Translate.vc / Spanish → Turkish / Task
Task translate Turkish
459 parallel translation
- Tarea de Fuerza.
- Task Force.
Nuestro task es noble. Nos reúne por lo mejor y por lo peor.
Baylar, Birlikte iyi ve kötü günler geçirdik.
A menudo, las crecidas invernales aniquilan en unos instantes el trabajo de todo un año.
Çoğu zaman kış taşkınları bütün bir yılın emeğini bir anda yokeder.
Otra demostración y desalojaré la sala.
Başka taşkınlık olursa salonu boşaltırım.
A la primera señal de desorden desalojaré la sala sin titubeos.
En küçük bir taşkınlıkta, hemen salonu boşaltırım.
Germinal causó un escándalo por mucho tiempo entre nuestros mineros.
Germinal, maden işçileri arasında huzursuzluğa ve taşkınlığa sebebiyet verdiniz.
Inundaciones, viruela, amor :
Taşkınlar, çiçek hastalığı, aşk :
No. ¡ Es más sonado que la inundación de Johnstown!
Ama bu, Johnstown taşkınından bile daha çok duyuldu.
Su rabia se convirtió en delirio, y el delirio, en locura.
Öfkesi taşkınlığa taşkınlığı ise deliliğe dönüşmüş.
Sopesa lo que puede sufrir tu honor si prestas oído a sus palabras,... entregas tu corazón, ... o abres el tesoro de tu castidad a su incontrolada porfía.
Şerefine düşebilecek gölgeyi düşün, tatlı dillerine fazla saflıkla inanırsan, ya kaptırırsan yüreğini ya da açarsan temiz koynunu taşkın heveslerine.
Pero al pasar por el hogar de Tarzán, se convierte en un furioso torrente que surge de entre espumosos rápidos... para pasar por tortuosas ciénagas... y desconocidas cavernas, hasta ser tragado finalmente en un laberinto de pequeñas islas... a medida que desemboca en el mar a través de un pasaje subterráneo.
Ama Tarzan'ın evini geçtikten sonra çok geçmeden türbülanslarla dalgalanan öfkeli bir taşkına döner sonra dolambaçlı bataklardan geçer sonra da mağaralardan ve sonunda bir adacıklar labirentine yutulur ki bu labirentten bir alt geçit sayesinde denize dökülür.
A propósito... mientras estamos en el ensayo, me gustaría que no fueras tan efusiva.
Aklıma gelmişken... prova sırasında o kadar taşkın olmamanı dilerdim.
- ¿ A qué te refieres?
- Taşkın. - Ne demek istiyorsun?
Tal vez no deberías ser tan efusivo... lanzando tus brazos a mi cuello y besándome en frente de todos.
Belki o kadar taşkın olmamalısın... kollarını omzuma dolayıp beni insanların önünde öpmemelisin.
M. Anderson, asegúrese de que los muchachos no se excedan esta noche.
Bay Anderson, çocuklara bak bu gece fazla taşkınlık yapmasınlar.
Te ves pálido y asustado, pareces curioso... por ver la extraña impaciencia de los cielos.
Betin benzin uçmuş, kendinden geçmişsin. Korkulara düşüp afallayıp kalmışsın göklerin bu garip taşkınlığı karşısında.
Y como él aún no nos da motivos para rebelarnos ni nos muestra su naturaleza... cuando aumente su poder podría llegar a los extremos.
Bugünkü Sezar'la cenkleşmenin haklı bir anlamı yok denirse, şöyle düşünmeli : Şimdiki Sezar daha güçlü bir Sezar olursa şu ya da bu taşkınlıklara düşebilir.
Tengo un fuerte ataque de gota, sin duda mi castigo por ser inmoderado, y estoy ansioso por regresar a mi bañera de agua caliente.
Şüphesiz, taşkınlığımdan dolayı... bir ceza olsa gerek, ayaklarımdaki sancılar arttı. Ve sıcak su dolu küvetime dönme arzusundayım.
Ebriedad y desorden.
Sarhoş olup ve taşkınlık çıkarmaktan.
Ése fue el trato. Lo encerré sólo por ebriedad y desorden.
Evet, öyle anlaşmıştık J.B. Onu sadece, sarhoş olup taşkınlık çıkarmaktan tutuyordum.
¿ La inundación?
