Translate.vc / Spanish → Turkish / Sabe
Sabe translate Turkish
146,199 parallel translation
Sabe que lo mataron los Snell.
Snell'lerin öldürdüğünü pekâlâ biliyor.
¿ Sabe qué crece casi en todos lados donde brille el sol, Martin?
Dünyanın güneş gören her yerinde yetişen şey nedir Martin?
Esa chica... Aún no sabe quién es.
- O kız daha kendini bile tanımıyor.
- ¿ Sabe qué, Buddy?
- Bak ne diyeceğim Buddy.
Sabe qué es el interés punitorio, ¿ verdad, Marty?
Ceza faizinden haberin var, değil mi Marty?
¿ Sabe qué hizo papá?
Sence babam ne yaptı?
Sabe lo fácil que es obtener información hoy en día.
İnsanlar hakkında bilgi edinmek bugünlerde iyice kolaylaştı.
Cielos. Sabe cómo se llaman los niños.
Çocukların isimlerini biliyordu Marty.
¿ Sabe qué es el producto bruto interno?
Gayrisafi millî hasıladan haberiniz var mı?
¿ Sabe lo de los Cuatro Suelos?
Dört Toprak'ı bilir misin?
Pero usted debería analizar qué sabe hacer mejor.
Ama kanaatimce en iyi yaptığın işi düşünmelisin.
Dios sabe por qué.
Kim bilir niçin okuyorum?
Él sabe.
Babasını tanıyor.
¿ Sabe en qué situación me ponen?
Beni ateşe attığının farkında mısın?
O sea que, además de esa anomalía y algunas otras discrepancias, ya sabe, me inclino a pensar que la mitad de estas cuentas son quizá casuísticas.
Bu usulsüzlüğün ve birkaç tutarsızlığın yanı sıra şuna inanıyorum ki bu hesapların belki de yarısı keyfî düzenlenmiş olabilir.
Ya sabe...
Şey işte...
¿ Sabe de alguien que quisiera quemar esto?
Burayı yakmak isteyecek birini tanıyor musunuz?
¿ Ya sabe el número de invitados?
Katılacakların sayısı belli mi?
Ella lo sabe.
Ruth farkında.
Lo sabe, carajo.
Farkında amına koyayım.
Lo sabe.
Olayın farkında.
Ella sabe no meterse, ¿ cierto?
Başkasının işine burnunu sokmaz.
Pero ya sabe eso.
Bunu zaten biliyorsun.
Con él, nunca se sabe.
Onun sağı solu belli mi?
Después tocas la puerta, el delfín y Dios sabe qué más. Después hay pis tuyo por todo el suelo.
Sonra kapıya, yunus heykeline kim bilir başka nerelere dokunuyorsun, üstüne bir de yerlere işiyorsun?
- ¿ Quién más lo sabe?
- Başka kim biliyor?
Ella no sabe nada.
Bir boktan haberi yok.
Kevin, ¿ lo sabe mamá?
Kevin, annem biliyor mu?
¿ Sabe que estás aquí?
- Tamam, burada olduğunu biliyor mu?
No sabe que realmente estoy aquí.
Tam olarak burada olduğu bilmiyor.
- Sí. ¿ Quién sabe?
- Evet, kim ne anlar ki?
Pero lo que la mayoría de idiotas no sabe es que esas empresas están todas dirigidas por magos.
Ama çoğu salak bilmiyorsa, o şirketlerin hepsi sihirbazlara ait.
- Todo el mundo lo sabe.
- Herkes bunu bilir.
O sea, ¿ cómo una flor sabe que debe tener un cierto número de pétalos?
Yani bir çiçek belli sayıda taç yaprakları olması gerektiğini fark ediyor mu?
¿ Y cómo sabe un imán como hablar con el campo?
Ve mıknatıs, alanla nasıl konuşacağını nereden biliyor?
Una guerrera sabe cuándo no matar.
Bir savaşçı ne zaman öldürmemesi gerektiğini bilir.
¿ Alguien sabe de qué lo protegía?
Neyden koruduğuna dair bir fikriniz var mı?
Ni siquiera lo pidió, ¿ sabe?
Teklif bile değildi.
A veces dice que podría tenerlas más grandes, ¿ sabe?
Bazen daha büyük olmasını istediğini söylüyor.
Insomnio, ¿ sabe?
- Uykusuzluk var da.
Hasta ahora, nadie sabe dónde estaba después de que sonara la alarma.
Şu ana kadar yangın alarmı çaldıktan sonra sizi gören kimse yok.
La familia fue asesinada, ¿ sabe?
- O aile öldürüldü.
Sabe que existen los zombis.
Zombilerin olduğunu biliyor.
¿ Y por qué ese tipo de la gorra sabe de mí?
Peki bereli adam benim hakkımdaki her şeyi nereden biliyor?
¿ Y cómo sabe lo que le pasó a Amber esa noche?
O gece Amber'a olanları nereden biliyor peki?
¿ Cómo lo sabe usted?
Sen nereden biliyorsun?
Dios sabe qué hacía con ese chico.
O çocukla ne yapıyorsa artık!
Incluso una madre no lo sabe todo.
Bir anne bile her şeyi bilemez.
No sabe por lo que está pasando esta familia.
Bu ailenin neler yaşadığını bilmiyorsun.
Disculpe, ¿ sabe qué hora es?
Affedersiniz. Saatiniz var mı?
Sabe cómo es ella.
Kızın nasıl olduğunu biliyor.