Translate.vc / Spanish → Turkish / Sol
Sol translate Turkish
34,051 parallel translation
Y cabezas tan grandes que bloquean el sol. Perfecto.
- Kafamız o kadar büyük ki güneşi kapatabiliriz.
O sea, no quiero ser grosero, pero dijiste que vuestras cabezas bloquean el sol.
Kabalaşmak istemem ama kafanızın güneşi kapattığını söylemiştiniz.
Sí, sí que bloquean el sol.
Evet, kapatıyorlar.
Siempre serás mi luna, pero debes permitir que otro sea mi sol.
Sen benim her zaman Ay'ım olacaksın. Ama başkalarının Güneş'im olmasına izin vermelisin.
Y 50 hombres de artillería en el flanco izquierdo.
Ve sol kanadındaki süvarilerin 50 adamı.
Luego se convirtió en una escena de La leyenda del indomable, con las reclusas cavando trincheras bajo el sol.
Sonra olay Parmaklar Arkasında sahnesine döndü. Güneşin altında mahkumlar çukur kazıyordu.
Seguramente ya estará tomando sol en el porche o comiendo ostras en Cosenza.
Şimdiden verandada güneşleniyordur ya da... Cosenza'nın mekanında midye yiyordur.
Con tu sangre, como arma, ayudaremos a crear aquellos que soportan la luz, y así eliminaremos esta necesaria contaminación y el desperdicio de bloquear al sol.
Bir silah olan kanınla gündüz dolaşanların yaratılmasına yardım ediyoruz. Hava kirliliği ihtiyacını ve güneşten kaçınma zahmetini ortadan kaldıracaklar.
Estaremos de vuelta en el estado del sol antes de poder decir Fuerte Ticonderoga.
Siz daha Fort Ticonderoga diyemeden güneşin başkentine geri dönmüş olacağız.
El sol sale en pocas horas.
Güneş bir saate doğacak.
Trabajando como bestias de carga bajo el sol, el viento, el aire salado...
Bu namussuzda her türlü hava koşulunda çalıştım.
Como estas, rayito de sol?
Nasılsın orada minnoşum?
Cuando el sol se ponga, quiero que se vayan.
Güneş battığında gitmenizi istiyorum.
Cuando el sol se oculte, nos obligarán a dejar sus tierras.
Güneş battığında bizi buradan zorla atacaklar.
¿ No pueden sobrevivir a la luz del sol?
Güneş ışığında sağ kalamıyorlar mı?
Bueno, espera, una vez había uno, con el que funcionó la luz del sol.
Bir dakika, bir seferde güneş ışığı işe yaramıştı gerçi.
El sol se convierte en veneno y quema el agua y la tierra, arrasándola.
Güneş zehir gibi olur, suyu ve toprağı yakar ve yıkayarak temizler.
Hola, mi precioso pedazo de sol, a quien no pongo en un pedestal.
Merhaba üzerine titremediğim kıymetli, sevgili güneş ışığım.
Ese sonido indica que el sol se puso y nuestro tiempo se acabó.
Bu hoş ses bu haftaki birliktelik güneşimizin battığını söylüyor.
Esta noche, montaremos un cohete directo al sol y no te quedarás en la plataforma solo porque seas anónimo.
Bu gece güneşe fırlatılan bir rokete bineceğiz, adını kimse bilmiyor diye fırlatma rampasında kalmayacaksın.
Cuando el sol se ponga y dé contra el aviso, será... va a ser un gran problema.
Güneş batıp reklam panosuna vurunca çok büyük sorun çıkaracak.
Podemos marcar los autos que tienen gasolina, pero los vaciaremos rápido si no la racionamos.
Biz sol gaz ile araba işaretleyin edebilirsiniz Biz rasyon yoksa ama biz hızlı onları tahliye olacak.
Buen día, sol. Buen día, árboles.
Günaydın güneş, günaydın ağaçlar.
Es un relato sobre dos jóvenes emprendedores que volaron muy cerca del sol.
Güneş'e çok yakın uçan iki genç girişimcinin eğitici öyküsü.
¿ Es posible que la séptima línea desde la derecha y la tercera arriba de la esquina inferior izquierda estén fuera de secuencia?
Acaba sağdan yedinci sırayla sol aşağıdan üçüncü sırayı bozanlar olabilir mi?
La salida es a la izquierda.
Çıkış sol taraftan.
El sol acaba de ponerse, pero para el amanecer nuestros pequeños números serán expuestos y seremos neutralizados.
Güneş az önce battı ama tan yeri ağırınca sayımızın azlığı ortaya çıkacak ve etkisiz hale getirileceğiz.
