Translate.vc / Spanish → Turkish / Suficiente
Suficiente translate Turkish
60,869 parallel translation
Si estuvieses el tiempo suficiente para poder tener una conversación.
Burada olsan konuşurduk.
Pero no es suficiente.
Fakat bu yeterli değil.
Es suficiente.
O da yeter.
Mearme en él no ha sido suficiente.
Üstüne işemek yetmedi bana.
Pero oír esa risa era suficiente para mí.
Ama işte o gülmeyi duyuyor... Bu benim için yeterli oldu.
Sin embargo, no es suficiente.
Ama konuşmanın yetmediğini biliyorsun.
Creo que ya tengo material más que suficiente para tres de ellos.
Elimde yeterince materyal var demek. Üçünü çalışmak için.
Sufre insuficiencia cardíaca lo que significa que el volumen de sangre que bombea su corazón no es suficiente para cubrir las necesidades de su cuerpo.
Konjestif kalp yetmezliği, basitçe ifade edildiği gibi Kalbin pompalanan kan hacmi Vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılayamıyor.
¿ Tienes material suficiente para volver a escribirla?
Yeniden yazmak için yeterince materyalin var, değil mi?
Parecen no buenas ¿ suficiente para usted?
Senin için yeterince iyi görünmüyor muyum
No, no puedes. Ya lo has dañado lo suficiente.
- Olmaz, yeterince zarar verdin zaten.
Ahora tengo que ir de nuevo a la tienda para que haya suficiente para la cena de esta noche.
Şimdi yeteri kadar akşam yemeği yapabilmem için tekrar markete göndermem gerek.
- Creo que es suficiente, ¿ verdad?
- Evet. - Evet.
¿ Salpicarme? ¡ Es suficiente!
Bana su mu sıçratacaksın?
Tan pronto sienta que has tenido lo suficiente, te avisaré para que no hagas tonterías.
Yettiğini anladığım anda, seni geri çağıracağım, saçmalık yok.
Todo lo que intenté, y no fue suficiente.
Yaptığım şeyler yeterli gelmedi.
Entonces, me dije : " Bien... basta ya es suficiente.
O noktada "Tamam." dedim. "Artık yeter. Kendime çeki düzen vermeliyim."
No comeremos tanto todos los días, pero es suficiente para empezar.
Hep mükellef bir kahvaltı olmayacak ama güzel bir başlangıç yapmak iyidir.
Está bien. Fue suficiente.
Tamam, yeter.
A juzgar por cómo te ves, ya debes haber sufrido suficiente por hoy.
Hâline bakılırsa, bugünlük yeterince acı çekmişsin.
Lo suficiente para tenernos al tanto.
Sadece haberdar edecek kadar.
¿ Arrojar una piedra a mi ventana no fue suficiente?
Pencereme taş atmak yetmedi mi?
Y, si eso no es suficiente, tendremos que encontrar algo más porque debemos hacerles ver que esta no es una tragedia sin sentido. Hay razones por las que esto pasó.
O da yetmezse başka bir şey bulmalıyız çünkü onlara bunun mantıksız bir trajedi olmadığını, sebepleri olduğunu göstermeliyiz.
Y decidí que había sido suficiente.
Ama sonra canıma yetti.
No fue suficiente para mantener a los míos juntos.
Benimkileri bir arada tutmaya yetmedi.
Ya no soy suficiente para ti.
Artık seni tahrik etmiyorum.
No creo que haya una cantidad de dinero suficiente.
Ama herhangi bir miktarın yeteceğini sanmıyorum.
No, estoy aquí por mi plan continuo de estar cerca de Jessica lo suficiente como para fastidiarla y se vuelva a enamorar de mí.
Aslında Jessica'yı sinir edip yeniden kendime âşık edene kadar etrafında takılma planımın bir parçası olarak geldim.
¿ No era suficiente?
Yetmemiş mi?
¡ Suficiente!
- Yeter be!
- Alex, es suficiente.
- Alex, yeter.
No es suficiente.
Ama bu yeterli değil.
Pero no lo suficiente.
Hiçbiriniz yeterince umursamadı.
Incluso si puedes persuadirla para seguir a tu lado, ella ya no será suficiente.
Seninle kalması için onu ikna etsen de sana yetmeyecek.
- Aún no sería suficiente.
- Yine de yeterli gelmeyecek.
Si pudiéramos acercarnos lo suficiente, comenzarían a disparar y nosotros también.
Yeterince yaklaşsak bile ateş etmeye başlarlar ve biz de onlara ateş açarız.
Ya hemos perdido suficiente tiempo. Vámonos.
- Yeteri kadar vakit kaybettik.
No hay espacio suficiente para todo mi genio, así que te dejo todo mi miedo al mobiliario de mimbre, mis ganas de tocar la trompeta, mis dudas sobre si comprarme un sombrero, y seis años de clases de improvisación.
Deham için yeterince yer yok o yüzden hasır mobilya korkumu trompet çalma arzumu, şapka alma konusunda belirsiz planlarımı altı yıllık doğaçlama eğitimimi sana bırakıyorum.
Es suficiente.
Bu kadarı yeter.
Elogiar una causa, reconocer un problema, no es suficiente.
Amaca saygı duymak, sorunu tespit etmek yeterli değil.
- Es suficiente.
- Artık yeter.
Es suficiente.
Artık yeter.
Un golpe es suficiente.
Bir darbeyle yeter.
Si no le es suficiente, lo que podemos ofrecerle son nuestras vidas.
Eğer senin için yeterli değilse, sunabileceğimiz tek hayatımız kaldı.
Esto es suficiente por ahora.
Şimdilik bu kadar yeter.
¡ Bien, eso es suficiente!
Pekala, bu kadar yeter.
¡ Máldito Baldy, ya es suficiente!
Lanet Baldy, şarkı söylemeyi kes!
Aunque mueras 10 veces, no me sería suficiente. ¡ Deseo que te vayas al infierno, condenado para siempre!
10 kez öldün ama yeterli değil Keşke sonsuza kadar cehennemde kalsaydın!
¡ Suficiente!
- Yeter.
Suficiente, Rick.
- Bu kadar yeter Rick.
¡ Suficiente!
Yeter artık!