Translate.vc / Spanish → Turkish / Tomó
Tomó translate Turkish
15,984 parallel translation
Y eso es exactamente por lo que Gusano Gris tomó parte en estas negociaciones.
Gri Solucan tam olarak bu yüzden müzakerelerde yer alıyor.
El Gorrión Supremo tomó el poder sabiendo que pelearíamos entre nosotros en lugar de recuperarlo.
Yüce Rahip, kendi aramızda tartışmalara girip müdahale etmeyeceğimizi bildiği için gücü ele geçirdi.
Ahora regresó y tomó Aguasdulces.
Şimdi geri dönüp Nehirova'yı almış.
Adiós, Daario Naharis. ¿ Cómo se lo tomó?
Elveda Daario Naharis. - Nasıl karşıladı?
El que tomó mi oreja.
Kulağımı alan buydu.
Amberle tomó la decisión, no yo, Wil.
Kararı Amberle verdi, ben değil Wil.
Siete años. Ese tiempo le tomó a la banda Alice Cooper hacerse popular.
Alice Cooper grubunun moda olması bu kadar sürdü.
Hace algunos años. El comandante en jefe tomó una iniciativa.
Başkomutan birkaç yıl önce bir emir yayınladı.
Y nos tomó un día entero desde que vimos, al maldito psicópata con la puta máscara.
O gaz maskeli psikopatı, görmeden bir gün boyunca ilerledik.
El niño malcriado, me tomó la mano y... la sostuvo sobre una flama de una vela.
Şımarık oğlan elimi alarak mum alevinin üzerine tuttu.
Me tomó un rato encontrar un buen sitio.
- Sert bir yer bulmak vakit aldı da.
Es la mujer que se tomó la molestia de escribirnos.
- Kadın bize yazmaya zahmet etmiş.
Tu tía tomó al niño como regalo de Dios.
Teyzen çocuğu tanrının bir armağanı olarak kabul etmiş.
Me tomó unos cinco segundos congelar esta rosa en nitrógeno líquido.
Sıvı nitrojenle bu gülü dondurmak beş saniye sürdü.
Mi tez de melocotón tomó colores, compañero.
Harikayım be oğlum.
Bueno, te tomó bastante tiempo.
Nerede kaldınız be?
Pero el hombre a cargo tomó ventaja sobre él.
Ama yetkilendirdiği adam babandan faydalandı işte.
Por su bien, y por el tuyo, toma la decisión que no tomó tu padre.
Onları ve kendini düşün ve babanın yapmadığı seçimi yap.
El mes pasado, cuando tuve bronquitis, tomó un avión en su día libre solo para traerme sopa.
Geçen ay bronşitim vardı, izin gününde buraya sırf bana çorba yapmak için uçtu.
Cherry tomó un arma.
Cherry silah çekti.
- Tu gato estúpido tomó mi...
- Aptal kedin telefonumu...
... pero a Jamie le tomó casi media hora despertar.
fakat Jamie'nin uyanması yaklaşık yarım saat sürdü.
Gail, ¿ alguna vez tomó DES cuando estaba embarazada de Abbie?
Gail, Abbie'ye hamileyken... hiç D.E.S. aldın mı?
¿ Lo tomó por escrito de Tariq Aziz?
Tariq Aziz'den yazılı kağıt aldın mı?
Sólo le tomó su palabra para esto?
Bunun için sadece söz mü aldın?
De pronto tomó conciencia Y se dio cuenta que él no debe ser egoísta.
Aniden vicdanlı oldu ve bencil olmaması gerektiğini fark etti.
Quería informarle que se tomó una decisión.
Sizi bir karara vardığımız konusunda bilgilendirmek istedim.
¿ Cómo lo tomó?
Ona tapınağı mı gösterdin?
¿ Cómo lo tomó?
- Nasıl kaldırdı onlar?
Alguien tomó mi maldito teléfono.
Birisi telefonumu almış.
Tomó mi teléfono.
Telefonumu aldı.
Entonces, el año pasado, mi mujer se tomó las pastillas equivocadas.
O zamanlar... geçtiğimiz sene eşim yanlış ilaçları aldı.
Los dos estaban un poco alterados sobre si usted le pegó o no a su auto pero hubo una riña y él tomó su arma.
İkiniz arabasına çarpıp çarpmadığın konusunda tartışıp öfkelendiniz. Sonra bir didişme oldu ve silahını aldı.
Él la tomó y así fue como sus huellas llegaron ahí.
Silahtaki parmak izleri de böyle oluştu.
Yo sospechaba la causa de inmediato, pero me tomó un momento para recordar el término del siglo 18 para la diabetes.
Sebebinden hemen kuşkulansam da diyabet için 18. yüzyılda kullanılan ifadeyi hatırlamam bir dakikamı aldı.
Charlie se lo tomó. - Como que me lo tomé... todo.
Sakinleşmesi gerekiyordu.
- La fiesta está aquí abajo, justo aquí, bajo la cubierta. - Se la tomó, ¿ cierto?
- İçmiş midir?
Tomó un trabajo en Belgrade.
Oh, Belgrad'da eğitmenlik işi almış.
Nadie sabe cuándo salió ni qué ruta tomó...
Ne zaman ayrıldıklarını bilen yok. Hangi güzergaha karar verdiklerini bilen yok.
El Gran Fundador tomó las lecciones que aprendió como cosmetólogo en Studio City y detectó un poder tan explosivo, que enloqueció en la sala de maquillaje en Simon Simon.
Büyük Kurucu, Stüdyo City kozmetoloğu olarak öğrendiklerini büyük bir ilahi güçle birleştirince Simon Simon'daki makyaj odasında panikledi.
Es sexy discreta, me tomó por sorpresa.
O sinsice seksi sürprizleri beni çekiyor.
Me tomó desprevenido.
Kör noktamdan vurdu, adamım.
Me tomó dos semanas en la base de datos de J2EE que la interfaz reaccionara con el servidor para que los contenedores estuvieran listos.
J2EE veritabanı üzerinde... iki haftamı aldı... server'la arayüzü tekrar aktif etmek için çabalamam... toplayıcıları kaldrıp tekrar çalıştırabileyim diye.
Me tomó mucho tiempo darme cuenta.
Bunu anlamak biraz zaman aldı.
Tomó mi cruz. Tomó mi cruz.
- Haçlı kolyemi sen aldın.
Basando estas cifras... diría que la víctima tomó cocaína en horas, minutos, incluso de la muerte.
Bu rakamlara bakılırsa, maktul ölümünden saatler, belki de dakikalar önce kokain almış.
Me sorprende cuánto tiempo tomó.
- Bu zamana kadar nasıl tanışmadık hayret.
Fue una decisión valiente la que tomó tu marido.
Kocan cesurca bir seçim yaptı.
Era la esperanza y la tomó en sus manos y la dejó libre.
Bu da umuttu. Sonra ellerini kaldırdı ve onu da serbest bıraktı.
Las pérdidas que has sufrido, el dolor que has padecido, todo por la elección que tomó por otra persona.
Verdiğin kayıplar, çektiğin acı hepsi başka birinin verdiği kararın sonucu.
Tomó una caminata a medianoche desnudo, y fue atacado por un lobo o un león o un oso.
Gece yarısı çıplak yürüyüşe çıkıp kurt, aslan ya da ayı saldırısına uğramıştır.