Translate.vc / Spanish → Turkish / Tuna
Tuna translate Turkish
432 parallel translation
Es el vals del "Danubio Azul".
- Bu "Mavi Tuna" Valsi.
Pido a la orquesta que empiece a tocar. El Danubio Azul.
Ve orkestraya "Mavi Tuna Nehri" isimli şarkıyla başlamalarını öneriyorum.
Llegan hasta el Danubio Azul.
Doğruca Tuna Nehri'ne akıyor.
¿ Qué te gusta?
Ne seversin? Tuna.
El numero 17 estaba en algún lugar en el Danubio.
17 Numara Tuna Nehri yakınlarındaydı.
Vamos por el bosque hacia el oeste hasta el Danubio.
Tuna Nehri'ne varana kadar batıya uzanan ormandan ayrılmayacağız.
Seguimos el Danubio hasta Linz.
Linz'e varana dek Tuna Nehri'ndeyiz.
Espero que lleguen al Danubio antes de amanecer.
Umarım gün ağarmadan Tuna Nehri'ne varırlar.
El Danubio.
Tuna Nehri.
Por mucho que lo piense, el Danubio no me dice nada.
Tuna Nehri'nin miktarı hiç azalmaz.
Yo... busco puente para cruzar el Danubio.
Tuna'yı geçmek için köprü arıyorum.
Me acordaré del Danubio.
Tuna'yı öyle çabucak unutamayacaktım.
Todas las tropas inglesas van a Yugoslavia porque dicen que si van a Yugoslavia todas las tropas podrán atacar por detrás del... detrás del Danubio... ¿ Pichón muerto?
Tüm İngiliz askerleri Yugoslavya'ya gidecek çünkü bana dedi ki o Yugoslavya'ya gittiğinde tüm İngiliz askerlerinin Tuna'nın arkasına saldırabilmeleri mümkün olacakmış.
Alguna vez atún, gallo...
Sadece tuna ve diğer gıda maddeleri.
" Su sangre', ha dicho,'es más azul que el Danubio
"'Damarlarında akan kan'dedi bizimki'Tuna'dan daha bile mavi
Debo cruzar a nado el Danubio.
Tuna'yı yüzerek geçmek zorundayım.
Tengo que cruzar a nado el Danubio.
Tuna'yı yüzerek geçmek zorundayım.
"Mi abuelo cruzaba a nado el Danubio."
"Dedem sık sık yüzerek Tuna'yı geçermiş."
A continuación la versión explosiva del Danubio Azul.
GEÇİŞ... ama şimdi sırada "Mavi Tuna" nın patlayan versiyonu var.
¿ Creeis que él aceptaría ayudarme en resistir a los Turcos en el Danubio, hasta que el ejército Cristiano se reuna?
Türkleri Tuna'da durdurmak için haçlı ordusu toplanıncaya kadar onun bana yardım etmeyi kabul ettiğini düşünüyor musunuz?
El Danubio se desbordó donde ella iba a cruzarlo.
Tam oradan geçerlerken Tuna Nehri taşmış.
Mientras estás durmiendo los ácidos roen y las sanguijuelas chupan el atún.
Siz uykudayken asitler tuna balığına sancı verir.
Me refiero al álbum de valses de Strauss. "El Danubio Azul".
Hayır, hayır. Strauss'un Valz albümünden söz ediyorum. "Mavi Tuna!" Sözünü ettiğimi biliyorsun?
- Espero que no sea el Danubio.
Umarım o gördüğün Tuna Nehri değildir.
Un guiso de atún.
Güveçte tuna balığı.
Secos y salados, es el pescado que prefiero. No hay nada como el atún. Cuánto me gustan estos filetes.
Daima söylerim, tuna balığı, morino'dan daha iyi kurutulup tuzlanır, ince uzun dilimlenip parçalara bölünürse tabi ki.
Como todos saben, enlatamos atún, y al pescar con redes, matamos cierta cantidad de delfines.
Herkesin bildiği gibi, tuna, ve tuna avlandığında, birkaç yunus da ölüyor.
Es lo mismo con el atún.
Birçok kişi tuna yemeye devam edecek.
Si el director de una conservera de atún protegiera a los delfines, muchos lo comprarían para evitar que sus hijos se enfaden con ellos.
Yunus balığı takımında iyi tuna şirketi olsa nasıl olur? Çoğu kişi, çocukları onlara kızmasın diye bunları satın alırlar.
Tuna Colada, tal vez?
Pina Kolada?
Me dijeron que costaría muchísimo dinero construir... una nueva metrópolis a orillas del Danubio.
Tuna'nın kıyısına yeni bir şehir inşa etmenin maliyetinin çok büyük olacağını söylemişlerdi.
Me abandonó y se llevó su receta de atún, la única que se sabía.
Terk etti, güveçte tuna balığı tarifi ile. Bildiği tek yemekti.
- No es atún. Deberíamos estar en el gimnasio.
- Tuna balığı değil.
- ¿ Con pan tostado?
- Tuna. - Tost mu?
Algunos atunes y vegetales están flotando a nuestro alrededor.
Tuna balıkları ve biraz sebze ve var, etrafta yüzen.
Porque el atún le da mal aliento.
Çünkü tuna onun nefesini kokutuyor.
Ensalada de atún, pan de trigo y agua mineral con limón.
Tuna salatası, kepekli ekmek ve limonlu soda.
Danubio.
Tuna Nehri.
¿ Qué pasó allí, señor Boday, a orillas del Danubio?
O gün, orada, Tuna Nehri'nin kıyısında ne oldu, Mr. Boday?
Luego empuja a nosotros al Duna.
Ve sonra bizi Tuna'ya ittiler.
Duna muy frío.
Tuna çok soğuktu.
Río Danubio.
Tuna Nehri.
Nosotros tiramos al Duna. Limpieza.
Sonra Tuna'ya atıyorduk, temizliyorduk.
Danubio azul era rojo.
Mavi Tuna kırmızıya döndü.
Dando a su romántico Danubio un particular tono de azul.
Kahrolası romantik Tuna nehirlerini kendi mavi rengine çeviriyorlardı.
Tú violaste a aquella mujer, tú echaste sus cuerpos al Duna.
O kadına tecavüz ettin, bedenlerini Tuna Nehrine attın.
¿ Has ido a ver el ejército en el Danubio?
Tuna Nehri yakınlarındaki tabura gittin mi?
Fui a ver el ejército del Danubio dirigido por nuestro hijo Vlad.
Oğlum Vlad'ın komuta ettiği, Tuna yakınlarındaki ordumuzu görmeye gittim,
Mira esto.
Ţuna bak.
- Un bocata de atún.
- Ah, tuna sandviçi.
Pensaba en la orilla del Danubio.
Aslında nehir kenarı bir mesire yeri ya da Tuna kıyısı olabilir.