Translate.vc / Spanish → Turkish / Siñó
Siñó translate Turkish
95 parallel translation
Siñó babalao.
Bay Kötü Haber.
No toy siendo dejcará, siñó.
Öfkeli değilim bayım.
Dr. Bassett, este no es la primera..... sinó la sexta vez que este hombre se ha sometido a la terapía de congelación.
Dr. Bassett, bu onu ilk değil... Tam altıncı kez donduruşum.
No es lo que se piensa y se dice, sinó dónde y a quién se dice.
Ne düşünüp, söylediğin değil ; kime, nerede, ne zaman söylediğin önemlidir.
Sinó, Viajaremos toda la noche.
Evlendirmezse, bütün gece araba kullanırız.
"No sólo apoyo la República Española... sinó que ha sido un privilegio servir en sus Brigadas Internacionales."
"Sadece İspanyol Cumhuriyetini desteklemiyor... onun Uluslararası Tugayınada hizmet etme ayrıcalığım olmuştur." dedi.
No sólo el Departamento de Justicia, sinó el Departamento de Estado.
Sadece Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı değil.
No sólo el Tribunal Superior, sinó el propio presidente.
Sadece Yüksek Mahkeme, başkanının kendisi değil. Neden?
- Sinó nunca te hubiera visto.
- Seni hiç göremeyebilirdim.
Dile a Jaffar que se rinda o sinó volaremos la casa con todos dentro.
Git Cafer'e teslim olmasını söyle yoksa evi, içindeki herkesle beraber uçuracağız.
Dinos, el microfilm no era suficiente... sinó que también querias el contrabando de oro?
Önce söyle bakalım bu işi neden mikrofilm hadisesiyle kapatmadın niçin altın işine de burnunu soktun? Biri sana yetmez miydi?
Sinó que para ello nos servimos de una serie de ayudas de índole económica.
Yüksek miktarda bilimsel analitik çalışmaya itimat ediyoruz.
Sinó su vida podría volverse demasiado corta.
Aksi takdirde hayatınızın üç kuruşluk değeri kalmaz.
Sinó no dejarás de quejarte.
Hep şikayet ediyorsun.
Sinó, me miro en el espejo y...
Aksi halde, aynaya bakıyorum ve...
¿ Sinó, como hubieses llegado a casa?
Aksi halde eve gelemezdin.
Sinó habrá problemas.
Yoksa problem çıkar.
- ¿ Quién sinó?
- Başka kim olabilir?
¿ Qué los convirtió en uno... sinó un vínculo de unión?
Onların, gelişigüzel bir topluluk değil de... tek vücut haline gelip birlik olmalarını sağlayan şey neydi?
Sinó, ella se pone histérica.
Yoksa karısı eline ne geçirirse fırlatıyormuş.
No se preocupaba de encontrar a Trevor McPhee, sinó de qué haría cuando finalmente le encontrara.
Trevor McPhee'yi bulup bulamayacağını dert etmiyordu. Onu bulduğunda ne yapacağını dert ediyordu.
La había buscado allí, y la había encontrado, o mejor, no a ella, sinó al recuerdo de ella, y la visión de él mismo.
Onu rüyalarında aradı ve buldu. Karısını değil ama karısına dair anılarını buldu. Ve kendi görüntüsü buldu.
O sinó mándamela a mi.
Yoksa bana gönder.
No tienes que jugar a costas de ellos, sinó con ellos.
Öğretmek için sert olmaya hiç gerek yok.
Por que sinó tengo que hacerlo otra vez y no llego a casa hasta las 9.
Yoksa bunların yaptığı işi, tekrar ben yapmak zorunda kalır mıydım? Eve akşamın dokuzunda gider miydim?
Yo, no sólo no estaba en la lista de invitados, sinó que Nelson el asistente de aparcamientos, Me dijo que me había echado de menos en "El luau para lupus".
Davetli listesinde olmadığım gibi park görevlisi Nelson beni deri veremlileri için yapılan Hawaii ziyafetinde göremediğini söyledi.
No " tás en tu lugá, siñó.
Doğru yerde değilsin bayım.
