Translate.vc / Spanish → Turkish / Sentir
Sentir translate Turkish
27,545 parallel translation
Sentir las cosas?
- Hisleri yok mu?
¿ Y yo te haría sentir estancado? No.
- Ben seni sıkışmış gibi mi hissettiriyorum?
Ese chico nunca me ha enseñado a usar mi propia culpa contra mí porque nunca pudo sentir algo así.
O çocuk, kendi suçluluğumu kendime karşı kullanmamı asla öğretmedi zira, asla böyle bir şey hissedemedi.
Pero también en el pasado, donde Axl era un bebé y puedes sentir las emociones.
Aynı zamanda Axl'ın bebek olduğu zaman hissettiklerini hissedebilirsin.
Así es cómo me ha hecho ella sentir...
Kız beni öyle hissettirdi.
Estábamos hablando justo de tu abuela, pero la Fiamma... me hizo comer de nuevo almejas y eso me hizo sentir mucho mejor.
Biz de tam büyükannenden bahsediyorduk ama açıkçası La Fiamma az önce bana bu midyeleri yedirdi ve açıkçası bu bana kendimi çok daha iyi hissettirdi.
Incluso cuando no nos llevábamos bien, me hacías sentir segura.
Geçinemediğimiz zaman bile beni güvende hissettirirdin.
Si te hace sentir mejor todas estamos iguales.
Eğer seni daha iyi hissetirecekse bu işte hepimiz seninle birlikteyiz.
No me hace sentir mejor.
Daha iyi hissettirmiyor.
Después de toparme con ustedes, yo... no puedo evitar sentir nostalgia.
Hepinizle karşılaştıktan sonra nostaljik hissetmeden duramıyorum.
Se debe sentir bien regresar a casa y terminar lo que empezaste.
Eve dönüp başladığın şeyi bitirmek iyi bir his olmalı.
Oíd. Si os hace sentir mejor, podéis llamarme Dios.
Eğer rahat edecekseniz bana tanrı diyebilirsiniz.
Bueno, ese pequeño discurso me hizo sentir incómoda.
Evet, bu küçük konuşma beni biraz rahatsız etti.
Puedo sentir a Frankie intentando mantener el control.
Frankie'nin kontrolü tekrar ele almaya çalıştığını hissedebiliyorum.
Y después hágales sentir seguros.
Sonra da güvende hissetmelerini sağlayın.
Haremos todo lo que podamos para haceros sentir cómodos y procesaros tan pronto como sea posible.
Sizi rahat ettirmek ve bir an önce işlemlerinizi yapmak için elimizden geleni yapacağız.
Cuando se despierte, no sabemos qué va a ser o cómo se va a sentir.
Uyandığında, onun nasıl olacağını ve nasıl hissedeceğini bilmiyoruz.
Y cuando crezcan, que no sólo anhelan la comodidad que les faltaba como los niños, quieren sentir que pueden proporcionar comodidad a sí mismos.
Ve büyüdüklerinde sadece çocukluklarında eksik olan rahatı arzulamakla kalmaz kendilerini rahat ettirebileceklerinden emin olmak isterler.
Hago, que es por eso que sé cómo se debe sentir.
Var, işte bu yüzden hislerini anlıyorum.
Culparme por sentir un poco de pasión por nuestro sueño.
Rüyamız için biraz hırslıyım diye suçu bana atıyorsun.
¿ Qué, eso lo hizo sentir bien?
Ne, çocuğa bulaşınca iyi mi hissettin?
Sabes... vas a sentir que quieres defenderte.
Biliyorsun bazen karşılık vermek isteyeceksin.
¿ Sabes que me haría sentir aún mejor?
Daha iyi hissetmemi sağlayan ne biliyor musun?
Se debe sentir muy frustrado.
Hayal kırıklığı yaşıyorsunuzdur.
Vale, sí, por favor, todo ese arrodillamiento y tal, siempre me ha hecho sentir muy, muy incómodo.
Tamam lütfen bu dizlerin üstüne çökme olayı beni çok rahatsız ediyor.
¿ Cómo te hizo sentir?
Bu sana nasıl hissettiriyor?
Sí, lo que quiera que me hiciera, Puedo sentir que mi chispa, mi luz se desvanece.
Bana ne yaptıysa kıvılcımı hissedemiyorum, ışığım sönüyor.
¿ Crees que no puedo sentir el poder que emana de ti?
Senden gelen enerjiyi sezemeyeceğimi mi sandın?
Pero si te hace sentir mejor, me quemé la lengua con esa sopa.
Kendini daha iyi hissedeceksen, çorbayı içerken dilim yandı.
Alice dijo que puede sentir cómo se mueve el bebé.
Alice bebeğin kıpırdadığını hissedebildiğini söyledi.
De acuerdo, ahora estoy empezando a sentir un poco de tensión.
Biraz gerilim hissetmeye başladım.
Hacedme sentir orgullosa.
Beni gururlandır.
La hice sentir como si no hubiese ninguna oportunidad de que pudiese ganar.
Resmen ona, kazanmak için hiç şansı kalmadığına ikna ettim.
Y anticipar eso, sentir los huesos rotos antes incluso de que ocurriese...
Ve ileri doğru baktıkça, kırılmamış kemiklerimin kırılacağı anı hissettikce...
Sí, bueno, ella siempre está enfadada contigo, ¿ y no se supone que lo que intento es hacerte sentir mejor?
Evet, aslında, sana her zaman kızgın, ayrıca bilmeni isterim ki burada seni rahatlatmaya çalışmıyorum.
"el que no puede escuchar, debe sentir".
"Duyamıyorsan hissetmelisin".
Hazme sentir.
Hissetmemi sağla.
Y si no te he hecho sentir así...
Eğer bunu sana hissettiremediysem, özür dilerim.
Y me hace sentir mal que una parte de mí todavía quiera complacerte.
Bu beni hasta hissettiriyor. Bir yanımın hâlâ seni memnun etmek istemesi.
Simplemente me hace sentir sola...
Bu beni yalnız hissettiriyor.
Deja de sentir pena de ti mismo.
- Kendini kahretmekten vazgeç.
Estarías orgullosa. Solo lo dices para hacerme sentir mejor.
Sadece daha iyi hissetmem için böyle söylüyorsun.
¿ Crees que me voy a sentir culpable?
Suçluluk hissedeceğimi mi düşünüyorsun?
Ya sabes, sentir que alguien está al mando, especialmente ahora.
Biliyorsun işte, birinin olaylara hakim olması, özellikle, bu dönemde çok önemli.
Me hace sentir como, no lo sé, como, que tuviera toda una simulación, ¿ ya sabes?
Beni böyle - Ne bileyim. Kavramamı sağlıyor.
Necesito algo que me haga sentir mejor en el corazón.
Kalbimin derinliklerinde iyi hissetmemi sağlayacak bir şeye ihtiyacım var.
Usted ha hecho sentir muy mal por falta de la muerte de su abuela.
Büyük annenin ölümünde orada olamadığı için kötü hissetmesine sebep oldun.
Estaba esperando que lo hicieras sentir bien... solo para que lo sepas.
O da yanaşacak birileri çıksın diye umuyordu. Bil yani.
En realidad, me hiciste sentir culpable por siquiera pensar que podías hacerme eso.
Bunu bana yapabileceğini düşündüğüm için kendimi suçlu hissettirmiştin.
Vamos, los políticos no pueden sentir la vergüenza.
Haydi ama, politikacılar utanmazlar.
Me haces sentir fuerte.
Beni güçlü hissettiriyorsun.