Translate.vc / Spanish → Turkish / Restó
Restó translate Turkish
15 parallel translation
Supongo que eso te restó un valioso tiempo para beber.
Sanıyorum kıymetli içme vaktini kaybediyorsun.
Me restó el don de la voz de estas carnes castigadas, De estos ojos que bebieron muchas leguas caminadas.
Bana ilham, cezalandırılmış bedenden ve bu görmüş geçirmiş gözlerden gelir.
Lo que yo hago... es todo lo que restó para hacer.
Yaptığım iş... Yapılacak ne kaldıysa onu yapmak.
Cuando acabó, también puso la colilla. Lo pesó. Entonces restó ese número al del peso del puro sin fumar.
Puro bitince izmariti de küllerin yanına koydu ve çıkan ağırlığı içilmemiş sigaranın ağırlığından çıkardı.
Ver la injuria suya escrita en el monte lo encendió, sí, lo que en él no restó drama.
# Gördü akislerini geçmiş yanıIgılarının Pişmanlık kıvıIcımları uçuştu göğe #
Cuando ya era lo suficientemente buena ya era mayor que las chicas, así que se restó unos años.
Korska'nın kabul edeceği duruma geldiğinde çoğu kızdan daha büyüktü. O da yaşını küçülttü.
¿ Tu madre le restó 10 años a mi vida?
- Annen ömrümün 10 yılını götürdü.
Seguro que dijiste algo que le restó todo el romance al momento.
Eminim romantizmi yok edecek bir şeyler saçmalamışsındır.
Puede ser expresado como un cuadrado, al que se le restó un quinto.
Bunu bir çeyrek eksi bir bölü beş diye yazabiliriz.
¿ Restó la parte que pidieron prestado?
Bizimkilerin borcunu da içinden kestin, değil mi abi?
No le haga caso, senador Organa. Incluso de niña, Padmé le restó importancia a sus cualidades. La ayuda a mantener el elemento sorpresa.
Ona aldırmayın Senatör Organa bir kız olsa da, Padme şaşkınlık yaratmak için kendini biraz zayıf göstermeye bayılır.
- El dueño le restó importancia pero luego oyó algo desde detrás de las cajas. Sonaba como una respiración.
Dükkan sahibi çok önemsememiş ama sonra kutuların arkasından bir ses duymuş nefes alma sesine benziyormuş.
Pensé que debían escuchar lo que hizo, y usted le restó importancia.
Yaptığını duymak istediklerini düşünüyordum ama sen önemsiz bir şeymiş gibi gösterdin.
Rodeada de montañas y protegida por una cerca eléctrica lo que restó de la humanidad en la Tierra se esfuerza por sobrevivir en una ciudad llamada Wayward Pines.
Dağlarla çevrili ve elektrikli çitlerle korunan bir yerde Dünya'da hayatta kalan son insanlar, Wayward Pines denilen bir kasabada hayatta kalmak için ellerinden geleni yapıyorlar.