English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Presto

Presto translate Turkish

729 parallel translation
No me importo, pero perdí la embocadura que me presto.
Fakat, bana ödünç verdiğiniz dizginleri de kaybettim. Size başka bir tane daha veririm.
Ten, te presto mi piel.
Sana kürkümü vereyim.
Observa lo que pasa y ven presto a informarme
" Gördüklerine dikkat et ve sonra gel bana anlat
Tendré el título presto, sea lo que sea eso.
Tapu hazır ve nazır olacak, bu da ne demekse.
Es como si oyera algo pero, cuando presto atención, no escucho nada.
Bir şey duydum sandım ama dinleyince hiç ses gelmiyor.
Qué presto era.
Dümeni kolaydı.
Qué presto era.
Dümeni çok kolaydı.
Sí que era presto.
Çok kolaydı, haklısın.
Bueno, ahora que presto atención quizás haya algo de cierto en lo que dices.
Bakıyorum da, söylediklerinde gerçek payı var.
Se lo presto.
Ödünç olsun.
Pero luego, ¡ tachán!
# And then presto, chango fiddle-dee-dee #
¡ Y así presto juramento!
Ve bunun delili olarak, haçı öpüyorum...
No le presto atención al letrero. Entro y ya está.
Yazıya dikkat etmeyecektim.
Nada, es un servicio especial que presto a mis clientes.
Oh, evet, bu benim bütün müşterilerime sağladığım özel servisimdir.
Si necesitas toalla y jabón te los presto yo.
Bir havlu ve sabun vereceğim ödünç olarak, lâzım olursa.
¡ Sorpresa!
Presto.
Probando el superauto que me presto.
Süper külüstürünü deniyordum.
Esta ropa me la presto el entrenador.
Koç, bunları bana verecek kadar kibardı.
Si es sobre la guerra no presto atención, pero lo tuyo era diferente.
Geçmişte de pek çok sayıklayan insan gördüm.
Presto vivace argumento molto... cantabile molto chocolate molto.
Çabuk, canlı, çok tartışmalı... çok kremalı, çok çikolatalı.
Dime, ¿ tendrías tu tienda ahora mismo... si no te presto $ 1200 fiándome de tu palabra y sin garantía?
Söylesene sözüne güvenip, maddi teminat olmadan sana 1200 dolar kredi vermesem bugün dükkanın olur muydu?
Es que a ellos no se los presto.
Onlar bilmez.
Sí, le presto el saco de dormir a un amigo. Se va de acampada.
Evet, bir arkadaşıma uyku tulumumu vereceğime dair söz vermiştim kamp kurmaya gidecek de.
- ¿ Una bata? Hoy le presto la mía. - La tengo por aquí.
Bakın bu günlük yedek önlüğümü ödünç alabilir, işte burada.
Estaré presto para ir en una hora.
Bir saat içinde yola çıkarım.
¿ Te presto un revólver?
Ödünç silah ister misin?
Se la presto luego.
Onunla sonra konuşursun.
Si quieres, te presto para que la traigas.
Eğer getirmek istediğin bir kızsa, ben sana borç veririm.
- Ya presto atención.
- Topluyorum.
Aprovechad presto la ventaja de unas horas.
Ne kadar çabuk davranırsanız o kadar iyi.
Yo te presto los 20. Vamos.
Bir 20 lik ödünç veririm.
Yo no puedo comprar una vaca. Se la presto.
İneğe ödeme yapacak param yok.
Mío, sólo se lo presto a personas muy especiales.
Benim ve sadece özel müşterilerim için.
- ¿ Y si yo te lo presto? - ¡ De acuerdo!
- Sana biraz borç verebilirim.
Te lo presto para que lo copies.
Al sende kalsın. Yarına kadar yaz bir tane.
Y os la presto.
Aldınız.
Cuando hay un espectáculo en el teatro de la ópera les presto este sillón.
Ne zaman bir şov olsa, şu ikili koltuğu opera salonuna ödünç veriyorum.
Nunca presto libros a profesores despistados. ¿ Recuerdas la última vez?
Kitap ödünç vermiyorum, profesörler dahil. En son ne olduğunu hatırlıyor musun?
De acuerdo, Dryden. Se lo presto seis semanas.
Peki, onu 6 hafta için alabilirsin.
Pero, si presto dinero a viudas... podrían atrasarse en los pagos.
- Ancak... dullara kredi açtığım takdirde, geri ödemenin gecikmesi söz konusu olabilir.
Y en el momento predeterminado, el Tiempo dice "¡ Presto!"... y ellas salen.
Ve zaman'Presto'dediğinde, açığa çıkarlar.
Mañana por la noche le prometo : "¡ presto!" la historia más extraña que jamás escuchó.
Yarın gece sana söz, "presto." Duyduğun en garip hikaye.
El Señor a quien presto servicio, una persona de muy alto rango, se aloja en Akamagahara.
Benim şu anki lordum, çok yüksek mevkili bir şahsiyet Akamagahara'da sayısız hizmetlisi ile beraber kalıyor.
No les presto atención a...
Olup bitenlerle ilgilenmiyorum.
- Yo sólo le presto atención al libro.
Sadece bir şeye dikkat çekiyorum. Kitaba.
¿ Presto atención en la piedra?
Taşı gördün mü?
Cuando estoy fuera, le presto el apartamento y el coche.
Burada olmadığım zamanlarda dairemi ve arabamı veririm ona.
Podéis suponer que hago objeciones, sólo sabéis que no presto juramento, y por ello, legalmente no podéis perjudicarme más.
Bazı itirazlarım olduğunu varsayabilirsiniz, ama tek bildiğiniz yemin etmeyeceğim. Bunun için de hukuken bana daha fazla bir şey yapamazsınız.
¿ Presto?
Dümeni mi?
- Se los presto.
Bu parayı sana ödünç vereceğim.
¡ Rápido!
Depoyu fulle, çabuk! Presto! Presto!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]