Translate.vc / Spanish → Turkish / Póster
Póster translate Turkish
498 parallel translation
¿ Has visto el póster?
Posteri gördün değil mi?
No, me refiero en el póster.
Demek istediğim resmin üzerine at.
- ¿ El del póster?
- Afişleri asan adama mı?
- Hay un póster delicioso ahí. Es el bailarín Nureyev. - ¿ Puedo cogerlo?
Nureyev'in posteri onu alabilir miyim?
- Es un póster. - Entraré y subiré contigo.
Sanırım seninle beraber çıkacağım.
Y esto... se lo puedo decir ya, es el póster central de una revista que se llamaba Playboy, que...
Bunun ne olduğunu hemen söyleyeyim. Bu, "Playboy" adındaki bir derginin orta sayfası.
No, solo un viejo póster.
Hayır, sadece bu eski posteri.
Cada vez que me miraba, yo hacía como que miraba un póster sobre su cabeza.
Ne zaman bana baksa, başının üzerindeki reklama bakıyormuş gibi yapıyordum.
Sí, ¿ qué te parece el póster?
Posteri gördüm. Nesi var?
Pero ese póster...
Ama şu resim...
¿ Qué piensas acerca del póster del perfume?
Parfüm afişi hakkında ne düşünüyorsun?
Y ese póster me trae ciertas imágenes a la mente.
Ve o afiş zihnime... bazı görüntüler getiriyor.
tú vendiste una fotografía de unas ruinas para un póster.
Şey, bir afiş için bir harabenin fotoğrafını satmışsınız.
¿ No parece un póster de "Salven a los niños"?
Bir "Çocuklar İçin" posteri için fotoğrafını çeksen nasıl olur?
¡ Tommasina esta semana apareció en el póster!
Bu hafta, Tommasina bir posterdeydi!
- Ese póster es muy bonito.
- Poster çok güzel.
Ayúdame a quitar este póster.
Yardım et de şu posteri çıkaralım.
¿ Que tal si te doy uno de mis póster? Yo subiendo por el World Trade Centre.
Trans-Am içinde Dünya Ticaret Merkezi'ne tırmanırken.
- Póster central de Playboy.
- Playboy'un orta sayfa güzeli.
Se llama póster central.
Kapak kızı deniyor.
Este póster es bueno.
Bak, buradaki posteri görüyorsun, iyi poster.
¿ No sería un buen póster para Wrangler?
Peki, bu harika bir Wrangler posteri olmaz mıydı?
Estaría bien tener una foto de la llegada en tamaño póster.
O fotofiniş resmini alırken kibar ol. İstersen poster büyüklüğünde basıyorlarmış.
La próxima vez será tamaño póster.
Gelecek sefere poster ebadında olacak.
Te enseñé el póster en casa, ¿ no? ¿ Te acuerdas?
Evde onun afişini göstermiştim, hatırladın mı?
Me imagino tu carita en un póster que diga :
Gözümde canlanıyor bile. Afişte senin ufak suratın.
Mira, lo puedes usar de póster.
Bak, bunu poster yapabilirsin.
¿ Y mi póster de Rita Hayworth?
Ya Rita Hayworth posterim?
Mi hermano pequeño puede hacer un póster.
Kardeşime bir poster yaptırabilirim.
O sea, es como estar más cerca de la mismísima reina del rock... Más que un póster. ¿ No?
Demek istediğim, Rock tanrısına, bir postere nazaran... biraz daha yakın olmak.
Un póster gigante de Atlantic City.
Atlantic City'nin dev bir posterine.
Un póster de concierto de rock del 67...
- Evet. 1967 rock konseri afişi.
Es el único póster de conciertos que hice.
Hayatımda yaptığım tek rock konseri afişi.
Una vez trate a un joven, como de tu edad que se enamoro de la chica de un póster.
Bir zamanlar senin yaşlarında bir delikanlı tedavi ettim. Ve bir posterdeki bir kıza ilginç bir şekilde aşık olmuştu ve kadınlar hakkında çok güvensizdi.
Su Doña Ana su póster central... ¿ estaba esperando toda la eternidad a que él regresara tal como se habían prometido?
Doña Ana'sı, orta sayfası birbirlerine söz vermiş oldukları gibi sahilde onu dönmesi için ebediyen bekliyor muydu?
Hazme un póster de un viejo rodeo
# Bana bir poster yap. # Eski rodeodan.
Es un póster que hace de soporte.
Denge taşıyan bir poster o.
Un póster simple, lindo y grande.
- Sıradan bir poster.
¿ Te crees que vas a ser como este póster?
Allah'ın belası bu poster gibi olacağını mı sanıyorsun?
El pequeño Joey con el pequeño póster de los Mets colgado arriba de su cama.
Küçük Joey'nin yatağının üzerinde Met'in posteri asılı.
Por eso tienes un póster de Gretzky en tu cuarto.
Bu yüzden geceleri duvarda en son Wayne Gretzky'i görüyorsun.
Necesita un poco de pintura y algún póster.
Bir badana, birkaç afiş yeterli.
Como decía, estaban por empapelar encima de su póster así que lo arranqué para usted.
Resminin üzerine yeni bir afiş yapıştıracaklardı. Ben de söküp sana getirdim.
Por cierto, el póster debajo del suyo era de otro locutor.
Bu arada seninkinin altında Doktor Earl diye birinin resmi vardı.
Pensé que tuve una gran idea pero debo haberla visto en este póster.
Harika bir fikir bulduğumu sanmıştım ama bu posterde görmüş olmalıyım.
- ¿ Qué? - Ese póster. ¿ De dónde lo has sacado?
Şu poster.
Acabo de ver el póster.
Afişi bir an gözümün önüne geldi.
Sí, como un enorme póster publicitario ¿ verdad?
Aynı büyük reklam afişlerini kaldırdıkları gibi, değil mi?
- Un dibujo. No, un póster.
Astığım zaman gösteririm sana.
Cada año me dices que me tienes un presente Me entusiasmo y resulta ser algo estúpido como Clearasil en un tambor el libro, "Si Usted está solo y lo sabe, deja las manos en las sombras" y mi favorito, El póster de los Village People con mi cara sobre la del vaquero.
Her yıl bana özel bir hediyen olduğunu söylüyorsun. Ben heyecanlanıyorum. Ve saçma sapan bir hediye çıkıyor.
y vi el póster central y sabia que ella no me haría caso tal como era yo, así que
Ve bir orta sayfa vardı.