Translate.vc / Spanish → Turkish / Sublime
Sublime translate Turkish
403 parallel translation
Se sentaba y hablaba de su gloria y su piedad sublime... Y yo le disparé a ese hijo de perra...
Şan ve merhametinin yüceliği içinde oturup tadını çıkarırken "O orospu çocuğunu vurup yedim." derdi.
Fue tu sublime superioridad más que cualquier otra cosa lo que admiré tanto. Por favor, no cambies.
Her şeyden öte üstünlüğün orada yatıyordu beni bile sana hayran bıraktı.
El ensayo de Burke "Lo bello y lo sublime"
Burke'ün bilimsel bir eseri.
Y le detesto íntimamente ¡ desde su cerebro sublime hasta la planta de sus pies virtuosos!
Ve çok samimi olarak da nefret ediyorum kibirli beyninden erdemli ayaklarının tabanına kadar.
Negrero sublime
U lu şoför k ölesi
Suma irrisoria para una esclava tan sublime.
Böyle hayret verici bir köle için gerçekten önemsiz bir miktar.
Sublime, diría yo.
Görkemli demek istedim.
No tienen nada más sublime.
Daha önemli olamazlar.
Un sacrificio sublime.
Gurur verici bir fedakârlık.
Pero si me preguntaras Por qué me siento sublime
Ama sormanız gerekirse eğer Mutluluktan uçuyorum
Sublime decisión.
Azimlisindir.
Su unión determina una dicha sublime.
Birliktelikleri onları büyük bir mutluluğa kavuşturur.
¡ Sublime incomprensión!
Ne kavrayışsızlık!
Criatura sublime. Sus manos,... Miraba sus manos.
Yüce bir yaratık - elleri... gözlerimi ellerine diktim.
Salve, sublime protector y guía de los creyentes.
Yüce efendimizi selamlıyorum! İnananların koruyucusu, İslam'ın savunucusu,
¡ Qué sublime es Fernando Rivoli!
Fernando Rivoli olağanüstü biri!
Sublime encanto
# Doğal bir uygunluk bu #
Eres sublime. ¡ Pelmazo!
Kibirli ve sıkıcı bir tipsin!
Sea sublime
Yerindeyse
He aquí el Faraón descendiente directo del sublime Amón Dios del sol, que manda en los cielos...
Bu, Firavun'du. Göklere, Firavun'un Dünyaya hükmettiği gibi hükmeden Güneş tanrısı Amon'un soyundan gelen oğlu.
Lo importante es que algún día pueda ser sublime.
Önemli olan şey belki bir gün yüceleşecekleri.
Sublime, Faraón. ¡ No puedes resistirte al poder de su dios!
Onun tanrısının gücüne direnemezsiniz!
Blanche, él estuvo sublime.
Blanche, o ilahiydi.
Pues sí, la puerta sublime nos trae problemas.
Babı Âli hep başımıza dert açıyor. Ah şu Babı Âli!
Se iluminó como si irradiase fuego, le hizo sublime. la famosa palabra de Arquímedes.. ¡ Eureka, lo encontré!
Hışımla yumruğunu kaldırdı ve gök gürültüsü gibi bir sesle Arşimet'in ünlü sözünü haykırdı.
Sí, me dirán que no es ningún ideal, pero hay momentos en los que lo sublime, la grandeza y la poesía no importan gran cosa.
Doğrusu çok banal oldu, biliyorum. Ama güzellik ve şiir istemediğiniz zamanlar da vardır.
¡ Boris estuvo sublime!
Boris muhteşemdi!
Algunos dicen que es para evitar que estos espíritus errantes invadan... la más sublime creación de las manos escultoras de Dios... el cuerpo humano, ante el que todas las criaturas deben arrodillarse.
Bazıları bunun, Tanrı'nın heykeltıraş ellerinin en üstün eseri olan ve bütün yaratıkların önünde diz çökmesi gereken insan vücudunun,... bu gezici ruhlar tarafından istilasını engellemek için olduğunu söyler.
