Translate.vc / Spanish → Turkish / Pérdido
Pérdido translate Turkish
35,821 parallel translation
Pero hemos perdido el tercer hijo.
Ama 3. bebeği kaybettik.
Y sé lo que he perdido.
Ayrıca neler kaybettiğimi de.
Yo sé lo que he perdido, ¿ vale?
Ne kaybettiğimi biliyorum, tamam mı?
Y entonces un día, te llaman diciendo que tu padre ha muerto, y te das cuenta de lo mucho que te has perdido.
Sonra bir gün, babamın öldüğünü söyleyen bir telefon geldi ve aslında ne kadar çok özlediğimi fark ettim.
¿ Me he perdido la fiesta?
Partiyi kaçırdım mı?
La he cagado y he perdido el Alibi.
İşleri bok edip Alibi'ı kaybettim.
¿ Cuánto has perdido?
Ne kadar kaybettin?
Pensé que te había perdido.
Seni kaybettiğimi sandım.
Yo habría perdido la maldita cabeza.
Ben de aklımı kaçırırdım.
Has perdido la votación contra dos grandes cirujanos.
Yanlış karardı. İki zeki cerrah sana oy üstünlüğü sağladılar.
¿ Tienes todavía la llave maestra? No, la he perdido.
- Ana anahtarın duruyor mu?
¿ No dijiste que habías perdido tu trabajo?
- Kovulduğunu söylememiş miydin?
Has perdido tu trabajo, tienes al chiflado de Dorian persiguiéndote, ¿ por qué le has dado todo tu dinero?
Kovuldun, o deli Dorian seni kovalıyor, neden tüm paranı ona verdin?
Has perdido el rumbo.
Sen yolunu kaybettin.
Todo parecía perdido.
Her şey umutsuz görünüyordu.
He perdido el tiempo.
Zamanımı boşa harcadım.
No está todo perdido. Aún hay tiempo de salvar a tu hija.
Hala kızını kurtarmak için zamanımız var.
Se suponía que me reuniría con ellos, pero... supongo que he perdido mi tren.
Ben de onlara katılacaktım ama... Görünüşe göre trenimi kaçırmışım.
Estaba perdido.
Tamamen kaybolmuştu.
Pensé que había perdido mi don.
İyi yemekle bağım kopmuştu.
No hemos perdido ni un gramo.
Br gramını bile kaybetmedik.
Aunque O'Nano ha recuperado su "plaza", ha perdido la cara.
Dwarf bölgesini geri alsa da yüzünü kaybetti.
Has perdido a un amigo querido, buscas justicia, pero tenemos que enterarnos bien.
İyi bir arkadaşını kaybettin, ve adalet istiyorsun, biliyorum.
Me he perdido tantas cosas... obsesionado con la lógica de los slashers, jugando a ser detective.
Slasher mantığına takıntı yapıp, dedektiflik oynarken çok fazla şey kaçırdım.
Él es bueno, pero ha sido lento últimamente. Ha perdido su motivación.
O önce, ama ruhunu kaybetti.
¿ Vas a competir? ¿ Has perdido la cabeza?
Koşacak mısın yoksundur gittin
Estoy en un bar perdido en medio de la nada, no te preocupes.
- Bir bardayım, rahat ol.
¿ Qué me he perdido mientras no estaba?
Ben yokken neler oldu?
Es como... Es como estar perdido en mi propia casa.
Sanki evimi kaybetmiş gibiyim.
Cosas que creí que había perdido.
Unuttuğumu zannettiğim şeyler bunlar.
Sin embargo, a pesar de que me podría haber perdido en la maleza, me encantaba escribir este libro.
Ama her ne kadar karışık olsa da bu kitabı yazmaktan da keyif aldım.
Todo lo que pensaba cuando estaba lejos era en todo el tiempo perdido buscando las cosas equivocadas dándote por hecho.
İçerdeyken düşündüğüm tek şey yanlış şeylerin peşinden koşarak boşa harcadığım zaman ve senin kıymetini bilmemekti.
Ya sabes, moriste por mí porque estabas aburrido y te sentías atrapado por Helen, tus hijos tu maldito suegro. Y querías una aventura pero me escogiste a mí que había perdido un hijo y que estaba increíblemente triste. No me podías abandonar así que te convenciste de que me amabas.
Bana aşık oldun çünkü sıkılmıştın, Helen, çocuklar ve kayın pederin tarafından kapana kısılmış gibi hissediyordun ve bir ilişki yaşamak istedin çocuğunu kaybetmiş olan beni seçtin inanılmaz mutsuz olduğum için beni bırakmayacaktın bu yüzden kendini beni sevdiğine ikna ettin bende kendimi seni sevdiğime ikna ettim çünkü mutsuz birinin beni uzaklara götürmesine ihtiyacım vardı.
Aún no está perdido.
Henüz kendini kaybetmedi.
¿ Has perdido la pierna?
- Bacağın geri geldi!
Todo lo que veo es a un jugador que ha perdido forma.
Tek gördüğüm formu düşen bir oyuncu.
Por lo general fantasmas de personas que has perdido.
Genelde kaybettiğin kişinin hayaletleri olur.
Entonces tu madre te habrá perdido sin decirte adiós.
Yaparsan annen vedalaşamadan seni kaybetmiş olacak.
Creo que estoy perdido, Matteusz.
Sanırım kayboldum, Matteusz.
Mírate a ti y a tu pequeño círculo... fingiendo ser héroes que nunca esperaron pagar un precio, y seguiréis pagando hasta que os hayáis perdido. Y la guerra comienza de nuevo... hoy.
- Sonraki bölümde... - Sen ve etrafındakiler hiç bedelini ödemeyeceğiniz kahramanlar gibi davranıyorsunuz ve bedelini kendinizi kaybedene kadar ödeyeceksiniz. Ve savaş tekrar başlıyor bugün.
Perdido unas cuantas tejas fuera de la casa, un par de ventanas, pero eso es todo.
- Evin birkaç çatı tahtası ve bir çift penceresi kayıp. sadece bu kadar.
- Hola. Bueno, ¿ qué me he perdido?
Neler kaçırdım?
Parecía estar perdido y confundido.
Kaybolmuş ve kafası karışmış gibiydi.
Ya lo había perdido.
Onu kaybetmiştim.
He estado fuera de tu vida mucho tiempo y hay mucho que me he perdido.
Uzun zamandır hayatının dışındaydım ve bir sürü şey kaçırmıştım.
Siento que lo hayas perdido.
Onu kaybetmek zorunda kaldığın için üzgünüm.
Te aprovechas de que he perdido al que probablemente fuera el amor de mi vida.
Büyük ihtimalle hayatımın aşkı olan adamı kullanıp, ondan yararlanmaya çalışıyorsun.
Hemos perdido a tres sospechosos.
Üç şüpheliyi kaybettik.
Tal vez tenía un pensamiento perdido.
- Belki yolunu kaybetmiştir.
Y para colmo si esto no fuera ya un caso lo suficientemente perdido, la única testigo de la defensa es una actriz de Viena.
Ayrıca savunmanın tek şahidi Viyanalı bir aktrisken durum yeterince umutsuz zaten.
He perdido a todos los miembros de mi familia... a través de los años.
Yıllar boyunca, ailemdeki herkesi kaybettim.