English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Sansa

Sansa translate Turkish

2,775 parallel translation
Lady Sansa y Sheila.
Leydi Sansa ve Sheila.
Sansa.
Sansa.
Sansa, ven.
Sansa, gel buraya.
Sírvele a Lady Sansa algo de vino.
Leydi Sansa'ya şarap verin.
Sansa, ven aquí, palomita.
Sansa, gel buraya küçük güvercin.
¿ Cuánto llevas al servicio de Lady Sansa?
Ne zamandır Leydi Sansa'nın hizmetindesin?
¿ Dónde está Sansa?
Sansa nerede?
Sansa y Arya están cautivas en Desembarco del Rey.
Sansa ve Arya, Kralın Şehri'nde esir.
Sansa encuentra una nueva amiga en la temporada tres. Margaery.
Sansa, 3. sezonda yeni bir arkadaş ediniyor, Margaery.
Sansa les dice cómo es en realidad.
Sansa onun nasıl biri olduğunu söylüyor.
Meñique aparece y le dice a Sansa que tiene un barco y que podría llevarla con él.
Serçeparmak, gelip Sansa'ya bir gemisi olduğunu ve onu da yanında götürebileceğini söylüyor.
Margaery quiere casar a Sansa con su hermano Loras Tyrell...
Margaery, Sansa'yı kardeşi Loras Tyrell ile evlendirmek istiyor.
Con lo que Sansa está encantada.
Sansa mutluluktan deliye dönüyor.
Los Tyrells están conspirando para casar a Sansa Stark con Sir Loras.
Tyrell'ler, Sansa Star ile Sör Loras'ı evlendirme planı yapıyorlar.
Necesitamos encontrarle a Sansa Stark un esposo diferente.
Sansa Stark'a farklı bir koca bulmamız lazım.
Le dijo a Tyrion que se iba a casar con Sansa, cosa que encuentro divertidísima.
Tyrion'a, Sansa ile evlenmesini söylüyor ve ben de inanılmaz eğleniyorum.
Este matrimonio arreglado con Sansa no va muy bien.
- Evet, evleneceksin. Sansa ile ayarlanan bu evlilik pek iyi gitmiyor.
Especialmente ahora que es la criada de Sansa.
Özellikle de şimdi Sansa'nın hizmetçisi olduğu için.
La boda con Tyrion a ojos de Sansa, fue el peor día de su vida.
Sansa'nın gözünde, Tyrion ile olan düğünü hayatının en kötü günü.
Se la serviré a Sansa en mi boda.
Düğün ziyafetimde Sansa'ya servis ettireceğim.
- Sansa.
- Sansa.
Por el bien del Reino, vuestros consejeros os ruegan... Que rechacéis a Sansa Stark.
Diyarımızın iyiliği adına konsey üyeleriniz size Sansa Stark'tan ayrılmanız için yalvarıyor.
Quiero otra oportunidad.
Bir şansa daha ihtiyacım var.
No podemos correr ese riesgo.
Bunu şansa bırakamayız.
No me podia arriesgar.
Şansa bırakamazdım...
Después de que Andrew me amenazó, no iba a tomar riesgos.
Andrew beni tehdit ettikten sonra işimi şansa bırakamazdım.
¡ Háblame de suerte!
Şansa bak!
Cuando llegue a uno, ambos vamos por ella así que tendrás la misma oportunidad que yo.
1'e geldiğinde ikimiz de silaha hamle edeceğiz yani aynı şansa sahibiz.
Bueno, entonces estás de suerte porque resulta que tengo una poca.
Eh, şansa bak ki, elimde biraz var.
Pero con lo que tuve la suerte de pasar mi vida es así.
Ama ben hayatımı böyle bir şeyin içinde geçirecek şansa eriştim.
No podemos arriesgarnos a eso.
İşi şansa bırakamam.
Por suerte, las ventanas eran antibalas, pero entonces me di cuenta : ¿ quién demonios viaja en un coche blindado?
Şansa bak ki camlar kurşun geçirmezdi, fakat sonra fark ettim ki, aa, insanın neden kurşun geçirmez bir arabası olsun ki?
Pero no puedo dejar esto al azar.
Ama bunu şansa bırakamam.
La próxima, no te arriesgues, ¿ sí?
Bir dahakine işini şansa bırakma tamam mı?
¿ Suerte que nadie los cogió, eh?
Şansa da kimse onları almamış.
- No puedo arriesgarme así otra vez.
- Bunu şansa bırakamam.
Y, afortunadamente, tenemos a alguien en quien confían.
Şansa da bak ki yanımızda güvenecekleri birisi var.
Solo ¿ dio la casualidad que lo llevabas contigo?
O an şansa mı yanındaydı yani?
Bueno, no necesitamos suerte.
Şansa ihtiyacımız yok.
No estoy tomando ningún riesgo.
Bu işi şansa bırakamam.
Sólo no quiero dejar cabos sueltos, eso es todo.
Sadece hiçbir şeyi şansa bırakmak istemiyorum, hepsi bu.
Recuerdo el diseño, pero no puedo correr ningún riesgo.
Düzenini az çok hatırlıyorum ama şansa bırakamam.
De hecho, no tiene nada que ver con la suerte.
Aslında, şansa hiç ihtiyacım yok.
Odio la gente que cree en cosas como el destino o la suerte.
Kader ve şansa inanan insanlardan nefret ederim.
Cuando Gornt descubrió que el NCIS estaba tras él, no quiso tomar ningún riesgo.
Gornt, NCIS'in peşine düştüğünü fark etti işini şansa bırakmak istemedi.
- Por suerte para ti.
- Şansa bak.
No queremos correr ningún riesgo porque no sabe nadar.
Yüzme bilmediği için işi şansa bırakmak istemedik.
Quien quiera que esté detrás de esto, ha dejado poco al azar.
Bunun arkasında kim varsa şansa bırakmak istememiş.
Sé que no crees en la suerte.
Şansa inanmadığını biliyorum.
Me gusta el vestido. No creo en la suerte, pero creo en el amor, en ti y en esto.
Elbiseyi sevdim, şansa inanmam, aşka ve sana inanırım.
Nadie necesita tanta suerte.
Hiç kimse bu kadar şansa ihtiyaç duymuyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]