Translate.vc / Spanish → Turkish / Páis
Páis translate Turkish
966 parallel translation
Este páis solía ser salvaje. Ahora está solo borracho.
Bu eyalet eskiden vahşiydi, şimdiyse sadece sarhoş.
¡ El pais es nuestro!
Bu vatan bizim!
Rebelión de nación contra nación, pais contra pais, hermano contra hermano.
Ve insan başka bir krallığa karşı, bir kez ayaklandı mı, kardeş kardeşe karşı olur.
Un maestro de ceremonias de carrera que ha hecho un papel similar... en muchas grandes instituciones de este tipo... tanto en este pais como en el extranjero... y que esperamos tener con nosotros en años venideros.
Seremoniler kralı, oyunculukta kendi çağdaşlarıyla benzer seviyede..... türünün bu ülkede ve yurt dışında en iyi örneklerinden birini sunmaktan gurur duyuyorum ve umarız daha uzun yıllar bizimle olur.
El padre de este pais.
Bu ülkenin öncüsü.
Pero nadie en el pais las cocina como los de Nueva Inglaterra.
Ama bu ülkedeki hiç kimse bu yemeği biz İngilizler gibi pişiremez.
¡ Qué pais!
Nasıl bir ülke ama!
Este es un pais cristiano.
Burası Hristiyan bir ülke.
Nosotros, los firmantes... somos hombres sin pais... fugitivos en nuestra tierra, y marginados sin hogar en cualquier otra.
Bu anlaşmanın altına imza atan bizler ülkesiz kendi topraklarımızda evsiz bırakıldık, mahkum ve aforoz edildik.
¿ Por que no, en un pais lleno de indios y piratas?
Neden olmasın, yerlilerin ve korsanların bulunduğu bir ülke?
Que una vez mas tenemos un hogar y un pais.
Hem bir yuvaya hem de bir ülkeye kavuştuk.
Se abre todo el pais.
Orası açık bir arazi.
Papa te dijo que es de buena educacion hablar en el idioma del pais que se visita.
Babam sana ziyaret ettiğimiz ülkenin dilini konuşmanın iyi bir davranış olduğunu söylemişti.
He dicho, cuando hemos cruzado la frontera puse un pie en cada pais.
Diyorum ki, ne zaman bir sınır geçsek, ayağımın birini bir ülke tarafına, diğerini de diğer tarafa koyarım.
Los Estados Unidos de America tiene el sol encendido, un pais polvoriento con vegetacion de poca altura y...
America Birleşik Devletleri güneşli, bitki örtüsü çeşidi bakımından zayıf, tozlu bir ülke ve...
Esta parte del pais tambien es extraña para mi.
Aslında ülkenin bu kısmı bana da yabancı.
No es educado hablar de la gente del pais que visitas como extranjeros.
Ülkesini ziyaret ettiğin insanlara "yabancı" insanlar demek çok ayıp.
Hay hombres en su pais y en el mio que luchan.
Senin ve benim ülkemde savaşmaya devam eden adamlar var.
Es un buen pais.
Güzel bir kırsal.
Siempre he tenido un buen oido para los acentos de nuestro pais.
Sizin ülkenizin aksanına kulağım yatkındır.
Ahora estais en este pais.
Şimdi bu ülkedesiniz.
Kurt no vendra a este pais.
Kurt bu ülkede olmayacak.
Pero si nos dices donde podemos atraparlos en la patria o en cualquier pais en el que tenemos influencia, eso es otro asunto.
Yeter ki onlardan birini Fatherland'de ya da hükmümüzün geçtiği ülkelerde ele geçireceğimiz bir yer gösterin, ki bu da başka bir sorun.
Y Conde de Brancovis la primera mañana cuando llegamos a este pais, mis hijos teninan hambre.
Ve Count de Brancovis Buraya geldiğimiz ilk gün çocuklarımın karnı açtı.
Habre abandonado el pais, no habra duda de quien cometio el asesinato.
Ülkeden ayrılmış olurum, cinayeti kimin işlediğine dair şüphe kalmaz.
Y yo pedire una gran cena y le enseñaremos como es nuestro pais.
