Translate.vc / Spanish → Turkish / Saat
Saat translate Turkish
103,822 parallel translation
¿ A qué hora?
- Saat kaçta?
Por todo, incluyendo el cobertizo, hace 40 horas y no vimos eso.
Bahçe de dahil. Sadece kırk saat önce ve bir şey bulamadık.
No, no estábamos al tanto de eso. ¿ A qué hora fue eso?
Hayır bundan haberimiz yoktu. Saat kaçta oldu bu olay?
Tienen marcada la hora.
Kayıtlarda saat bilgisi de var.
Un par de horas al día.
- Günde birkaç saat. Belki daha çok.
El barco Próspero parte a las 5 : 00 p.m.
SS Prospero saat beşte demir alıyor.
Vine a comunicarles que, a las 10 : 38 p.m., el Vicepresidente Peter MacLeish murió a causa de un disparo de su esposa, Beth MacLeish.
Sizlere üzülerek söylüyorum ki saat 22.38'de, Başkan Yardımcısı Peter MacLeish, eşi Beth MacLeish tarafından vurularak öldürüldü.
Actualizaré a cada hora cuando tengamos comentarios...
Sizi saat başı yeni gelişmelerden haberdar edeceğim...
Es como un reloj que no funciona, ¿ no?
Adam resmen bir bozuk saat, haksız mıyım?
Sólo estaremos a una hora de distancia.
Merak etme. Bak, sadece bir saat uzaklıkta olacağız.
Todas las cuentas externas se confiscarán dentro de las primeras 24 horas.
Tüm dış para sen tutuklandıktan sonraki 24 saat içindehesaplardan çekilecek.
Pero sabes que siempre estoy listo para Axe Capital.
Axe Capital'la 7 gün 24 saat başa çıkmaya hazırım.
Si puedes convencer a Adrian que te acompañe... puedes ir por un par de horas.
Eğer yanında Adrian'ı götürürsen birkaç saat gidebilirsin.
Ahora, puedes hablar conmigo o puedes esperar una hora o dos hasta que Pundik termine.
Now, you can either talk to me,... ya da 1-2 saat Pundik'i beklersin.
Treinta y seis horas.
36 saat var.
- Solo nos llevará un par de horas.
- Benim için bir zevk. - En fazla bir ya da iki saat sürer.
Ya son las 11. Y mientras nos morimos de calor en este horno tú aún no has conseguido terminar ni tu primera maldita toma.
Saat 11 : 00 oldu ve bizler bu fırın gibi yerde ölümüne haşlanırken siz daha lanet olası ilk çekiminizi bile yapamadınız bayım.
- Dos horas.
- İki saat Bette.
Hace dos horas, saqué la lubina.
İki saat önce levreği çıkardım.
Así que si tuviera una pequeña pila de un reloj o algo así, y me acercara a ti, a tu piel, ¿ lo sabrías?
Küçük bir pilim olsa mesela, saat pili falan. Sana yaklaştırsam, tenine doğru. Anlar mıydın?
Declarará que te colocó esta batería completamente cargada hace hora y media.
Bir buçuk saat kadar önce tam şarj edilmiş bu pili ceketine yerleştirdiğini belirtecek.
Hace una hora y 43 minutos.
Bir saat 43 dakika önce.
Una hora y 43 minutos.
Bir saat 43 dakika.
Estuve tocando casi una hora. Parece típico de Chuck.
Neredeyse bir saat boyunca dışarıda çaldım durdum.
Es un horario excelente con una audiencia de decenas de miles de clientes potenciales.
Bu saat, on binlerce potansiyel müşterinin reklamınızı izleyeceği bir zaman olacak.
Salgo al aire en dos horas y 20 minutos, y no tengo cliente.
2 saat 20 dakika sonra reklam yayınlanacak ve daha kimseyi bulamadım.
En dos horas.
İki saat geçti.
Y, por supuesto, he registrado las horas y las dosis del medicamento.
Bir de elbette aldığım ilacın saat ve dozlarını kaydettim.
Me demostraron, en público, y más allá de toda duda, que tenía una batería... Una batería completamente cargada... casi pegada a mi piel durante casi dos horas.
Herkesin içerisinde hiçbir şüphe götürmeksizin, iki saat boyunca cildimin hemen yanında bir pil olduğu tamamen dolu bir pil olduğu bana kanıtlandı.
Podrá sacar a su amigo cuando vea al juez.
Birkaç saat sonra yargıçla görüşünce kefaletle çıkartabilirsiniz.
No verá al juez porque no ha hecho nada.
Birkaç saat sonra yargıçla falan görüşmeyecek çünkü hiçbir suçu yok.
Tiene una autonomía de 36 horas.
Havada 36 saat kalabiliyor.
Bien, esto es de hace cuatro horas.
Tamam, bu dört saat öncesinden.
Y hace media hora.
Ve yarım saat önceden.
Son las once de la mañana.
Saat daha sabah 11 : 00.
¡ Vale, a comer!
Bir saat öğle tatili.
Pero no tenemos ocho horas para que te arregles la cara.
Ama makyaj yapmak için sekiz saat seni bekleyemeyiz.
- Solo nos llevará una hora.
- Sadece bir saat sürer.
- ¿ Una hora?
- Bir saat mi?
Escenario siete, escena 42. Seis de la mañana.
Saat 06 : 00'da yedinci stüdyo, 24'üncü sahne.
Mañana a las siete.
Yarın sabah, saat 07 : 00'de.
Lo hizo como a las cuatro de la mañana.
Çıkardı, saat 4 gibi.
No puedo. Tengo una entrevista en la escuela Emerson a las dos.
Saat 14'te Emerson İlkokulu'yla görüşmem var.
Hace 18 horas, un equipo de ataque secuestró a la agente de la CIA Anna Copeland y a su hijo.
18 saat önce bir saldırı ekibi, CIA ajanı Anna Copeland ve oğlunu kaçırdı.
Lo quiero hace una hora. Gracias por el aviso, querida.
Bir saat içinde istiyorum.
Y recuerden, las probabilidades de recuperar a Anna Copeland y a su hijo vivos decrecen a cada hora.
Ve unutmayın, Anna Copeland ve oğlunu canlı geri getirme şansımız her saat azalıyor.
Dos horas.
2 saat.
Dos horas, ni un minuto más.
2 saat, bir dakika bile fazla olmaz.
Es medianoche, carajo.
Saat gece yarısı be!
Tomará como una hora.
Bir saat kadar sürer.
¿ Tiempo?
Saat?