Translate.vc / Spanish → Turkish / Säpo
Säpo translate Turkish
960 parallel translation
¡ Hijo del Cielo, ten piedad del sapo sucio que besa el polvo bajo tus pies!
Ey Tanrı'nın oğlu, sizin o kutsal ayaklarınıza kapanmış bu aciz, pis kulu affedin!
¡ Oh Hijo del Cielo, permíteme que en vez de este sapo indigno, te regale un caballo mágico sin igual en el mundo!
Ey Tanrı'nın oğlu, bu küçük kurbağa size hiç layık değildir izin verin de size sihirli bir at göstereyim!
¡ Viejo sapo!
Seni ihtiyar kertenkele.
¡ Qué salvaje! ¡ Viejo sapo! ¿ Qué ten ha hecho?
Seni lanet kertenkele!
Ese viejo coyote tiene un sapo en la garganta.
[Howling Continues] Yaşlı çakalın boğazında bir kurbağa kalmış.
¡ Sapo gordo!
Seni ihtiyar kurbağa!
Tienes la sutileza de un sapo.
Sende kuş kadar akıl yok.
Manuel dijo que un pez que coma un bicho es un sapo.
Manuel, böcek yiyen balıklar bir çeşit kurbağadır derdi.
Pareces un sapo vomitando... ¡ qué desagradable!
Kusarken kurbağa gibi oluyor.
Sapo de pantano.
Sen iğrenç bir adamsın.
No lo sé, pero el joven Cara de Sapo parece ser el líder.
Bilmiyorum, ama şu Kurbağa Surat liderleriymişe benziyor.
Qué sorpresa, Cara de Sapo.
Bu, genç Kurbağa Surat değil mi?
Es el joven Cara de Sapo instigando a los thugs.
Kurbağa Surat, Thuggları kızıştırıyor. İşe ondan başlayacağım.
- ¡ Cara de Sapo, un movimiento y...!
- Kurbağa Surat, kıpırdarsan...
¿ Por eso sapo de mis pendientes?
- Evet. - Küpeleri bu şekilde mi biliyordun?
¿ Qué miras, hijo de un sapo?
Pekala, neye bakıyorsun kurbağa yavrusu?
Eso es un sapo.
O bir ağaç kurbağası.
Era como un sapo sobre una piedra.
Kaygan bir taşın üzerindeki kurbağaydım.
Mientras el público cantaba y bailaba en la plaza... me quedé bajo la sombra de un árbol viéndolos lanzar monedas al sapo.
Bu sırada insanlar meydanda dans edip şarkı söylüyordu. Bense bir ağacın gölgesinde durmuş paralarını deliklere atmalarını seyrediyordum.
Si encuentro 28.00o $ allí, me tragaré el sapo.
İçinde 28 bin varsa, söylediklerimi yutacağım.
"Antes preferiría ser un sapo,... viviendo de los vapores de un calabozo,... que guardar para otros un solo rincón..."
"Sevdiğim şeyi tekelime almaktansa, " Zindan kokuları içinde bir kurbağa gibi yaşamayı yeğlerdim. "
Croa en el barro, sapo viejo. ¡ Deprisa, fuera de la calle!
Sana ancak çamurun içinde vıraklamak yakışır ihtiyar kurbağa!
Que el sapo cojo guíe al oso ciego.
Zıplayan tosbağa getirsin kör ayıyı!
¿ Desayunar un sapo todas las mañanas encallecer las rodillas y domar a dócil mi espina dorsal para arrastrar mi barriga en contorsiones como la serpiente?
Ricaya mı gitmeli? Nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim? Ağrısın mı eğilmekten ötem berim?
- repitió el lacayo-sapo. -
... diye tekrarladı Kurbağacık.
¡ Cierra esa sucia boca de sapo!
Krupiyeyi o pis ağzına alma.
Nadie se postrará como un sapo.
Kurbağa gibi eğilmek olmayacak.
Ten cuidado, viejo sapo.
Dikkatli ol kurbağa.
¿ Mi sapo también?
Kurbağamı da mı?
- Es el sapo más cornudo que he visto.
- Gördüğüm en güzel boynuzlu kurbağa.
Hace tiempo que quería tener un sapo con cuernos tan grande como ese.
Ben de, sendeki gibi bir boynuzlu kurbağam olsun istiyordum.
¿ Quiere decir que me cambiaría a Old Yeller por este sapo con cuernos?
Yani Old Yeller'ı bu kurbağayla değişir misin?
Bueno, eso es un buen sapo con cuernos, y lo quiero.
Evet, yani, güzel bir boynuzlu kurbağa ve onu çok istiyorum.
Ahora, si pudieras hablar con tu madre... para que me diera de comer comida de una gran cocinera... me imagino que junto con ese sapo cornudo valdría la pena... al menos una de las orejas caídas de ese perro, ¿ no?
Şimdi, eğer annenle konuşabilirsen ve bana kadın eliyle hazırlanmış bir yemek verirse işte o zaman, bu boynuzlu kurbağayı, sarkık kulaklı, sarı bir köpekle değiştiğime değdiğine düşünürüm, olmaz mı?
¿ Qué pasa con mi sapo?
Hey. Kurbağam ne olacak?
Y usted cuide de mi sapo con cuernos.
Siz de benim kurbağama iyi bakın.
¿ Corazón de sapo?
Kurbağa kalbi?
Un sapo caliente.
Küçük bir dost, sana arkadaşlık eder.
Quítate de aquí, sapo cochino.
Git buradan seni pis kurbağa.
El gordo ojo de sapo fue el que le pegó.
Bu iri kurbağa gözlü dövdü onu.
Y a ti sapo. Se te pudran los hijos antes de que nazcan.
ve sen, kurbağa dilerim çocukların doğmadan önce çürürler.
¡ Sapo decapitado!
Kafasız kurbağa!
Me gustaría convertirla en un viejo sapo barrigón.
Onu şişman, yaşlı bir kurbağaya çevirmek istiyorum.
Sabe que no puede entrar en la casa con ese... sapo, o tortuga, o lo que sea.
Evin içinde o elindekine müsaade edemem, kurbağa mıdır, tosbağa mıdır her neyse.
Todo su futuro depende de Annie, no lo olvides, cara de sapo.
Onun bütün geleceği Annie'ye bağlı.
Parecía un hombre con escamas de pez y enormes ojos de sapo.
Bu yaratık, kocaman kurbağa gibi gözleri olan balık pulları ile kaplı bir insana benziyordu.
sapo!
İşinin başına dön, seni kurbağa!
Ata a este sapo al ancla y tíralo al fondo del mar.
Şu kurbağayı hemen bir çapaya bağlayın ve aşağı salın.
Es una perla con un sapo...
Bir inci tanesi ve bir kurbağa...
¿ Recuerdan cuando nos despidió, inflado como un sapo?
Bize veda ederken nasıl da su kaplumbağası gibi kabardığını hatırlıyor musun?
El sapo, por favor, Judson.
Kurbağa lütfen, Judson.