English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Toque

Toque translate Turkish

10,784 parallel translation
Se dice que cuando toque tierra...
- Karaya ulaştığında...
Toque de diana, Watson.
Uyanma vakti geldi, Watson.
Y sentí tu toque en mi mano.
Elimi tuttuğunu hissettim.
Y Templeton con un toque, sin hielo.
- Templeton, biraz sulu, buzsuz.
Las luces dan un toque agradable.
Işıklar iyi olmuş.
con un toque de ironía?
Olumlu mu yaklaşacağız, ironi olacak mı?
Un toque, y tu socia sabrá que toda tu vida es una mentira.
Tek tıkla, ortağın tüm hayatının bir yalan olduğunu öğrenir.
Sabes, resulta que... un toque de nostalgia podría no ser tan malo.
Ama meğer bir tutam nostalji hiç de kötü olmuyormuş.
Espera. ¿ Ese es mi toque de queda?
Bir dakika. Bana yasak mı koyuyorsun?
Sólo sé que un ser humano... no se supone que lo toque, porque...
Tek bildiğim insanoğlunun dokunmaması gerektiği çünkü...
No me toque.
Bana dokunma.
¡ No lo toque!
Sakın ona dokunma!
- Bueno, era guapa, ya sabes, con un toque exótico.
Güzeldi, dikkati çeken biriydi.
Espero que no te importe que toque.
Umarım çalmamın sakıncası yoktur.
Este es el aviso de una hora para el toque de queda aplicado a toda la ciudad.
Sokağa çıkma yasağına bir saat kaldı.
ADN... las palabras adecuadas... un toque de infarto... y te introduce en estado de bardo.
DNA, doğru sözler, kalbi durdurmak ve bir bakmışsın ölüm sonrası ruh durumundasın.
Las especificaciones de mi sistema requieren un toque inapropiado por menor que sea, sea reportado al usuario principal.
Sistem ayarlarimin resit olmayan birinin herhangi uygunsuz dokunusunu birincil kullaniciya bildirmesi gerekir.
- Y en noticias relacionadas, - ductos de gas, toque de queda...
- Diğer haberlerde ise gaz hatları, sokağa çıkma yasakları...
- ¿ Quieres que te toque?
- Sana dokunmamı mı istiyorsun?
Gregor, no has perdido tu toque.
- Gregor, sende hâlâ iş var.
Toque de queda está en vigor. ]
Sokağa çıkma yasağı başladı.
[el toque de queda está en vigor.]
Sokağa çıkma yasağı başladı.
- [Toque de queda veinticuatro horas en vigencia.]
Sokağa çıkma yasağı başladı.
¿ Se cancelan toque de queda? Pawter?
Sokağa çıkma yasağını iptal mi ettiler?
No toque estos hongos.
Sakın o mantarlara dokunma.
El que el líquido cefalorraquídeo casi se cayó en el hielo con un toque de limón
Omurilik sıvısı bildiğin iğrenç durumdaydı.
Buen toque, Eddie.
İyi yere değindin, Eddie.
- toque de queda, que empieza esta noche.
- Bu geceden itibaren sokağa çıkma yasağı olacak.
Es por el toque de queda, doc. Están cerrando bien el vecindario.
Sokağa çıkma yasağından ötürü Doktor. Etrafı sıkıca kapatıyorlar.
Los servicios de tren ahora se han detenido de acuerdo a los horarios del toque de queda.
Sokağa çıkma yasağı sebebiyle tren ulaşımı durmuştur.
¿ No sabes que hay toque de queda? Perdí la noción del tiempo, ¿ sabes?
- Sokağa çıkma yasağından haberin yok mu?
- ¡ Estamos en toque de queda!
- Sokağa çıkma yasağı var.
Thompson, quiero que llame a todos los policías del toque de queda del patrullaje de calle.
Thompson, sokaga çikma yasagi için görevde olan tüm devriyeleri aramani istiyorum.
Necesita un toque femenino.
Bir kadın dokunuşuna ihtiyacı var.
En serio, vaya toque más bonito.
Çok hoş duruyorlar.
Creo que probablemente le toque el violonchelo.
Sanırım ben çellomu çalarım.
Las jaulas de aves son un lindo toque.
Kuş kafeslerin gerçekten çok hoşmuş, Düşes.
¿ Entonces puedes alargar mi toque de queda?
Giriş saatimi biraz daha geçe alabilir miyiz?
No la toqué.
Ona dokunmadım.
¡ Nunca toqué a Eva!
Eva'ya elimi bile sürmedim!
Cuando toqué la flor esta mañana, estaba pensando en la primera vez que te vi.
Bu sabah o çiçeğe dokunurken seni ilk gördüğüm yeri düşünüyordum.
No toqué mi laúd en semanas.
Udumu bile bir hafta boyunca çalamamıştım.
Cuando toqué a Wolfe, pude sentirlos, así que lo agarré y fue como... si le estuviera absorbiendo mis poderes de vuelta.
Wolfe'a dokunduğumda hissedebildim. Kavrayıp tutunca sanki güçlerimi ondan emiyor gibiydim.
Leyó, y yo toqué el piano.
O söyledi bende piyano çaldım.
No le toqué.
Ona dokunmak yoktu.
Le toqué a ver si tenía pulso.
Ben onun nabzını kontrol etmek ulaştı.
Me dejó pasar y me ofreció dulces me senté sobre ella y le dije "cojamos" y toqué sus tetas y ella fue a su habitación y se desnudó frente a mi y me di cuenta que estaba sucediendo así que intenté cojer con ella pero no sabía cómo y le pregunte si ella sí
Göğüslerine dokundum ve yatak odasına gitti, önümde üzerini çıkardı ve onu izlerken bunun gerçekten olduğunun farkına vardım. Onu becermeyi denedim ama nasıl olacağını bilmiyordum ona daha önce yapıp yapmadığını sordum.
( sirenas y alarmas ) [toque de queda veinticuatro horas en vigencia.]
Sokağa çıkma yasağı başladı.
La mitad de mi vida es sobre abogados estos días, y justo cuando creo que toqué fondo, el noveno círculo del infierno, siempre hay un círculo más abajo.
Hayatımın yarısı avukatlarla geçiyor ve tam dibe vurduğumu düşünürken,... cehennemin dokuzuncu halkası, her zaman onun da bir altı oluyor.
Bien, toque.
Şimdi, çalın.
Ese toque de blanqueador.
O beyazlatıcı kokusu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]