Sublime.
Olağan üstü!
La vida es un producto, un producto sublime.
Piyasa için üretilmiş müthiş bir metasın.
Viejo Océano, desarrollas en un oscuro misterio y en toda tu superficie sublime, tus olas incomparables con la tranquila seguridad de tu fuerza eterna.
Kadim Okyanus! Esrarengiz, karanlık derinliklerinden çekersin dalgalarını o sual olunmaz ebedi gücünle.
Cabellera de pastor o poeta Un concierto sublime estalla en mi cabeza
# Bir önder, belki gezgin bir müzisyen Âdeta bir konçertonun giriş müziği #
¿ Por qué al amor renunciaría? Armonía sublime que esta frase exprime
# Armonisi olağanüstü #
- Oh, es una maravillosa, sublime idea.
- Muhteşem, şahane bir fikir.
Pero sé que, mejor que un artista como usted, nadie, sea creyente o no podrá comprender que un cierto cine, digamos estructuralista puede recuperar una poesía sublime a través de imágenes primarias desnudas, elocuentes en su pobreza sintagmática, como decía mi amigo Roland Barthes.
Ama sizin gibi bir oyuncu, inançlı olsa da olmasa da bunu ulvi bir sinema şölenine dönüştürebilir. Sinema dilini kullanarak basit, yalın ama yine de anlamlı imgeler yardımıyla ilâhi bir şiiri ortaya çıkarabilir. Roland Barthes'ın da dediği gibi sintagmatik içinde birazcık John Ford bulunan...
- Esa pareja cristiana era sublime.
- O Hıristiyan çift gayet yüceymiş.
El sublime amor por... por el campo, por los jardines alemanes, llenos de salvajes recuerdos de Grecia, brumosos, soleados, ideales para
Kırsal bölgeye, Alman tarzı bahçelere karşı ve de Yunanistan'a ait yabani hatıralarla doluydu,... sisli ve güneşli gök, Diotima'ya sevgiler.
Diotima. Aquel sublime amor no podía más que ser fatal, porque era la culpa de quien se considera más grande que su propia historia.
Bu büyük aşkın sonu da ancak ölümcül olabilirdi,... çünkü hata geçmişlerini artık aştıklarını düşünenlerdeydi.
Pero La Ilíada es lo más sublime... que jamás se haya escrito.
Ama İlyada şu ana kadar yazılanlar içinde en heybetlisi.
¡ Bello y sublime atractivo!
Bu hem güzeldir hem de asil bir etkileyicilik taşımaktadır.
Sí, Ava Gardner está sublime.
Elbette. Ava Gardner muhteşemdi.
Ha sido realmente sublime.
Herşey çok... mükemmeldi.
El fruto de todo un año de trabajo mi logro más sublime el sueño de toda la humanidad el sueño que salvará nuestras vidas.
Bütün bir yıl çalışmanın meyveleri, benim en yüce başarım, bütün insan türünün rüyası. hepimizin tenlerini kurtaracak rüya.
Entonces es realmente sublime
- Öyleyse cennette gibisiniz!
Si me sirves bien yo te construiré un sublime dojo.
Benim sağ kolum ol ve ben de sana en büyük dövüş okulunu vereyim.
Parece más sublime.
Sanki daha iyiymiş gibi.
Estais tan abajo haceis que la basura blanca parezca algo sublime
O kadar aşağılıksınız ki... ikinci sınıf insanlar bile sizin yanınızda soylu kalır.
El amigo sublime que no se conoce.
Bilinçaltımızdaki tanımadığımız arkadaşı bulmalıyız.
Yo estoy llegando a ser el ser sublime.
Ben bilinçaltındaki varlığı arıyorum.
¡ Esta sublime puerta!
Bir açık, bir kapalı...
" Nadie conoció ese rostro, y lo hizo sublime.
Bu yüze azamet katan bir nefes burun deliklerini terk etti.