Translate.vc / Spanish → Turkish / Troy
Troy translate Turkish
3,352 parallel translation
Roger debería estar tomando estas decisiones, no el padre de Troy, separado de él.
Kararı Roger'ın vermesi gerek, Troy'un uzaktaki babası değil.
Mira, me está costando retener toda mi compostura para no darle un puñetazo en la cara al padre de Troy.
Bak, ben de Troy'un babasının tam yüzüne bir yumruk çakmamak için kendimi zor tuttum.
He visto a Roger y a Troy juntos y son una familia. Pero si algo le pasase a Maya, como su padre, me gustaría ser oído.
Roger ve Troy'un birlikteliğini gördüm, aile gibilerdi ama böyle bir şey Maya'nın başına gelse, babası olarak beni dinlemelerini isterdim.
Troy le dijo a Roger que jamás querría estar conectado a un ventilador.
Troy, Roger'a asla makinelere bağlı kalmamak istediğini söylemiş.
Sin un testamento de vida o una directiva, las decisiones médicas de Troy las toma su familiar más próximo y ese es su padre.
Herhangi bir resmi belge yoksa, Troy'un tıbbi kararı, en yakın aile üyesine kalıyor. O kişi de babası.
Necesitáis poner a Troy en un ventilador ahora mismo. Está bien.
Troy'u solunum cihazına bağlaman gerekiyor.
El padre de Troy se ha ido a casa.
Troy'un babası eve gitti.
Troy hubiera odiado esto.
- Troy nefret ederdi bundan.
Pero Troy... estaba mortificado.
Bence çok komikti ama Troy- - Çok utanmıştı.
La madre de Troy se murió cuando él era muy joven y por eso estaba tan unido a su padre, pero tenía miedo de salir del armario con él hasta que empezamos a salir, y, entonces, no quiso esconderme, así que...
Troy, annesini çok genç yaşta kaybetmiş ve babasına da çok bağlıymış. Biz birlikte olana dek, eşcinsel olduğunu söylemekten korkmuş hep. Bir süre sonra artık beni gizlemek istemedi ve söyledi.
Se distanció. Aún así, Troy siguió intentándolo.
- İlişkisini kesti ama Troy hep çabaladı.
Llamé a Carl porque sé que Troy todavía quiere a su padre.
Carl'ı aradım çünkü biliyorum ki Troy hala babasını seviyor.
También tiene que querer a Troy, ¿ verdad?
Onun da Troy'u sevmesi gerekiyor, değil mi?
Quizás por eso no puede dejar que Troy se muera.
Belki de bu yüzden Troy'un gitmesine izin vermiyordur.
Y Troy... esto no es lo que él quería.
Hem Troy'un istediği bu değil.
El ventilador ayuda a Troy a oxigenarse, pero su rendimiento cardíaco todavía es bajo.
Solunum makinesi Troy'un oksijen seviyesini düzenliyor ama kalp debisi hala düşük seviyede.
Troy se va a morir.
Troy ölüyor.
Entiendo que su relación con Troy tiene mucha tensión pero si Troy no quiere seguir vivo mediante las máquinas, si no le importa que pregunte,
Troy ve sizin aranızdaki ilişkinin gergin olduğunun farkındayım. Ama Troy makinelere bağlı yaşamak istemiyormuş.
Cuando Troy estaba creciendo, era mi chico.
Troy küçükken benim oğlumdu.
¿ Cómo sé siquiera que esto es lo que quiere Troy?
Bunun gerçekten Troy'un isteği olduğunu nereden bileyim?
Probablemente, esto sea duro de escuchar, pero creo que Roger quiere a Troy de verdad.
Bunu duymak muhtemelen sizin için çok zor ama Roger'ın gerçekten Troy'u sevdiğine inanıyorum.
Es del diario de Troy.
- Troy'un günlüğünden.
Troy está entre los dos lados.
Troy, bu taraf ve öteki taraf arasında kalmış durumda.
Conozco a Troy, y entiendo lo que Troy y Roger tienen y la situación en la que están.
Troy'u tanıyorum. Troy ve Roger'ın yaşadıklarını ve içinde bulundukları durumu da anlıyorum. Çok kötü bir durum yani adil de değil.
