürü iş var.
Un amigo me compró un plato.
Bir dost bana yer ayırttı.
Está buscando una cabeza servida en un plato.
Onun kafasını gümüş tepside istiyorsunuz.
Primer plato, caballeros, la ensalada del Chef. ¿ Acompañando algo? Sin cebolla.
Evet baylar. Şef'in salatası. Ah.