Translate.vc / Spanish → Turkish / Sniper
Sniper translate Turkish
151 parallel translation
Y aun así, en aquel saliente, había un hombre con un rifle de precisión, y el grado de inteligencia y habilidad necesarios para usarlo.
Şu tepedeki durum ise sniper'lı bir adam ciddi bir istihbarat ve onu kullanacak ustalığı gerektirir.
Y desde aquel momento, en algún lugar de Alemania, hay un hombre con un rifle de precisión y un alto grado de inteligencia y entrenamiento para usarlo.
Bundan sonra, Almanya'da bir yerde sniper'lı bir adam yüksek istihbarat ve onu kullanmak için gereken eğitim.
Habíamos andado unos 32 kilómetros, cuando nos descubrieron unos tiradores.
20 mil içeri girdik, akabinde birkaç sniper beni yakaladı.
- ¿ Un sniper, no?
- Keskin nişancı mı?
Tengo 50 hombres en el túnel, al norte y al sur del tren, ocultos, todos con chalecos y armados con metralletas, escopetas, armas antidisturbios, y media docena de francotiradores.
Tünelde 50 adam var. Trenin güney ve kuzeyinde, iyi gizlenmiş, çelik yelek ve makinalılarla donatılmış durumdalar. tüfekler, tabancalar, caydırıcı silahlar ve yarım düzine de sniper var.
Tiradores, tiradores, tiradores.
Sniper, sniper, sniper...
- Sí, carabina de asalto calibre 30.
- Evet, 30 kalibre sniper mermisi.
Eso es como saludar a Jackie Onassis con un colgante con la forma de una mira de sniper.
Bu bir Sniper ile Jackie Onasis'in * yanına gitmek gibi : ( * John Kennedy'nin eşi )
Bueno, es hora de una pregunta.
Pekala şimdi bir sniperın.. ah, bir sorunun tam zamanı.
Saben, es como saludar a Jackie Onassis con un colgante con forma de mira de sniper.
Jackie Onassis'in * yanına tüfekli bir takı takıp gitmeye benziyor. ( * John F. Kennedy'in eşi. )
" El sniper lo depositó por debajo, y retiró su cerebro.
Nişancı onu yatırdı ve sonra beynini patlattı.
Proyectil de teflon de alto poder. Atravesó el chaleco anti-balas.
Teflon sniper mermisi polisin çelik yeleğini delip geçmiş.
Shh. Algun sniper le va a disparar.
Keskin nişancılar kıçından vuracak.
¡ Enfoca al francotirador!
sniper'ı çek!
'Estaban a yardas de la iglesia'cuando el francotirador abrió fuego, y ahora la madre está muerta.
'sniper ateş açtığında,'daha kiliseye varamamışlardı, ve şimdi anne öldü.
'A su madre la asesinó un francotirador mientras hacía cola por agua.'
'annesi bir su sırasındayken bir sniper tarafından öldürüldü.'
No lo sé, dígamelo, tiene un mirón.
Sen söyle. Orada bir sniper var değil mi?
- Ir a Chechenia, como sniper ( francotirador ).
- Çeçenistan'a keskin nişancı olarak gitmeyi düşünüyorum.
¡ Sniper!
Keskin nişancı!
El sujeto blanco, de sexo masculino, sin cabeza... transgénico y mutante, acaba de salir armado con un rifle de largo alcance
Kafasız Kafkaslı mutant erkek nesne az önce bir sniper ile ayrıldı.
Digaselo a los que disparaban contra los patrulleros, a los que les dispararon.
- Cinayet asla kurallara uymaz. - Sen bunu sniper'larla vurulan devriyedeki, polislere anlatmaya çalış.
¡ Francotiradores!
Sniper! Rooftop!
¿ Qué?
Ne? Sniper.
Si un disparo del francotirador le hubiera dado en el área triangular entre los ojos y la boca, la bala le habría impactado en el sistema nervioso.
Eğer bir sniper onu ağzı ve gözü arasındaki, üçgen bölgeden vurmuş olsaydı, kurşun sinir sistemini delecekti. 7 milisaniye içinde ölmüş olacaktı böylelikle.
El francotirador dispararía al criminal y la brigada invadiría el autobús, todo se acabaría, y se salvarían las vidas de los rehenes.
Suçlu bir sniper tarafından vurulur özel tim otobüsü basar, işini bitirir, ve rehinelerin hayatlarını kurtarır.