Te quiero, Troy.
Seni seviyorum Troy.
Troy se ha ido.
- Troy gitti.
Troy ha muerto.
Troy öldü.
Dime que no estabas cerca de la habitación de Troy cuando murió.
Troy öldüğünde onun kapısının önünden dahi geçmediğini söyle.
- Queda arrestado por el asesinato de Troy Davis.
- Troy Davis cinayetinden dolayı tutuklusunuz.
Jeffrey, tienes que venir a mediar entre Troy y Abed.
Jeffrey, gelip Troy'la Abed'in arasını yapmalısın.
Vale, están aquí para documentar el récord Guinness de Greendale, el cual tienes que asegurarte que vamos a conseguir hablando con Troy y Abed ahora mismo.
Pekâlâ, buraya senin hemen Troy ve Abed'le konuşarak kıracağımızı kesinleştireceğin Greendale'ın Guinness rekorunu belgelemeye geldiler.
Troy Barnes y Abed Nadir.
SEBEP Troy Barnes ve Abed Nadir.
Troy quiere intentar el récord usando sábanas para una rápida expansión.
Troy, çarşafları kullanıp hızlıca genişleyerek rekora gitmek ister.
Troy declara la Declaración de Cutrez, diciendo que pensar que los récords son una tontería es una estupidez.
Troy, rekorların aptalca olduğunu düşünmenin salakça olduğunu belirten İlan'ı saçma ilan eder.
Pierce Hawthorne elige el lado de Troy, mencionando que Abed es más raro y más extranjero.
Pierce Hawthrone, Abed'in daha garip ve daha yabancı olduğunu belirterek Troy'un tarafını alır.
Abed hiere los sentimientos de Troy siendo un robot.
Abed, robotluk yaparak Troy'un hislerini incitti.
Troy nombra a Shirley Bennet como su segundo al mando, en ese momento,
Troy'un Shirley Bennett'i komutan muavini olarak atamasıyla,
" Jeff, he oído a uno de los soldados de Troy hablar del discurso que diste a las tropas en el fuerte de almohadas.
" Jeff, Troy'un askerlerinden birinden onlara çarşaf kalede birliklere yaptığın bir konuşmanın bahsini duydum.
Está en juego la amistad de Troy y Abed.
Bahis mevzusu olan Troy ve Abed'in arkadaşlığı.
Rumores acerca del arma de Hawthorne llegaron hasta Troy.
Hawthorne'un silahının söylentileri Troy'un kulağına ulaşır.
Troy Barnes no correrá ningún riesgo.
Troy Barnes risk almayacaktır.
Peor aún, las fuerzas de Troy interceptan un e-mail escrito por Abed para sus comandantes, enumerando las debilidades de Troy.
Daha da kötüsü, Troy'un kuvvetleri Abed'in kumandanlarınıza yazdığı, Troy'un zayıflıklarının ana hatlarını belirten bir e-postayı ele geçirirler.
" Troy aguantará hasta que lo rompamos emocionalmente.
" Troy, duygusal açıdan çökene kadar çekilmeyecektir.
Imaginado aquí yaciendo, Troy no recibe el email de Abed tumbado.
Fotoğrafta sırtını altına alan Troy, Abed'in e-postasını alttan almaz.
Troy Barnes.
Troy Barnes.
Jeff convoca a Troy y Abed a una conferencia secreta.
Jeff, Troy ve Abed'i gizli bir zirve görüşmesini çağırdı.
Érais Troy y Abed.
Siz Troy ve Abed'diniz.
Con sus sentimientos heridos, Troy redirige la mayor parte de su infantería hacia la Cafetería.
Hislerinin incindiği anda, Troy piyadelerinin çoğunu Kantin'e yönlendirir.
Ese era el de Troy.
Troy'undu o.
Almohadas y Sábanas. O alguno de estos otros grandes especiales,
Troy ve Abed'in Yastıklar ve Çarşaflar'ı ya da diğer harika özel yapımları ;
- Sí. Troy, Annie y yo sabemos lo que es sentirse desplazados.
Troy, Annie ve ben yerinden olmanın ne olduğunu biliriz.