Translate.vc / Spanish → Turkish / Publico
Publico translate Turkish
17,333 parallel translation
Al inflamar las pasiones del público, en un intento de ejercer presión política sobre Su Señoría.
Halkın duygularını ateşleyerek Sayın Yargıç üzerinde politik baskı yaratıyorlar.
Voy a advertirle al público que durante el transcurso de la lectura de estos veredictos mantenga la calma.
İzleyicileri karar okunurken sakin kalmaları konusunda uyarıyorum.
Veinte años de servicio público... y siento que en mi lápida pondrá, "Perdió el caso de O.J.".
Kamu'da yirmi yıllık hizmet ama mezar taşımda "O.J.'ye kaybetti" yazacak.
Querida, fuiste privada de tu dignidad y de tu autoridad, humillada en público y confinada a la Fortaleza Roja.
Ah canım, ne itibarın ne de bir nüfuzun kaldı halkın önünde aşağılandın ve Kızıl Kale'ye hapsedildin.
El público estuvo horrible.
Ne boktan seyirci bunlar!
Te vi el otro día entre el público.
Geçen gün de seyircilerin arasında gördüm seni.
Buenas noches, a todo el público.
İyi akşamlar beyler bayanlar.
Uds. no, pero el público está interesado.
Elbette konuşmazsınız. Ama halk bu konuyla ilgili.
Tendría que abrirme de piernas en un lugar público y eso no está permitido.
Uluorta yerlerde bacaklarımı açmam gerekeceğinden müsaadem yok.
Es encantador ver a un hombre dispuesto a llevar en brazos a su hijo en público.
Çocuğunu herkesin içinde kucaklamaktan çekinmeyen bir adamı görmek çok güzel.
Con el enemigo público número uno prófugo, la pregunta continúa siendo, ¿ quién está dirigiendo el crimen en Gotham?
Bir numaralı halk düşmanı firariyken Gotham'ın yer altı dünyasını kimin hükmettiği sorusu akıllarda.
Es público, abierto, fácil para ver si hay alguien vigilándonos.
Burası halka açık ve bizi izleyen olursa fark edeceğimiz bir yer.
Esta pista viene con un detalle que no hemos contado al público.
İhbar kamuya duyurmadığımız bir bilgiyi içeriyor.
¿ Pero el público?
Umarım kanıtlar. Halk, Gotham'ın vatandaşları.
No, Srta. Mooney si usted y los demás en ese autobús aparecieran en público podrían causar una revolución un apocalipsis.
Hayır, olmaz Bayan Mooney, siz ve otobüsteki diğerleri halk tarafından görülürseniz, ihtilale, hatta kıyamete neden olursunuz.
Han sido un público genial.
Harika bir kalabalık vardı.
Dinero, pero ella es profesora de arte en un colegio público.
Para desek ama annem devlet okulunda resim öğretmeni.
He pasado 20 años de mi vida sin rascarme el culo en público.
Yetişkinliğimin 20 yılını insanların içinde kıçımı kaşımadan geçirdim.
No, debería usar un teléfono público.
Hâyır ankesörlü telefon kullanmalıyım.
Siempre traté de darle al público lo que quería ; a cambio, ellos me convirtieron... en un tipo asquerosamente rico.
Demek istediğim, seyircilere her zaman istediklerini vermişimdir onlar da buna karşılık olarak beni gülünç derecede pis bir zengin yaptılar.
Dijo que le puso vello público a la salsa de pimientos.
Bana sik kıllarını biber salçasıyla yediğimi söyledi.
Es un camino público, ¿ de acuerdo? Se nos permite caminar sobre este.
bize halka açık yolda izin verildi tamam mı?
Demasiado público.
Çok göz önünde oluruz.
- ¡ Elena! - Esas cosas no se discuten en público.
Böyle şeyler aile dışına anlatılmaz!
Y ahora, nunca vuelvas a ponerte en contacto con ella, nunca menciones su nombre en público y si te vuelvo a ver pasada esta medianoche en Moscú, te mataré.
Onunla bir daha görüşmeyeceksin toplum içinde adını anmayacaksın bu gece yarısından sonra seni Moskova'da görürsem seni öldürürüm.
Tengo un plan público.
Halka açık bir planım var.
- Oh, vale. Si conseguimos un inversor más, lo haremos público y yo solo...
