Translate.vc / Spanish → Turkish / Práctica
Práctica translate Turkish
6,253 parallel translation
Es una cosa práctica, no se interpone durante los exámenes.
Bu bir pratik meselesi, böylece muayene sırasında önümde bir şey olmamış oluyor. Elbette.
Pero creo que el plato fuerte es que el trabajo que están haciendo ustedes va más allá de educar al público en cómo funciona el cuerpo y lleva ese conocimiento a la práctica con tratamiento.
Fakat bence işinizin en önemli öğesi bedende işe yaraması ve pratikte tedavide kullanılması olduğu kadar kamuoyunu bilgilendirmenin de ötesine geçmektir.
Antes de que hagamos otra votación sin sentido sobre un concurso sin importancia que no tiene ninguna ramificación práctica cualquiera, me gustaría decir algunas palabras acerca de mi buena amiga Rachel Berry.
Açıkcası hiç bir amacı olmayan Bu anlamsız yarış için Saçma bir oylamaya geçmeden önce
Toda mi vida, he sido un ser egoísta en la práctica, pero no en principios.
"İlke olarak değilse de aslında pratikte bütün ömrüm boyunca, bencil bir varlık olmuşumdur."
Si alguien quiere subir nota, les sugiero que pasen algo de tiempo respondiendo preguntas de práctica con el tutor.
Ekstra kredi isteyen varsa ona asistanimla alistirma sorularini çözmesini tavsiye ederim.
Es una práctica común por los paparazzi.
Kapılarda bekleyen paparazzilerin olduğu bu çağda pek yaygın bir yöntem değil.
Bien? ! Esto no es una buena práctica.
Bebeğim bir kokain bağımlısı olmayacak!
Estoy seguro de que Godley necesita práctica.
Godley'in bunu yapacağına eminim.
Estoy usando el régimen de Zen-Phoria marca de práctica de poro perfecto.
Zen-Phoria'nın "Gözenekleri Gözetleyin" paketini kullanıyorum.
Digo, una vez que Glen Carter compró la revista... espiar los hogares se hizo una práctica habitual.
Demek istediğim, Glen Carter dergiyi satın aldığından beri evleri dinlemek olağan bir durum haline gelmişti.
La práctica perfecciona, ¿ verdad?
Pratik, mükemmelleştirir, değil mi?
Créeme, he tenido práctica.
İnan bana, biraz çalışmışlığım vardır.
- Práctica de boxeo.
- Boks çalışmasından.
- Práctica de boxeo.
- Boks idmanı.
Empezando los giros de práctica antes de que salga el vehículo de seguridad.
Güvenlik aracını çalıştırmadan önce deneme sürüşüne başlamışsın.
Tenemos una cena de Navidad Esta noche, la práctica de Tim.
Yılbaşı yemeğimiz var bu akşam, Tim'in çalışma arkadaşlarıyla.
Tiene práctica escalando la pirámide.
Piramidin tepesine nasıl çıkılacağını biliyordu.
No te preocupes, tengo mucha práctica en hacer sonreír a las personas.
Merak etme, insanları güldürme konusunda oldukça tecrübem var.
Eso lleva práctica.
Onu kullanmak için pratik yapman gerek.
Por supuesto, pero la práctica hará que mejore, ¿ verdad?
Tabii ki ama alıştırma yaparak mükemmelleşir, değil mi?
¿ Todo listo para tu primera práctica?
İlk alıştırman için hazırlandın mı?
Tenéis en vuestras manos una de las cartas de práctica de Greer. Ella hace un buen trabajo con la mano, ¿ no os parece?
Greer'ın mektuplarından birini tutuyorsun şuanda sence de iyi bir iş çkartmamış mı?
Yo no tengo práctica en aconsejar a niños de 8 años.
8 yaşındakilere tavsiye verme işinde pek de iyi değilimdir.
Siguiente, tenemos que hablar de cómo dividir la práctica para el baile de Sadie Hawkins.
Sadie Hawkins Dans'ına nasıl hazırlanacağımızı konuşmalıyız.
Y va a conseguirme la práctica otra vez.
Ve muayenehaneyi de bana kazandıracak.
Podía lograr un destello de luz por un instante, o girar brevemente la aguja de una brújula, pero no tenía aplicación práctica.
Bir ışığı anlık olarak yakabiliyor veya bir pusula iğnesini kısa süre için döndürebiliyordu ama pratikte hiçbir uygulaması yoktu.
Bueno, porque es una práctica relativamente nueva y no me sorprende que no haya legislación al respecto aún.
Çünkü diğerlerine nazaran yeni bir teknik ve şaşırtıcı olmamakla birlikte bunun için bir kanun yazılmadı.
¿ Eso te parece el sonido de una práctica quirúrgica?
Sence bu da cerrahi işlemin bir parçası mıydı?
Supongo que no tuviste mucha práctica con ellos.
Üzerinde çalışma fırsatı bulamamışsındır.
- ¿ Práctica?
- Üstünde çalışmak mı?
"Práctica", ¿ eh?
Çalış bakalım.
Lleva práctica, devoción, dolor.
Pratik, özveri ve acıyla mükemmelleşirsin.
Es un abandono de la práctica normal.
Bu normal bir sorgudan çok daha farklı.
Si tú hubieras hecho lo mismo, podrías haber construido una práctica de la que estuvieras orgulloso.
Eğer aynısını yapmış olsaydın, gerçekten gurur duyacağın birşeyler inşa edebilirdin.
A mí me parece esa práctica una idiotez.
Ben şahsen, bu uygulamayı aptalca buldum.
que haría esto una fuerte elección práctica.
bunu güçlü pratik bir seçim yapacaktır.
Señor, ¿ cómo era la práctica? - Muy bueno.
Birleşmiş Milletlerin resmi listesi sona erince bir kopyasını istiyorum.
Es decepcionante que ya no sea una práctica habitual.
Artık bunun uygulanmıyor olması çok üzücü.
No va a funcionar sin un poco de práctica.
Eğer alıştırma yapmazsam olmaz.
El yoga es una práctica útil, Crane.
Yoga çok faydalı bir egzersiz Crane.
- para poner en práctica ese plan tuyo.
-... iyi bir zaman olabilir.
Qué generoso del equipo de práctica por prestárnoslo.
Spor takımı sizi bize göndermekle ne büyük cömertlik yapmış.
Zoey, tengo práctica de básquet y una reunión con los jugadores...
Bak, Zoey, bugün basketbol antremanım, Sonrada oyuncularla toplantım var,
Más tarde, una reunión de capitanes y luego otra práctica.
Ve sonra kaptanlar toplantım. Daha sonra biraz daha antreman.
Tal vez, deberíamos dar por finalizada la práctica de hoy.
- Belki dans çalışmasını bitirmeliyiz. - Evet.
Tengo años de práctica.
Yıllarca pratik yaptım.
¿ Qué tipo de terapia practica, si no le molesta que pregunte?
Sormamın sakıncası yoksa ne çeşit bir tedavi uyguluyorsunuz?
- Soy práctica.
- Gerçekçi konuşuyorum.
Por eso, con un poco de practica, podría con facilidad tener con un olfato tan agudo como el de un perro. ¿ Chicos?
Biraz pratik yapsam benim de köpekler kadar keskin burnum olur.
Una práctica barbárica.
Barbarca bir uygulama.
Bueno, nos falta un poco de práctica.
Onlara bunu yaptıracak bir uygulama olsa olurdu.