Translate.vc / Spanish → Turkish / Quedá
Quedá translate Turkish
40,998 parallel translation
Más tarde, quiero ver el edificio del Capitolio, o lo que queda de él.
İlerleyen saatlerde Parlemento Binasını görmek istiyorum. Ya da artık geriye ne kaldıysa.
La policía impone un toque de queda en barrios predominantemente musulmanes y ordena a los residentes que se sometan a ella o serán detenidos.
Polis sokağa çıkma yasağını ilan ettiği müslüman mahallesinde, emre itaat etmeyenlerin tutuklanacağını belirtti.
Esto le supera, le queda grande.
Boyundan büyük işler, ciddiyetsizlik.
Así que, tal vez soy un caso extremo, pero mi abuelo siempre solía decir que ninguno de nosotros sabe realmente cuánto tiempo nos queda.
Aslında, ben sıra dışı bir örnek sayılırım,... ama büyükbabam her zaman hiçbirimiz ne kadar ömrümüz kaldığını asla bilemeyiz, derdi.
Eso es lo que queda.
Bir tek bu kaldı.
Está volviendo a imponer el toque de queda y prohibió las reuniones públicas.
Sokağa çıkma yasağı koydu, meydanlarda toplanmayı yasakladı.
- General, queda despedido.
- General, kovuldunuz.
Quiero decir, no puede ser que yo sea el único que queda, ¿ verdad?
Yani, tek ben kalmış olamam, değil mi?
No queda nadie más.
Başka yok.
Muy bien, queda claro que tiene algunos problemas, pero es la última de tu especie.
Tamam, belli ki, bazı sorunları var o senin türünden son kalan.
No queda nada.
Her şey gitmiş.
Las opciones son todo lo que nos queda.
Seçme şansımız var.
Como tú lo dijiste, el pasado se queda atrás.
Dediğin gibi, geçmiş geçmişte kaldı.
Le queda bien, ¿ no?
Yakışıklı olmuş değil mi?
Y todo lo que queda entre el trono y yo, eres tú.
Şimdi tahtla aramda kalan tek engel sensin
Queda detenido por el secuestro de Maya Gowen.
Maya Gowen'in kaçırılması suçundan tutuklusun.
Es la Casa Herndon, donde Booth queda con los conspiradores.
Burası Herndon Evi, Booth'un suikastçilerle buluştuğu ev.
No queda leche en la cocina.
Mutfakta süt bitmiş.
Soy un abuelo que se queda en casa.
Evde torunuma bakıyorum.
Puede que esto sea lo que queda de mis uñas hablando, pero Sophie, si no estás arreglada y con medio pecho afuera, ¿ realmente estás dando el ejemplo correcto para Bárbara?
Kalan tırnaklarım yüzünden böyle konuşuyor olabilirim ama Sophie eğer memelerinin yarısı ortada süzülmüyorsan Barbara'ya doğru bir örnek olmuyorsun demektir.
Hola, le queda un tres por ciento.
% 3 şarjı kaldı.
Me queda una semana por aquí.
Bir haftam kaldı.
¡ Bebé, las costillas son todo lo que me queda en este mundo!
Bebeğim, bu dünyada elimde tek kalan şey kaburgalar!
Porque lo que se dice en esta habitación, se queda aquí.
Çünkü bu odada olan, bu odada kalır.
Queda a cuarenta y cinco minutos y todo lo que hacen es burlarse de nosotros.
45 dakkalık mesafede ve hepsi bizimle alay ediyor.
Entonces lo haces cien veces, es solo otro día en el rancho. Pero todavía, se queda en tu mente, esa cosa que te dicen, sabes, es loco.
Bunu her gün yüzlerce kere yaparsın ama yine de kafanda bir yerde içinden bir ses sana bunun delilik olduğunu söyler.
Hasta que las herramientas aceptadas muestren un cambio en su puntaje MELD, se queda donde está en la lista.
Kabul edilen ölçüm araçları MELD puanında değişiklik bulmadığı sürece listenin alt sırasında kalmaya devam edecek.
Tiene una mezcla muy rara de antígenos en la sangre así que ella queda fuera de la población donante general.
Çok ender bulunan kan antijenleri var. Genel donör popülasyonunun dışında.
- Creo que ya no queda.
- Sanırım bitti.
Y sabes que sin ella se queda sin trabajo, sin casa y volviendo a vender su esperma, que ahora sabemos que no vale nada.
Ve o, onsuz, işsiz, evsiz ve spermlerini satan biri olur ki artık değersiz olduklarını biliyoruz.
Esto podría perjudicar a mucha gente durante mucho tiempo, por lo que permanecer aquí y se queda oculto.
Bu şey birçok inana uzun bir süre zarar verebilir o yüzden burada kal ve gizlen.
Este cerdito va al mercado, este cerdito se queda en casa, este cerdito va...
Bu domuzcuk markete gitmiş bu domuzcuk evde kalmış bu domuzcuk da gitmiş- -
No abandonaré a la única familia que me queda.
Sahip olduğum tek ailemi bırakamam.
Bueno, Riley, ¿ puedes hackear lo que queda del ordenador y decirle...?
Riley, bilgisayardan geriye kalanı hacklemen mümkün mü -
Lo que queda es un agujero, Jack.
Geriye kalan bir delik, Jack.
Te queda bien.
Güzel duruyor.
Saben que estás enfermo, saben cuánto te queda, y que no vas a pagar una fianza.
Hasta olduğunu, ne kadar süren kaldığını ve kefaletle çıkmayacağını biliyorlar.
No queda papel.
Hah, işte orda.
¿ Me queda bien?
Yakisti mi?
Qué bien queda.
Iyi görünüyor.
- No queda muy provocativo.
Ama bu pek kiskirtici görünmüyor.
Bueno, Drew se queda, pero...
Drew burada kalmaya devam edecek ama...
Así el carnismo queda invisible y sin nombre.
Karnizmin görünmez kalmasının bir yolu isimsiz kalmasını sağlamak.
¿ Le queda algo de sitio ahí? No, no queda sitio.
Orada daha fazla yer var mı?
Es feo. Queda feo.
Çok kötü duruyormuş.
¿ Qué tal queda?
- Evet. - Durum ne?
Queda mucho por hacer, pero es un comienzo.
- Selam. Daha çok yolumuz var ama bu da bir şey.
- Se queda aquí.
- Burada kalacak!
Rufus se queda aquí.
Rufus burada bekleyecek!
Supongo que no queda nada más que hacer... salvo celebrarlo.
Kutlamak dışında yapacak bir iş kalmamış.
Soy la única persona que queda que sabía en qué estaba trabajando.
Ne üzerinde çalıştığını bilen tek ben kaldım.