Translate.vc / Spanish → Turkish / Tv
Tv translate Turkish
15,334 parallel translation
Tiene persianas a control remoto... hay una televisión en cada habitación, pero también... hay un cuarto solo de televisión.
Uzaktan kumandalı perdeler her odada Tv ve ayrıca Tv izleme odası var.
Quiero decir, nosotros no querremos ser un reality show.
Reality TV şovu olmak istemeyiz.
¿ La niña mejor paga de la TV?
Televizyon tarihinin en çok para alan çocuk yıldızı ha?
En la TV, dicen que la ciencia está muriendo.
Televizyonda bilimin öldüğünü söylüyorlar.
Salgan en televisión a las 8 : 00 esta noche, díganle al mundo como ejecutaron a mi madre, o Clarke muere.
Bu akşam 8'e kadar TV'ye çıkın, annemi nasıl infaz ettiğinizi anlatın yoksa Clarke ölür.
EMISOR PRIVADO DE TELEVISIÓN
mytv Özel TV Kanalı
Un canal de televisión es como un barco.
TV kanalı bir gemi gibidir.
El tema que me iba a usar en mis películas era necesario.
İşte o an, Sawatzki'nin TV çekimlerinde nelerin işleneceği kafamda oluşmuştu.
Los críticos de televisión van crear problemas.
TV eleştirmenleri ortalığı tozu dumana katacaklar.
Voy a seguir para luchar contra la TV... pero hay que llegar al final.
Bu televizyonla kavgam devam edecek. Ta ki o uçurumu gösterip, önlemimizi alana dek.
GOON TV de Hitler se convierte en EL YOUTUBER FÜHRER
Çılgın TV-Hitler'i YouTube Führer'i oldu
HITLER DE TV CON LICENCIA
Çılgın TV-Hitler'i Nihayet Kovuldu!
Todo es posible en la TV.
Televizyon dünyasında her şey mümkündür.
HITLER DE TV Dona al SPA
TV-Hitler'i Hayvanların Korunması İçin Bağış Yaptı!
¿ Cómo realizo un canal de TV si me sabotean todo?
Hepiniz beni sabote ederken bir TV kanalını nasıl yöneteyim ki?
Eso quiere decir que no soy el tipo de la televisión por cable.
- Bu ben Kablo TV'ci değilim demek.
Mira, si quieres ver la televisión, está bien.
TV seyretmek istersen, izleyebilirsin biliyorsun.
Se aproxima el EENH, no importa lo que digan de Erica en la TV.
Televizyonda Erica ile ilgili ne söylerlerse söylesinler fırtına yaklaşıyor.
Luego me palmeaste como a un golden retrieve y te fuiste a ver la tele.
Sonra bir golden köpekmişim gibi beni okşadın ve Tv seyretmeye devam ettin.
Stefan se ofreció voluntario para trasladar tu centro de entretenimiento aquí para que ahora puedas ver la televisión desde tu sillón favorito.
Stefan eğlence merkezini buraya taşımaya gönüllü oldu Böylece en sevdiğin koltuktan TV izleyebilirsin.
La tele estaba encendida, así que sabía que Jess estaba despierta y quería advertirla.
TV açıktı, böylece Jess'in uyanık olduğunu anladım ve onu uyarmak istedim.
Me basé en programa de TV "Dr. Quinn".
Ben Dr.'tv-show üzerine dayalı Quinn'.
Un buzo es para hacer deportes, mirar la tele, no para un juicio.
Spora olur, tv seyretmeye olur ama duruşmaya olmaz.
¿ Qué hay de los teléfonos de línea o la TV?
Peki ya ana hatlar ya da televizyonlar?
Bueno, no creas todo lo que ves en televisión.
Evet, TV'de gördüğünüz her şeye inanmayın.
Cada inyección, cada cita, dándole baños, masajeando sus piernas, y al final, cambiándole los pañales y todo mientras el manejaba su camión y luego miraba TV y bebía cerveza hasta que se quedaba dormido.
Her iğne, her randevu, onu banyoya sokmak, bacaklarına masaj yapmak ve en sonunda bezini değiştirmek. Tüm bu süreçte o, aptal kamyonunu sürdü,... televizyon izledi ve sızana kadar bira içti. Her gece.
Me ocupo de los cheques del alquiler y lo que vemos en la televisión, y tú de cocinar, limpiar, lavar, comprar y los servicios nocturnos. ¿ Qué está haciendo aquí nuestro horrible vecino Kevin?
