Translate.vc / Spanish → Turkish / Señ
Señ translate Turkish
821,499 parallel translation
Sí, eres un hombre adulto con altos estudios.
Sen iyi eğitimli yetişkin bir adamsın.
Yo no sé porque piensas que vas al Comic-Con... tú acabas de tener un bebé.
Sen neden Comic-Con'a gideceğini düşünüyorsun bilmiyorum. Daha yeni bebek sahibi oldun.
Así que tengo que llevar a Penny, tú no puedes pagarlo, Howard se va a meter en problemas, y este tipo si la puede pasar genial.
Ben Penny'yi getirmek zorundayım, Sen bilet alamıyorsun Howard'ın başı belaya girecek ve bütün eğlence bu herife kalacak.
Pero antes de que digas algo, te voy a compensar por haberme ido haciendo de todo aquí, me refiero a todo.
Ama sen bir şey demeden önce, gidişimi telafi etmek için buradaki her işi ben yapacağım. Hem de her işi.
Espera, yo la atiendo.
- Sen dur, ben bakarım.
¿ Bebé, quieres conducir?
- Bebeğim, sen kullanmak ister misin?
Claro, o tú puedes.
- Olur, sen de kullanabilirsin ama.
Amy, haznos un favor, por favor maneja.
Amy, bize bir iyilik yap ve arabayı sen sür.
Tú los preparas, yo los derribo, buen trabajo.
Sen onlara tuzak kurdun, ben işlerini bitirdim, iyi iş çıkardık.
Bueno, espera, ¿ si tú no quieres ir y no tengo que llevarte, todo está bien?
Pekâlâ, dur biraz. Yani sen gitmek istemiyorsan ve ben seni götürmek zorunda değilsem, her şey yolunda mı?
¿ A ti?
Sen mi?
Pensé que ibas a hacerlo tú.
- Sen yapacaksın sanıyordum.
Pídelo tú antes.
- Önce sen başvur.
Eres fuerte.
Sen güçlü birisin.
Pero no eres el único al que han envenenado.
- Ama tek zehirlenen sen değilsin.
Tú estás aquí.
Sen varsın.
No estás encerrada. No estás encerrada. Lo estoy yo.
İçerde olan sen değilsin.
¿ Tú?
Benim. Sen mi?
No, tú no.
Hayır, sen olamazsın.
Incluso aunque lo olvides, yo nunca lo haré.
Sen unutsan bile ben asla unutmayacağım.
Eres Lindsey Vaughn.
Sen Lindsey Vaughn'sun.
¡ Ahora todo se ha ido!
Ama sen bu fırsatı kaçırdın.
Éste va aquí, ese va allí, esto va desde...
Sen buraya geç, sen buraya. Sen buraya geri dön.
¿ Estás loco?
Deli misin sen?
Y tú debes ser el abusón de detención.
Ve sen de buranın kabadayısı olmalısın.
¿ Acabas de darme una bofetada? Lo hice.
- Sen bana tokat mı attın?
¿ Qué has hecho?
Ne yaptın sen?
No sé lo que estamos haciendo aquí, y parece que...
Burada ne halt ediyoruz bilmiyorum ve sen...
¿ Quién eres tú?
Kimsin sen?
Sí o acampar en la vieja trinchera. Yo también te veo chico de casa.
Eski bir oyukta kamp yaparken sen ne düşünüyordun kanka?
- ¿ En serio?
- Ciddi misin sen?
¿ Qué hiciste?
Ne yaptın sen?
¿ Quieres conducir, hombre?
- Sen sürmek ister misin?
¿ Estás loco? Sí, lo estoy.
- Manyak mısın sen?
¿ te sientes raro?
- Sen de garip hissediyor musun?
Cierra cuando termines.
İşin bitince kapağı kapatırsın sen.
Voy a saltar con ella y luego tú saltas, ¿ de acuerdo?
Önce onunla ben atlarım sen de arkamızdan gelirsin, tamam mı?
Oye, pregunta. ¿ Qué eres?
- Bir sorum vardı, nesin sen böyle?
¡ No! Hablas por todos ellos.
- Hayır, sen onların liderisin.
Sabes en lo profundo, que lo que estoy diciendo es verdad.
Söylediklerimin doğru olduğunu sen de biliyorsun.
¿ Quién eres exactamente?
- Gerçekten, kimsin sen?
No eres un superhéroe.
Sen Süper Kahraman falan değilsin.
¿ Qué demonios estás haciendo?
- Ne yapıyorsun sen lan?
Billy, ¿ me estás escuchando?
Billy beni dinliyor musun sen?
- ¡ Oye!
- Baksana sen!
Sólo lo hizo. Lo viste, ¿ verdad?
Yaptı yani, sen de gördün değil mi?
Porque tuviste tanto éxito en detenerla la última vez.
Çünkü sen onu durdurma konusunda çok başarılı olmuştun.
Y tienes tanto miedo como nosotros.
Ve sen de en az bizim kadar korkuyorsun.
¿ Qué hay de ti, amigo?
Peki ya sen dostum?
¿ Qué hay de ti, chica loca?
Peki ya sen Çatlak kız?
¡ Tienes agallas, pequeña Amarilla!
Yürek mi yedin sen, küçük koruyucu!