Vi a mi hermano en el escenario con su banda, Sniper.
Kardeşimi bu Sniper grubuyla beraber sahnede görmüştüm.
Su acción es bastante buena.
Sniper 1, gayet iyi, ama vurduktan sonra ayrılıyorum.
Como un francotirador, tengo mi objetivo.
Sniper 1, hedef karşıda
Sniper 1, dispara, dispara, dispara.
Sniper 1, ateş, ateş, ateş
Hace 2 años lo eligieron para la escuela de francotiradores y era tan bueno que lo nombraron instructor.
İki yıl önce sniper okulu için seçilmiş ve o kadar başarılıymış ki olarak tekrar geri çağırmışlar.
- Un francotirador.
- Bir sniper tarafından.
Quizá disfruta de ser un francotirador.
Belki sniper olmak hoşunuza gitmiştir.
Carlos Hathcock. Francotirador.
Carlos Halfcock, denizci bir sniper efsanesi.
¿ Un ex-militar, como el francotirador de Beltway?
Beltway sniperı gibi, ordudan ayrılmış biri mi olduğunu düşünüyorsun? Olabilir.
Uno de ellos debe ser el asesino.
Birisi sniperımız olabilir. Öyle mi?
Parte de su misión es infiltrarse en territorio enemigo.
Sniperın görevlerinden biri de, düşman sahasına sızmaktır.
¡ El asesino es el repartidor del agua!
Sniper, su getiren çocukta.
¡ Repito! El asesino...
Tekrar ediyorum, sniper...
Predijo que el Francotirador de DC...
DC Sniper...
Luego la bala de un francotirador amenaza nuestra sociedad en un nuevo capítulo de'Me atrapaste, soy un flojo'.
Sonra bir sniper mermisi ortaklığı tehdit ediyor hepsi yeni "Cagney Lacey" de.
Bueno, ¿ qué me dices del francotirador de Washington?
Pekala, DC Sniper'dan ne haber?
Una hora antes del disparo al Presidente Palmer alguien irrumpió por la entrada de servicio del edificio cruzando la calle que el francotirador usó.
Başkan Palmer vurulmadan bir saat önce birileri, sniper'ın kullanıldığı, caddenin karşısındaki binaya servis girişinden zorla girmiş.
Entonces Jack estaba en el edificio en el que disparó el francotirador en el mismo momento que el presidente Palmer fue asesinado.
O halde Jack, Başkan Palmer suikaste uğradığı sırada, sniper'ın ateşlendiği binadaydı.
La CTU ha verificado un video de vigilancia que ubica a Jack Bauer al mismo tiempo, en el mismo edificio que el francotirador que asesinó al Presidente Palmer.
CTU, Gözetim kayıtlarından, Jack Bauser'ın aynı anda, Başkan Palmer'ı öldüren sniper'ın bulunduğu binada olduğunu doğruladı.
Necesitaré que elimines a uno de esos guardias. ... así puedo trepar a lo alto de la estructura y eliminar al francotirador.
Korumalardan biriyle ilgilenmeni istiyorum... ben de yapının tepesine çıkıp... sniper'ı halledeceğim.
Josh, al estudio, por favor, para grabar "Sniper." - ¿ Señor Jordan?
Josh, "Hakaret" için sete lütfen.
Una hora antes del disparo al Presidente Palmer alguien irrumpió por la entrada de servicio del edificio cruzando la calle que el francotirador usó.
Başkan Palmer vurulmadan bir saat önce birileri, sniper'ın kullanıldığı caddenin karşısındaki binaya, servis girişinden zorla girmiş.
La CTU ha verificado un video de vigilancia que ubica a Jack Bauer al mismo tiempo, en el mismo edificio que el francotirador que asesinó al Presidente Palmer.
CTU, gözetim kayıtlarından, Jack Bauser'ın aynı anda, Başkan Palmer'ı öldüren sniper'ın bulunduğu binada olduğunu doğruladı.
Procedían de francotiradores, que les disparaban no a no, a muchos, directamente a la cabeza.
Sniper'lar tarafından üzerlerine ateş açıldı, ve tek tek vuruldular,... çoğu kafalarına bir kurşun yedi.
Es cierto, se llama el Nido del Francotirador.
Bu doğru : Sniper yuvası deniliyor.
En esa situación, un francotirador habría sido ideal.
Bu durumda, bir sniper atışı en ideal seçenektir.