Bir yatırımcı daha alırsak artık halka açılmamız gerekecek ama...
Masturbación en público.
Umuma açık mastürbasyon.
Creemos que nuestra propuesta de expansión es de interés público, tanto para Arizona y nuestro propio estado.
Sunduğumuz genişleme talebinin, hem Arizona, hem de kendi eyaletimizde kamuya önemli bir fayda sağlayacağına inanıyoruz.
Y en este momento, un escándalo público podría provocar que el príncipe de distanciarse de usted.
Hem şu anda aleni bir skandal prensin seninle arasına mesafe koymasına sebep olabilir.
Mi marido me ha confiado... que su padre lo exponía a veces al escarnio público, para hacer de él un mejor líder de hombres.
Eşimin bana verdiği sırra göre babası adamlarına daha iyi bir lider olması için onu bazen toplum içinde açıkça aşağılarmış.
Sr. Alcalde, ¿ por qué la policía no hace público el informe policial?
Başkan Bey, neden polis raporları halkla paylaşılmıyor?
Es mi deseo que, a cambio de esta petición pueda evitar la humillación de un juicio público
Umuyorum ki bu savunmam karşısında umuma açık duruşmayla küçük düşürülmekten kurtulabilirim.
Que, de ser juzgado, habrá de ser aquí en público, donde lo puedan ver con sus propios ojos.
Eğer yargılanacaksa, burada olmalı, gizli kapaklı değil kendi gözleriyle görebilmeliler.
Distribúyelos entre el público.
Adamlarını kalabalığın içine yerleştir.
Entonces es hora que la Junta Directiva y el público sepan que estás enferma y que eso es lo que está distrayendo a Otto y...
Öyleyse yönetim kurulunun ve halkın hasta olduğunuzu ve hastalığınızın Otto'yu kötü etkilediğini bilmesinin vakti...
Mira, estoy superocupado, hombre. Yo también. Un defensor público acaba de publicar algo sobre su adicción a las drogas.
Kamu avukatı uyuşturucu bağımlılığı ile alakalı mühim bilgiler yayınladı.
Al público no le importa tu vulnerabilidad en la calle.
Halk sokaktaki zayıflığına değer vermez.
Daba poco de sí mismo al público y la demanda subió inmediatamente.
Kendini medyaya çok az gösterdi ve talep yükselerek arttı.
Si dejáis que esta gente vuelva a por nosotros no tendremos otra elección que hacerlo público.
O insanların tekrar peşimize düşmesine izin verirseniz bunu halka açıklamaktan başka çaremiz kalmaz.
Una mezcla de encanto público y aplomo personal.
Halk için sempatik ve dengeli bir kişiliğin kombinasyonu.
Pero no hay prueba de eventos de campaña ni recaudadores de fondos desde que llegó allá hace tres días y no ha aparecido en público.
Ancak oraya gideli 3 gün olmasına rağmen ne bir organizasyon ne de bağış etkinliği sinyali verildi ve halk arasında görülmedi.
Ni el presidente ni la primera dama respondieron a esta noticia en público.
Bu haber ortaya çıktığından beri ne Başkan ne de First Lady bir açıklama yapmadılar.
Lo hicieron en un baño público, él dijo : "Jueves de bubis".
Bir kere Ruby Salıları banyosunda yaptılar babam dedi ki, "Bu Booby Salıları" olmalı.
Thomas, el público ha hablado.
Thomas, seyirci konuştu.
El fiscal y el jefe creen que es por el interés público.
Savcılık ve müdür bunun kamu yararına olduğunu kanısında.
Podríamos llamarlo el Impuesto Jabón pero al público le importa más la Nutella que el jabón.
Adına Sabun Vergisi de diyebilirdik ama kamuoyu sabundan çok Nutella'yla ilgili.
Hacerlo público debilitaría mi posición.
Geçmişimi basınla paylaşırsam itibarım dahi zedelenebilir.
¿ Vas a ser así de frívola en público?
Kamuoyu karşısında da böyle pervasız mı olacaksın?
Lo hice público, y mis votantes me siguen.
Kamuoyuna da ilan ettim. Seçmenlerim de beni destekliyor.
Me preguntaste si lo haría público si fuera la diferencia entre victoria o derrota.
Kazanmamız geçmişimi anlatmama bağlı olsaydı çıkıp anlatır mıydın diye sormuştun.