English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Señor

Señor translate Turkish

251,963 parallel translation
El protocolo estándar, señor.
Standart protokol, Efendim.
Empecé una familia, señor.
Bir aile kurdum, Efendim.
- No, señor.
- Hayır, Efendim.
Representante sindical o no, se dirigirá a mí como "señor".
Federasyon temsilcisi ya da değil, bana "efendim" diyeceksiniz.
Señor, estoy muy agradecida por la nueva información y... daré órdenes a mi equipo para que lo investigue sin demora.
Efendim, bu yeni bilgi için minnettarım, ve... Ekibime gecikmeden bu adamı aramaları için emir vereceğim.
Empecé una familia, señor. Sí, se quedó parada mientras otros seguían escalando.
'Bir aile kurdum, Efendim.''evet, diğer insanlar merdivene tırmanırken sen durdun.'
Muchas gracias, señor.
Teşekkür ederim, Efendim.
Sí, me gustaría, señor, gracias.
Evet, bunu isterim, efendim, teşekkür ederim.
- Gracias de nuevo, señor.
- Tekrar teşekkürler efendim!
- Buenos días, señor.
- Günaydın, Efendim.
Sargento Arnott. Venga conmigo, por favor, señor.
Müfettiş Arnott. lütfen benimle gelin, Efendim.
- Sí, señor.
- Evet, Efendim.
Muy bien, señor.
Çok iyi, Efendim.
Con todos los respetos, señor, no estoy de acuerdo.
Saygılarımla efendim, size katılmıyorum.
Pero mientras tanto, voy a ir en buscar del hijo de puta que hizo esto, señor.
Ama bu arada, bunu yapan piçi bulacağım. Efendim.
Estamos investigando su vida personal, señor, explorando este ángulo.
Kişisel hayatını inceliyoruz, efendim, o açıdan da araştıracağız.
También estamos mirando la posibilidad de algún ataque por venganza, señor.
Ayrıca bunun bir tür intikam saldırısı olasılığını da düşünüyoruz, Efendim.
Era una persona decente y un gran trabajador, señor.
O iyi, çalışkan bir adamdı, Efendim.
- Encontraremos al culpable, señor.
- Suçluyu bulacağız Efendim.
Me preguntaba si podíamos hablar un momento en privado, señor.
Acaba özel konuşabilir miyiz, efendim?
- Señor.
- Efendim.
- Y ascender a inspector, es... lo mismo. - Gracias, señor. No hay medias tintas.
- Müfettişliğe devam edeceksin, aynen, bu da aynı görev.Yetki sınırlaması yok.
Estoy preparado y soy capaz, señor.
Ben hazırım ve çalışabilirim, Efendim.
- De todos modos, está bien hablar, señor.
- Her neyse, sizinle konuşmak güzeldi, Efendim.
Como sabe, señor, no están diseñados para soltar pelusa, lo que sugiere que se vio involucrado en una lucha.
Bildiğiniz gibi efendim, bu önlükler tüy bırakmayacak şekilde tasarlanmıştır, bu da bir mücadeleye karıştığını gösteriyor.
- Lo más probable, señor.
- Muhtemelen, Efendim.
Sí, señor. Tim pudo haberse dado cuenta que la herida era mortal y probablemente hizo lo que pudo para contaminar al asesino con su sangre y arrancar algunas células epidérmicas con sus uñas.
Evet, Efendim.Tim yarasının ölümcül olduğunun farkına varmış olabilir ve... muhtemelen katili kanıyla kirletmek ve tırnaklarının... altına cilt hücrelerini almak için elinden geleni yapmıştır.
Es la única posibilidad, señor.
Sadece bir ihtimal, Efendim.
- Creo que debemos considerar todas las opciones, señor.
- Bence açık fikirli olmalıyız Efendim.
Deberíamos iniciar una investigación paralela, señor, de Huntley y del asesinato de Tim, sin ninguna correlación.
Efendim, Huntley'e ve Tim'in cinayetine.... sıfır karşılıklılık ile paralel bir araştırma yapmalıyız.
De acuerdo. Ya veo, señor.
Doğru. farkındayım, Efendim.
- Gracias, señor.
- Teşekkür ederim, Efendim.
Es por eso que lo he querido involucrar, señor, antes de que alguien tome una decisión precipitada.
Bu yüzden, birileri haberi sızdırmadan... önce sizi bilgilendirmek istedim efendim.
Naturalmente, nos estamos haciendo preguntas sobre la vida privada de Tim Ifield, pero, francamente, señor, estoy intentando encontrarle sentido a todo esto.
Doğal olarak kendimize Tim Ifield'ın özel hayatı hakkında... sorular soruyoruz fakat açıkçası, efendim, Her şeyi hazmedebilmem için çok uğraşıyorum.
- ¿ Si me permite, señor?
- Faydam dokunduysa, efendim?
Gracias, señor.
Teşekkür ederim, Efendim.
Es él, señor, es el marido.
Bunu yapan o, efendim, onun kocası.
Señor.
Efendim.
Tenía que venir, señor. ¿ Cómo está?
Gelmek zorundaydım. Efendim. Nasıl o?
El tiempo encaja con la caída de Steve, señor.
Zamanlama Steve'in düşüşüyle uyuşuyor, efendim.
Perdone que le moleste, señor.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm, efendim.
Había una prueba, señor, la KRG-13, una salpicadura aislada del piso de Tim Ifield.
KRG-13 no.lu delil ile ilgili, efendim. Tim Ifield'ın evindeki izole kan sıçraması.
Con el debido respeto, señor, pero eso fue antes de que supiéramos que Nick Huntley estuvo en el vecindario aquella noche.
Saygısızlık etmek istemem, efendim, fakat o gece, Nick Huntley'nin o mahallede olduğunun bilinmemesinden önceydi.
Señor, el hospital acaba de llamar.
Efendim, hastaneyi yeniden aradım.
Estoy en buenas manos, señor.
Ben iyi ellerdeyim, efendim.
Tengo muchas lagunas, señor.
Biraz karanlık, efendim.
Lo único que necesito es su apoyo, señor.
Tek ihtiyacım olan sizin desteğiniz efendim.
Muchas gracias, señor.
Çok teşekkür ederim, efendim.
No estamos de servicio. No hace falta el "señor".
Görevimiz bitti. "Efendim" lere gerek yok.
Es un bonito sitio. ¿ Viene habitualmente, señor?
Burası güzel bir yer. Düzenli gelir misiniz, efendim?
Señor, el laboratorio ha analizado la muestra original KRG-13.
Efendim, laboratuvar, KRG-13'nin orijinal numunesini analiz etti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]