Taşkın mı?
No toleraré intemperancias de esta clase.
Bu gibi taşkınlıklara göz yumamam.
Culpa a la primavera loca que ha desbordado los ríos siberianos.
Sibirya nehirlerinin çılgın bahar taşkınları buna sebep oldu.
Entonces olvidaré este arrebato.
Taşkınlığını görmezden geleceğim.
Ordeno a los guardias del tribunal que si se produce otro arranque por parte de ese acusado, lo esposen y lo amordacen, para que el juicio no vuelva a sufrir interrupciones.
Bu davalıdan başka bir taşkınlık durumunda, mahkeme görevlilerine duruşmayı kesintiye uğratmayacak şekilde onu bağlayıp susturmalarını söylerim.
¿ Los cargos son por embriaguez?
Suçlama nedir? Sarhoşluk? Ve taşkınlık.
En un momento de exuberancia, habría robado dos quesos de 10 kilos.
Öyle görünüyor ki, bir taşkınlık anında, iki 25 kiloluk peynir çalmışsın.
"Por esto, la declaramos, en cuanto usted es obstinada y está convencida..... de sus delitos, excesos y errores..."
" Seni, işlediğin suçlar, taşkınlıklar ve hatalarında dik kafalı ve ön yargılı davrandığını bildiririz.
Aparte de eso, nada inusual. Por favor no se preocupe.
Bunun dışında herhangi bir taşkınlık yaşanmadığından içiniz rahat edebilir.
Cálmese y no se vuelva a permitir otra amenaza ¿ entendido?
Sakin ol. Artık taşkınlık istemiyorum!
Perdone si me he sobrepasado.
Jiggs, umarım bu akşamki taşkın konuşmalarım için beni bağışlarsın.
Porque limpiáis por fuera la copa y el plato, pero por dentro están llenos de rapiña y envidia.
Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz,.. ... ama onların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur.
No sea sentimental, por favor.
Duygusal taşkınlık yok, lütfen
No sea sentimental.
Duygusal taşkınlık yok
Terremotos, inundaciones, incendios ciclones y saqueos tal debía ser el destino de este pueblo pacífico.
Depremler, taşkınlar, yangınlar kasırga ve yağmalar bu huzurlu insanların alın yazısı olmuştur.
Tras el chaparrón de verano, más rápido vendrá el amanecer.
Bahar taşkınlarından sonra Daha erken gelir aydınlık.
Ahora él está muy excitado y exige que usted Io reciba.
Şimdi bu hasta taşkınlık yapabilecek durumda bunun için de onu kabul etmeniz lazım.
Desgraciada, ¿ qué le has hecho a mi máquina de excesos?
Alçak kız... Taşkınlık makineme ne yaptın?
Has destrozado la máquina de excesos.
Taşkınlık makinemi yaktın.
Lo que tú pidas se convierte en mi deber
# # Whatever you may ask becomes my happy task
¿ Por qué llevar a cabo una revuelta?
Neden taşkınlık yaptınız?
La inundación le impidió venir.
Su taşkını onu engellemiş.
Siento lo de su efusiva amiga.
Taşkın arkadaşın için üzgünüm.
" has llenado mi copa a rebosar.
" Kasem taşkındır.
Sáquenlos de los edificios antes de que alguna pared colapse... o haya un incendio y tengamos un motín en nuestras manos.
Hemen o insanları, o binalardan çıkartın. Yoksa duvarlar çökecek ya da yangın çıkacak. Bu kadar taşkınlık yeter.
¡ Guardia, retenga al prisionero si repite esa conducta!
Marshal, mahkum daha fazla taşkınlık yaparsa onu dizginleyeceksin
Como haya más alborotos como éste, daré ordenes... de que disparen a matar.
Bir daha böyle bir taşkınlık olursa... ateş edilmesini emredeceğim.
No seas cruel.
Taşkınlık yapmayın.
Y mi copa está llena.
Kasem taşkındır.
En las llanuras inundadas a orillas del Cubango nadie necesita trabajar, porque hay agua y comida para todos.
Kubango'nun kıyılarındaki ormanlarda ve taşkın yataklarında kimsenin çalışmasına gerek yoktur, çünkü herkese yetecek kadar bol su ve yiyecek vardır.
Sí, señor, el italiano.
- Evet, şu taşkın İtalyan.