Seguramente, mostró síntomas por un tiempo pero el ataque no ocurrió sinó hasta hoy.
Muhtemelen belirtileri kendini gösteriyordu. Ama tetikleme bugüne kadar olmadı.
No lo voy a substituir. Sinó que trataré de ocupar el lugar que ha dejado.
en azından deneyebilirim. geride beni bekleyen bir şey yok.
- o sinó, Tj! ¡ O sinó!
-... yoksa, T.J.!
- ¿ O sinó qué?
Yoksa! - Yoksa ne?
Si alguien te la concede, ya no sería libertad... sinó un permiso, lástima.
Eğer biri bunu sana veriyorsa, o özgürlük değildir. Bu bir tür ödeme, sadaka olur.
Sinó has terminado.
eğer hala bitirmediysen.
Tenemos que correr el riesgo sinó la sombra de una muerte súbita, siempre amenazará su cabeza, y tarde ó temprano aquí estamos en Nowhampton.
Fakat bu riski göze almamız gerekiyor. Aksi taktirde, ani ölüm gölgesi başının üzerinde sürekli asılı duracak, ve er ya da geç... Okehampton'a geldik.
Siempre necesitas para establecerte a ti mismo... establecer la audiencia... sinó no estarás nunca realmente cómodo.
Herzaman kendinizi hazırlaman gerekir, seyirciyi de hazırlamalılsın. çünkü asla tam olarak rahat olamazsın.
Si consigo vivir para esto... esta imagen... que no he creado sólo yo, sinó los medios.
Sadece benim yarattığım değil medyanın da yarattığı bu sıfata ulaşmam gerekiyor sanki.
... y como ha expresado el senador, el motivo del comité no es juzgar si se han cometido errores sinó cuando y donde fueron hechos.
Dün geceki celsede söylendiği üzere bu alt komitenin amacı hataları, yanlış kanıları ya da dikkatsizlikleri saptamak değil bunlar meydana geldiğinde, nedenini ve failini bulmaktır.
Necesitamos mucha precisión. Sinó aumentarán la seguridad del ataud.
Eğer böyle olursa, o zifiri karanlıkta hiçbir şey göremeyeceğiz ve elimizden hiçbir şey gelmeyecek.
Sinó no tiene sentido.
Zaten "çoktan şey" bir anlama gelmiyor.
Y hay que donar 100 millones de Yens cada vez, sinó su cara quedará terriblemente desfigurada,
Ve her seferinde 100 milyon Yen vermek lâzım. Aksi takdirde, yüzün tanınmaz hâle gelir.
Sinó para pedirles su ayuda... para encontrar a una joven mujer desaparecida...
Kayıp bir genç kızı bulmamız için yardımınızı istiyoruz.
- Tengo que ir a prepararme para la cena de esta noche, sinó, Lindsay, me va a matar.
Bu akşam düzgün görünmezsem, Lindsay beni öldürecek. - Şaka yapıyorsun, değil mi?
No es su hermana pequeña, sinó su hija.
O, Carly'nin kız kardeşi değil. Onun kızı.
Murió realmente. Sinó tú no habrías revivido el dia.
Gerçekten ölmüştü, yoksa gün yeniden başlamazdı.
No estaba hablando de ella, sinó de mi madre.
Aslında, ondan bahsetmiyordum. Annemden bahsediyordum.
Sinó, mi vida estará arruinada.
Yoksa hayatım bitti demektir.
¡ No solo no voy a ir al Baile Real sinó que lo arruiné todo con Charles!
Royal Ball'a gitmemem bir yana, Thor / Charles işi de yattı!
Y sí, estás en la área conocida como la Zona donde el infinito no está fuera del universo, sinó dentro de si mismo.
Ve evet, "Bölge" desin. Burada sonsuzluk evrene değil iç dünyana uzanır.
El problema no está en los errores, sinó en como los resolvemos...
Sorun hatalar değil, onları nasıl çözdüğümüz...
Sinó tendrás serias consecuencias.
Yoksa bunun ağır sonuçları olur.
No es la Navidad lo que me molesta, sinó lo que ella representa.
Beni ilgilendiren Noel değil, Noel'in neyi temsil ettiği.