English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Sú

translate Turkish

1,424,171 parallel translation
¿ Vieron cuando sienten que el pene se despliega?
Hani şu sikiniz yavaştan açılmaya başlar ya?
Como...
Şu şekilde :
Nunca vi Magic Mike en su totalidad.
Magic Mike filminin tamamını izlemişliğim yok.
No quiero ingresar a la comunidad gay ahora.
Şu saatten sonra gey topluluğuna katılmak istemiyorum.
Esa no es la versión de mí que la pasará sensacional como el nuevo tipo gay.
Şu anki halim, muhteşem vakit geçirecek versiyonum değil. Yeni katılan gey olarak yani.
Como si obligara a un tipo a chupármela.
Sanki şu anda herifin tekini bana sakso çeksin diye zorluyorum.
Matthew con su piel como cuero.
Matthew ve onun deri kıyafetleri.
Y cada tortuga que comes en la última de su especie ".
Yediğin her kaplumbağa türünün son örneği. "
Su pene ha estado en aceite de oliva desde que tenía cinco años.
Siki beş yaşından beri zeytinyağına yatırılmış.
Y los niños estamos aquí abajo.
Biz küçük çocuklar şu hizadayızdır.
Dije : "Papá, abre el pene antes de orinar".
"Baba, işemeden önce şu sikini bir aç!" derdim.
Y su vida... Mi papá tuvo una vida extraña.
Babamın tuhaf bir yaşamı vardı.
Si uso su chaqueta, me queda grande.
Ceketini giyebiliyorum. Bana büyük geliyor.
Señor, ¿ puedo ver su licencia, por favor?
Bayım, sizin ehliyetinizi görebilir miyim lütfen?
No pregunté quién manejaba. Le pedí ver su identificación.
Arabayı kullanıp kullanmadığını sormadım, kimliğini görmek istediğimi söyledim.
Ahora estudia Medicina. Quiere ser igual que su viejo.
Tıp fakültesinde okuyor, tıpkı babası gibi olmak istiyor.
Digo, Hitler sentado allí con su perfecta mierda de la raza aria.
- Öyle, ne muhteşem bir an.
No tan genial para su papá, sin embargo.
- Babanız için kötü olmuş ama.
Mi madre amaba su cocina, así que, mantenemos un pedazo de ella aquí.
Annem mutfağa bayılırdı, o yüzden onun anısını yaşatıyoruz burada.
Algunas personas no quieren que los extraños se metan con su cabeza, chicos.
- Bilemedim şimdi. - Bazıları, yabancıların akıllarını kurcalamasını istemeyebiliyor.
Sólo seguimos, porque después de su muerte, lo mantenemos muy cerca de nosotros.
- Evet, biz de devam ettirdik. Onlar öldükten sonra, bu sayede bize yakınlıklarını hissederiz dedik.
¿ Te ha contado de su colección de uñas de pies? ¡ Ay, Dios mío!
- Ayak tırnağı koleksiyonundan bahsetti mi?
Hicimos una incursión en su gabinete de licores, y todos estábamos borrachos, todos los quince.
İçki dolabına girdik, herkes zom oldu. - On beş kişi falanız.
Llené las botellas de licor con agua... ¿ Me dejas terminar?
İşimiz bittiğinde içkinin yerine şişelere su doldurduk.
Y la sangre fluye de su boca y grita :
Ağzından kan fışkırıyor.
Para ser justa, fue mi primer beso y él deslizo su lengua...
Doğruya doğru, ilk öpücüğümdü ve çocuk dilini çok kullanıyordu.
¿ Cuál es su problema?
Derdi ne yahu?
¡ Ay, Dios mío! Y mi papá está con eso de "mi hombre". Mi hombre.
Tanrım, bir de babamın şu "adamım" muhabbetleri var.
Digo, ¿ cómo se diferencian de un Policía?
Şu polisten farkları ne yani?
¡ Ay, carajo! - ¿ Qué? - La fiesta.
- Tamam, şimdi şu parti olayı.
Ahora te sientes muy dormido.
"Şu anda uykun geliyor."
¿ De su trabajo?
- İşten mi dönüyordu?
Sí, lo es. Única en su tipo.
- Evet, öyle.
Ellos fueron allí pensando que les chuparían el pito y que tal vez jugarían con sus bolas y mierda. No. No pudieron jugar ni una mierda, porque su cabeza no estaba pegada ya a sus cuerpos.
Bir-iki sik yalarım, taşaklarıyla falan oynarım diye geliyorlardı ama bir şeyle oynayamadılar, çünkü kafaları vücutlarından ayrıldı.
Permítame explicar. Levanté su celular para limpiar el tocador... Y creo que lo desconecte accidentalmente.
Müsaadenizle açıklayayım şifonyeri silmek için cep telefonunuzu kaldırmıştım yanlışlıkla kablosu çıktı.
La experiencia afroamericana para mí en su mayor parte, ha sido muy buena.
Bence, şimdiye kadarki Afroamerikan deneyimim çoğunlukla iyi oldu.
Sí. Empecemos de nuevo esta fiesta.
Evet, şu partiyi tekrar rayına sokalım.
- ¿ Lo hizo con Verónica?
- Eskiden Veronica'yla takılırdı. - Hangi Veronica, şu...
¡ Mierda! Su batería estará malditamente vacía.
Ha siktir, şarjı bitti kesin.
Pondré las maletas en la cajuela.
Şu eşyaları bagaja koyayım.
Su perro esta muy enfermo, así que debe llevarlo al veterinario a primera hora de la mañana.
Köpeği çok hastalanmış da sabahtan veterinere gitmesi gerek.
Ahora mismo, es encontrar esas llaves. ¿ Sí?
Şu anda şu anahtarları bulmak.
¡ Rose! ¡ Rose, dame esas llaves!
Rose, ver şu anahtarları!
Rose, dame...
Rose, şu anahtarları...
Dame esas llaves.
Ver şu anahtarları. Rose, hemen şimdi!
¡ Rose, ahora! ¡ Ahora! Las llaves.
Hemen ver şu anahtarları!
Soy Roman Armitage y si miras esto, probablemente te estás preguntando qué pasa.
Şu anda bunu izliyorsanız neler olduğunu merak ediyorsunuzdur.
¿ Su hijo está desaparecido?
- Oğlunuz mu kayıp? Yok, hayır.
Tiene 26 años. Su nombre es Chris... Chris Washington.
Adı Chris, Chris Washington.
Se fue el viernes con su novia, Rose Armitage.
Cuma günü, kız arkadaşı Rose Armitage ile ayrıldı.
Y he estado cuidando a su perro, Sid.
Ben de o gelene kadar köpeği Sid'e bakıyordum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]