Büyük boy bir akşam yemeği söyleyeceğiz ve onlara bir ülke nasıl olur göstereceğiz.
Votaran para hacer de este pais lo que Uds. quieren que sea... -...
Bu ülkenin daha çok güzel, özgür, fırsatları olan ve hoş görülü olması için oy vereceksiniz.
Una ligera brisa mueve las banderas del estado y del pais mientras un cálido y brillante sol acaricia a los veteranos de guerra.
Parlak ve sıcak bir günün sonunda. hafif bir meltem esintisi bayrakları dalganlandırıyor.
Desde la guerra de 1812, el pais intenta recuperarse.
- Ülkenin savaş yaralarını sarmak için bu gümüşe ihtiyacı var.
 ¢ No lo entiende? El pais necesita esta plata.
- Anlasanıza, ülkenin bu gümüşe ihtiyacı var.
Ljmpjamos aquella parte del pais.
Ülkenin o parçasını tamamen temizledik.
La de su pais o la de sus enemjgos?
Ülkenin safınımı yoksa düşmanın safınımı?
Este es el pais de Nube Roja, el suyo y el mio.
Burası Red Cloud'un, senin ve benim ülkem
Encontró huellas frescas en el monte Pais.
Dağda taze izler bulmuşlar.
Lleva tres meses fuera del pais.
Üç aydır yok zaten.
Sera el hazmerreir de todo el pais.
Oradan buraya savrulan zavallı biri haline getirecekler onu.
Construimos un gran pais.
Büyük bir bölge yarattık.
Calem Ware puede limpiar pieles mas rapido que ningun hombre en esta parte del pais.
Calem Ware, ülkenin bu tarafındaki her adamdan daha hızlı silah çeker.
"En esta parte del pais."
"Ülkenin bu tarafındaki."
Pero hay un hombre aqui esta noche de otra parte del pais.
Ama ülkenin başka bir tarafından bir adam bu akşam burada.
Nos llamaron de todos los mejores lugares de entretenimiento del pais.
Amerika'nın en lüks eğlence merkezleriyle anlaşmalar yaptık.
Si pudieramos guardar este equipamiento operativo, podríamos observar a los Rusos 24h al dia en su pais.
Eğer bunu çalışır halde tutabilirsek Rusları kendi evinde 24 saat gözetleyebiliriz.
Sabemos lo que sienten, pero intentamos proteger nuestro pais de un ataque de misiles.
Neler hissettiğinizi biliyoruz ama ülkemizi uzak menzilli füzelerden korumaya çalışıyoruz.
Yo sugeri ponerlo en la mas cara escuela privada del pais.
Tek derdim, ülkedeki en pahalı özel okula göndermekti zaten.
Fue mi culpa que haya sido expulsado y tengamos que viajar durante tres dias cruzando el pais.
Oğlumuzun okuldan atılması ve 3 gündür yolda olmamız benim hatam.
Es como muchos otros en el pais.
Bu ülke, onun gibilerle kaynıyor.
El marqués y yo hemos estudiado varios métodos de seducción aplicables a este pais escandinavo.
Marki ve ben, bu İskandinav ülkesinde uygulanabilecek muhtelif baştan çıkarma metotları üzerinde çalıştık.
Esto mismo, podría suceder en su propio pais.
Hatta adanızda, sizin de başınıza gelebilir.
Para serle sincera él sabe más sobre Vd. que sobre el resto de la gente aunque desconoce lo que Vd. representa para éste país y lo que ha hecho para un determinado grupo de gente asegurandoles su dinero y obras de arte fuera del pais.
Daha açık olabilirim. Sizi diğerlerinden daha iyi tanıyor. Ama bu ülke için ne kadar önemli olduğunuzu pek bilmiyor çünkü belirli çevreler için yaptıklarınız ortada.
Saltaron el muro, brincaron el océano, y brincaron al pais para que?
Duvar'ın arkasından, okyanusu geçtiler ve bu ülkeye geldiler. Ne için?
No, pero el pais puede prescindir de mí una noche.
Yalan söyledim. Düşündüm ki ülke, bir akşamlığına da olsa bensiz idare edebilir.