Fuerzas Especiales, destacamento pequeño, puesta de sol reciente.
Özel Kuvvetler, küçük bir müfreze, az önce batan güneş.
Cuando los humanos sienten peligro, instintivamente corren hacia el sol.
- İnsanlar tehlikeyle karşılaştığında içgüdüsel olarak güneşe doğru koşar.
Se encuentra en el Sol Gun, una de sus proyectos más ambiciosos.
Şu anda Güneş Silahı'na bakıyorsunuz tutkulu projelerinden biri.
Y si ese es el caso, tenemos que localizar y destruir el Sol Pistola antes Rahal tiene la oportunidad de perfeccionarlo.
Eğer durum buysa, Rahal bitirme fırsatını ele geçirmeden Güneş Silahı'nı bulup yok etmemiz gerek.
♪ ♪ Escorpión 2x14 Sol de una Fecha de arma original del aire en 18 de enero 2016
Scorpion / Sezon 2, Bölüm 14 "Güneş Silahı"
El Sol del arma sería un pedazo volátil del equipo.
Güneş Silahı uçucu bir cihaz olabilir.
¿ Dónde está el Sol arma del infierno?
- Nerede bu lanet Güneş Silahı?
El Sol del arma podría aterrizar en cualquier lugar.
- Güneş Silahı herhangi bir yere konabilir.
Había mantenerlo bajo tierra, lejos de la luz del sol.
Yer altında, güneşten uzak bir yerde tutacaktır.
- Hay suficientes paneles en aquí para hacer un Sol arma del doble del tamaño que pensábamos.
- Burada düşündüğümüzün iki katı Güneş Silahı yapmaya yetecek panel var.
Ya sabes, cuando fui al Pentágono con la evidencia del Sol pistola, yo... Le recomendé a su equipo para el proyecto.
Elimde Güneş Silahı'nın kanıtıyla Pentagon'a gittiğimde proje için ekibini öneren bendim.
Tengo dos pies izquierdos.
Bende iki tane sol ayak var.
♪ ♪ Yo no sé ustedes, pero no creo que voy a necesitar unas vacaciones de sol y playa por un largo tiempo.
Sizi bilmem ama çocuklar benim uzun bir süre güneşli kumlu tatil ihtiyacım olmaz.
Este día ha sido una pesadilla, o sea, resulta que me apeteció ir a la playa pero me emocioné tanto con aprovechar los rayos y tomar el sol que, en fin, no se me ocurrió mirar el vetusto indicador.
Bugün bir kâbus oldu. Yani, plaja gitmeye karar vermiş bulundum. Ama sonra yollara çıkmak ve güneşi yakalamak için çok heyecanlanmıştım ve şey, eski benzin göstergesine bakmamış bulundum.
Me encanta cómo brilla el sol.
Güneş ışığına bayılıyorum.
Vamos a ojos de bloqueo a través de un patio bañado por el sol y nosotros pensamos,
Gözlerimizi güneşte kavrulan verandaya dikecek ve düşüneceğiz...
Rayna Cruz, habitación 658, ala norte.
Rayna Cruz, sol koridorda 658 numaralı odada.
Vamos a estar en la colina debajo de un arcoíris de luces con el sol poniéndose, y le leeré la carta.
O tepenin üzerinde, gökkuşağının altında olacağız ve güneş batarken ben de ona mektubu okuyacağım.
Puede que debiéramos esperar a que el sol baje un poco más.
Belki de güneşin biraz daha batmasını beklemeliyiz.
Mientras esperamos a que el sol baje, quería enseñarte algo.
Gün batımını beklerken sana bir şey göstermek istiyorum.
* Recuerdo el momento en que empezó * * estabas jugando al frisbee sin camiseta * * en el campo que cruzaba el lago junto a ese vertedero * * y tu piel brillaba bajo la luz del sol * * todas sus pecas, una constelación en tu pecho *
Tüm bunların başladığı anı hatırlıyorum Gölün karşısındaki çöp konteynerinin yanında Çimenlerin üzerinde çıplak frizbi oynuyordun
Creo que el sol está perfecto.
Güneş iyi bir konumda. - Evet, elbette.
El sol está en el cielo desde entonces, calma total.
O andan beri güneş hep tepede. Daha huzurlu olamazdı.
* No me digas que no viva * * Sentada y sin hacer nada * * La vida son dulces y el sol es *
d Bana yaşamadığını söyleme d d Sadece otur ve atışını yap d d Hayatın tatlısı ve güneşi d d Bir top tereyağ d d Sakın bulutlandırma havayı d d Yağmasın yağmur geçit törenime d