Translate.vc / Spanish → Turkish / Sabah
Sabah translate Turkish
66,106 parallel translation
Literatura. El martes por la mañana.
İngiliz edebiyatı, salı sabahı.
Fue la mañana después de que los Yankees ganaron la Serie Mundial.
Yankees'in dünya şampiyonasını kazanmasının ertesi sabahıydı.
Papá, esta mañana escribí una propuesta.
Baba, bu sabah ufak bir öneri hazırladım.
¿ Qué tal si mañana tomamos un dinero vamos a la ferretería y arreglamos este sitio?
Yarın sabah paramızdan biraz alıp, nalbura gidip burayı biraz onaralım mı?
- Esta mañana oculta en la página 12 una fascinante nota producto de la investigación.
Daha bu sabah, 12. sayfada muhteşem bir araştırmacı gazetecilik örneği vardı :
El sexo de esta mañana me cambió.
Bu sabah yaptığımız seks resmen beni değiştirdi.
¿ Es la calle que tomas para llegar a tu apartamento por la mañana?
Her sabah evine gitmek için kullandığın yol bu mu?
Luego ven a mi hotel a las 10 A.M.
Sonra da sabah 10'da otelimde ol.
Me era- - sí, que estaba buscando antes.
Ben. Bu sabah bakıyordum.
Estoy en el aeropuerto la mañana siguiente, y, uh...
Ertesi sabah havaalanına gittim ve...
Ow... Él es más de una llamada de la cárcel a las 4 : 00 am
O daha çok sabahın 4'ünde seni hapisten arayacak biridir.
¿ Qué tal si lo traigo todas las noches y lo recojo a primera hora de la mañana, hasta que me digas que deje de hacerlo?
Sen yeter diyene kadar her sabah alıp akşamı buraya bırakmama ne dersin?
Esto ha sido entregado a las seis de esta mañana por un sirviente del Sr. Robert Thoyt.
Bu, sabah 6.00'da Bay Robert Thoyt'un hizmetkârı tarafından teslim edildi.
Querido James, la carta que te he enviado esta mañana fue escrita bajo la supervisión de mi esposo, con quien estoy felizmente casada.
Sevgili James, bu sabah sana yolladığım mektup mutlu bir şekilde evli olduğum kocamın gözetimi altında yazıldı.
¿ Cómo está esta mañana?
Bu sabah nasıllar?
El dedo y el culo, señor.
- Bu sabah ayak parmağı ve kıçı efendim.
¿ Cómo está su pie esta mañana?
Ayak parmağınız bu sabah nasıl?
Consúltelo con la almohada.
Sabah ola hayrola.
- He hecho que se fueran esta mañana.
- Bu sabah onları yolladım.
La dama y yo desayunaremos esta mañana en la playa, gracias.
Hanımefendi ve ben bu sabah kahvaltımızı nehir kıyısında yapacağız, sağ ol.
Esta mañana, una oveja perdida volvió al redil.
Kayıp koyun bu sabah sürüye döndü.
Recibió la absolución por parte del sacerdote y, esta mañana, el sacerdote recibió su recompensa por parte de la Honorable Compañía de las
Çiftçinin günahlarını bağışlayan papaz, bu sabah saygıdeğer Doğu Hindistan Şirketi tarafından ödüllendirilmiştir.
Eso no es noticia, Sr. Pettifer.
Bu haber falan değil Bay Pettifer. Sabahın ilk ışıklarından beri farkındayım.
Y si ese enclenque de ahí fuera viene a protegerte de esos asesinos, que sepas que se distrae fácilmente con las putas.
Hem kapının önündeki o hastalıklı delikanlılar seni Doğu Hindistan Şirketi'nin katillerinden korumak için duruyorlarsa sabah saat 2.00'ye kadar dikkatlerinin fahişeler tarafından dağıtılacağını da bil.
Esta mañana recibí una carta de Delaney.
Bu sabah Delaney'den bir mektup aldım.
Norma, tuve que hacer el viaje. Recibí los reportes del mes pasado esta mañana y me emocionaba mucho compartirlos contigo.
Norma, gelmek zorunda kaldım çünkü bu sabah, geçen ayın raporları elime geçti ve seninle paylaşmak için çok sabırsızlandım.
Corría 11 km todas las mañanas.
Her sabah 11 kilometre koşardı.
Willy era la primera persona que Glen veía cada mañana y la última persona que veía cada noche.
Willy, Glen'in her sabah ilk, her akşam da son gördüğü kişiydi.
Ella ingresó al hotel esta mañana.
Bu sabah geldi.
Lo he estado escuchando esta mañana y... creo que es un buen hombre.
Bu sabah sizi dinledim ve iyi biri olduğunuza inanıyorum.
¿ Crees que este negro salió a trotar?
Adam sabah koşusuna mı çıktı yani?
No puedo poner esas notas en el refrigerador.
Sabah, Iwo Jima * sahilindeki korkunç tabloyu gördük.
Y para un día que elijo no ir a la oficina... - Sí, sí, sí. - e ir con mi hija a su orientación.
Bir sabah olsun ofise gitmeyip kızımın oryantasyonuna katılmaya karar veriyorum.
Está bien, mañana.
Sabah o zaman.
¿ Recuerdas que dijiste que podía enseñarte mi proyecto de ciencia en la mañana?
Maximo amca. Bilim fuarı projemi sabah uyanınca gösterirsin dediğini hatırladın mı?
Hoy no tengo tiempo para esto.
Bu sabah bununla uğraşacak vaktim yok.
Amabella repartió sus invitaciones el miércoles por la mañana.
Amabella davetiyelerini Çarşamba sabahı dağıttı.
Srta. Murray... esta es nuestra oración matutina.
Murray Hanım burada sabah duamızı ediyoruz.
Me gustaría que eximan a mi hijo de la oración matutina.
Oğlumun, sabah duasından muaf tutulmasını istiyorum.
No puedo eximir a su hijo de la oración matutina.
Oğlunuzu sabah duasından muaf tutamam.
Las 11 : 00 de la mañana, basura.
Bok kafalı, saat daha sabah 11.
No pude ver tu valiente hazaña en la mañana.
Sabah ki becerini göremedim.
Démosle la bienvenida a dos nuevos miembros del equipo.
Takımımıza bu sabah katılan iki arkadaşımız var.
Arruinaste todo el caso... llamé a tu capitán para saber dónde estabas... y me dijo que no sabía de ti... desde que iniciaron un intercambio sexual a la 1 : 00 a. m.
Bütün davayı mahvettin ve seni bulmak için yüzbaşını aradığımda, sabah saat birde cinsel münasebetten sonra senden haber almadığını söyledi.
Temprano en la mañana.
Bu sabah.
Entre las seis y las siete de esta mañana.
Bu sabah saat altı ile yedi arasında.
Una mujer, esta mañana.
Bu sabah bir kadınlaydım.
Y por la mañana, quiero ver a un equipo descifrando esas cenizas que ha encontrado en la chimenea de la escena del crimen.
Sabah da, cinayet mahallindeki şöminenin içinde bulduğun külleri birleştiren bir ekip görmek istiyorum.
De todos modos, ¿ nos vemos mañana en el Blue Blues tras soltar a los niños?
Neyse sabah çocukları bıraktıktan sonra Blue Blues'ta buluşalım mı?
Te informaré los detalles en la mañana.
Sabah detayları anlatacağım sana.
Acostémonos.
Hmm, Yatağa gel sabah erkenden kalkıp...