Translate.vc / Spanish → Turkish / Slater
Slater translate Turkish
865 parallel translation
Me entretuvo el general Slater.
General Slater'la konuşmaya dalmışım.
La Sra. Slater.
Bayan Slater.
- ¿ Slater?
Slater?
La Sra. Slater cuidó de su madre mientras estuvo en el hospital.
Bir keresinde hastanedeyken Bayan Slayter annesine göz kulak olmuş.
- No recuerdo a ningún Slater.
Slater diye birini anımsamıyorum.
No tenía ningún vecino llamado Slater.
Slater diye bir kapı komşusu yoktu.
Justo a tiempo, Slater.
Tam zamanında Slater. Tam zamanında.
Ponte cómodo, Slater.
Rahat rahat otur Slater.
Supongo que sabes todo lo que debes saber de mí, Slater.
Sanırım hakkımda bilmen gereken her şeyi biliyorsun Slater.
Vamos, Slater, ¿ qué te parece?
Hadi Slater, ne diyorsun?
Él es Earle Slater.
Bu Earle Slater.
- Bueno, Slater, manéjame.
- Pekala Slater, hallet beni.
No te preocupes por Slater.
Slater'ı takma kafana.
Mike, tú y Slater metedlo dentro.
İndirin onları, üçünü de içeri tıkın.
Estoy algo cansado.
Yokluğumda size Yüzbaşı Slater'ınmı izin verdiğini söylemiştiniz?
¿ Slater le dio permiso en mi ausencia?
O verdi.
- Ahórrese los detalles. ¿ Y si se supiera que el fuerte Russell respalda una campaña antialcohólica?
Slater, Russell kalesi, alkol karşıtı bir eyleme destek verdi diye dedikodu çıkabileceği hiç aklına gelmiyor mu?
- Y como yo comparto dependencias...
Slater! Bana cevap ver.
Ya le he dicho al capitán Slater que no le haré responsable.
Bayan Massingale, Onu sorumlu tutmayacağımı zaten Yüzbaşı Slater'a söyledim.
La patrulla de Slater se dirigía al sur, hacia la ruta de la caravana de Wallingham, y un grupo de guerreros Sioux estaba en marcha, al mando del gran jefe 5 Barriles y su ayudante Andacorvado, también conocido en ciertos círculos indios como Ojos de Cielo,
Slater'n devriyesi, güneye.. Wallingham konvoyu istikametine doğru devam ediyordu, ve büyük şef Beş Fıçı ile mavi gözleri yüzünden kızılderililer arasında ayrıca Gökyüzü Gözlü olarak da bilinen, kalıtımsal olarak daha doğrusu soyu bozuk olduğundan, küçük görünüşü sebebiyle Eğilerek Yürüyen de....... denen şef yardımcısı liderliğindeki... bir grup Sioux savaşçısı hareket halindeydi,
- Es lo que le pasó al capitán Slater.
- Yüzbaşı Slater'a olanlar sizin başınıza gelir. - Peki, efendim.
La primera patrulla al mando del capitán Slater, aquí.
Yüzbaşı Slater komutasındaki ilk atlı devriye... burada.
- No tiene importancia.
Konferans olmadan barış olmaz, Slater.
Cargáoslos y llevaos a esas mujeres.
Slater, emir komuta sende. Şiddete şiddetle karşılık ver.
Slater, encárguese.
Durum ne gerekiyorsa onu yap.
Gracias, coronel.
Emirleri takip et, Slater.
- ¿ Qué? Estaban todos firmando, cuando de repente...
Slater şapşalı nasıl yaptıda bunun olmasına izin verdi?
¿ Cómo ha dejado que pasara ese imbécil? En nombre del capitán Slater, es justo decir que si ellas no hubieran empezado a cantar y a hacer tanto ruido...
Yüzbaşı Slater adına söylüyorum, efendim, eğer kadınlar marşlar söylemeye ve tüm o curcunaya... başlamasaydı..., gayet adilane yönetiyordu.
Slater, devuelva a ese gesto de buena voluntad al jefe 5 Barriles.
Şu iyi niyet sembolünü al ve şef 5 Fıçı'ya geri iade et. Ayrıca, Slater, fiyatı aşağıya çek.
Alguien está cantando.
Devam et, Slater. Uh...
- 10 carros de whisky.
- Tüm kadınlara karşılık. - İyi iş, Slater.
¿ Seguro que no nos entiende?
Bizi anlayamadığından eminmisin? - Tek kelime bile. - Hepsi bu kadar, Slater.
Lo dispondré todo para el intercambio.
Efendim. İyi geceler, Slater.
Slater.
Slater.
- Slater, éste es Keno.
- Slater, bu Keno.
- Hola Slater.
- Slater.
Slater, eres un novato.
Slater, sen bir amatörsün.
A ti te da igual todo. ¿ No es así, Slater?
Senin umurunda değil. Neden umursamıyorsun, Slater?
en Pearl Street, South Braintree en frente de la fabrica de calzados Slater y Morris donde ocurrió un sangriento asalto en el que fueron muertos
Kasiyer Frederick Parmenter ve bekçi Alessandro Berardelli
Haga venir al capitán Slater.
- Emredersiniz, efendim.
- Slater.
- Evet, efendim.
Slater.
Slater. Al.
Capitán Slater, a su servicio.
Yüzbaşı Slater, hizmetinizdeyim.
Regresa y dile a Slater que cubra los flancos.
Ve Slater'a yanları korumasını söyle. Emredersiniz, efendim. Keski.
Los indios nos han desarmado y han capturado a las damas.
Efendim, kızılderililer adamlarımın silahlarını ve kadınları esir aldılar. Ne yaptıklarını biliyorum, Slater.
Creo que era eso, o quizá el intérprete se equivocó.
Sanırım öyle bir şeydi, ya da tercüman karıştırdı. - Slater. - Evet, efendim.
- Slater.
Tek bir hareket tarzı var.
No me diga cuándo tengo que imponer la ley marcial.
Slater.
- ¡ Coronel Gearhart!
- Az dur, Slater.
Se presenta el capitán Slater.
- Yüzbaşı Slater rapor veriyor, efendim.
Adelante, Slater.
Şef 5 Fıçı, 15 varil alacağını söyledi.