Kira çekleri ve TV'de izleneceklere karar verme benim. Sen de pişirme, temizlik, çamaşır, alışveriş ve yatak hazırlığı hizmetleri. Berbat komşumuz Kevin burada ne yapıyor?
Se tiraba en el sofá a mirar tele, o tocaba la guitarra en su cuarto.
Koltuğa uzanıp sadece TV izlerdi. Odasına girip gitar çalardı.
Es gracioso porque a veces estaba 4 horas frente a la tele y uno pensaría que no hacía nada pero mientras tanto estaba tocando la guitarra y pensando cosas y te ibas un par de horas y cuando volvías él había pintado algo, o dibujado una tira cómica o tenía escrita y grabada una canción.
Bu çok komik çünkü bazen orada öylece oturup dört saat TV izlerdi, bir şey üretmediğini düşünürsünüz ama bunu yaparken gitar çalıyor veya bir şeyler düşünüyor olurdu sonra birkaç saatliğine gidip geldiğimde duvara bir resim veya karikatür çizmiş olurdu, bir şarkı yazıp kaydetmiş olurdu.
Querida, vacía TV, entidad de todos los Dioses Corporativos :
NASIL OLUR DA BU KADAR KÖTÜ BİR GAZETECİLİK ANLAYIŞINI BENİMSERSİNİZ
Cada vez que veo en la tele que un niño murió o veo a un padre contando que perdió a su hijo, no puedo evitar llorar.
TV'DEKİ DİZİLERDE NE ZAMAN ÖLEN BİR ÇOCUK GÖRSEM VEYA ÇOCUĞUNU KAYBEDEN BİR AİLENİN KONUŞTUĞUNU GÖRSEM KENDİMİ AĞLAMAKTAN ALIKOYAMIYORUM.
La TV seguía encendida, dejaron el auto afuera, comida en la mesa.
Televizyonları hâlâ açıkken, arabaları dışarıdayken ve yemek masanın üzerindeyken.
Ya sabe, estoy ahí sentado recuperándome de mi herida de bala... viendo todas esas series forenses de casos sin resolver de la televisión... y entonces oigo que la mierda empieza a salpicar el ventilador... gracias a ese amante suyo, Markham, en Harlan... y... me despertó la curiosidad.
Oturmuş, kurşun yarasının iyileşmesini beklerken ve TV'deki bütün boktan çözülmemiş esrarengiz adli inceleme dizilerini izliyordum ki aşığın Markham'la Harlan'da işlerin boka sardığını duydum ve meraklandım.
¿ Estarás a cargo de la TV...?
TV senin kumandanda olsun ister misin?
¿ Abed? Cuando hacen un fundido a tres semanas antes en la televisión, no viajan en el tiempo, imbécil.
TV'de üç hafta öncesini gösterdiklerinde zamanda yolculuk yapmıyorlar, gerzek.
- Papá será una celebridad de TV.
- Babanız televizyona çıkacak.
- ¿ Podemos ver tele?
- TV izleyebilir miyiz?
Se quedaban unos días y luego partían hacia otra dirección, y un emprendedor reportero de la televisión de Granada en Bretaña los siguió.
Ama İngiltere'deki Granada TV'den girişimci bir muhabir onu buldu.
También instalamos todo el equipo audiovisual en el hogar de Cruise.
Cruise'un evine TV sistemleri kurdular.
- Años después, - Nazanin se convirtió en una exitosa actriz de televisión y obtuvo un pequeño rol en una película de Paul Haggis.
Yıllar sonra, Nazanin başarılı bir TV oyuncusu oldu ve bir Paul Haggis filminde küçük bir rolü oldu.
Ahora estoy encendido.
- Hayır, TV markası. Zekâm fışkırıyor.
Su mamá consigue un nuevo televisor con sonido envolvente.
Annesi de yeni bir 5 + 1 TV sahibi oldu.
No me importarían algunas de esas pantallas planas.
Ben de oradaki düz ekran tv'lere hayır demezdim.
Será transmitido en vivo.
TV'de de yayınlanacak.
Alguien de la televisión local.
Yerel bir TV'deki arkadaşına.
Meteorólogo de televisión y abogado de prostitutas.
TV hava durumu sunucusu ve orospuların avukatı.
¿ El que trabajó en la televisión local?
Yerel bir TV programında çalışan?
- CORTE DE CABELLO A LA 1 y 30.
- Sadece TV'de gördüklerimi biliyorum.
Por qué no improvisas la canción de un programa de TV y todos hacemos las caras cursis de los créditos.
Mikrofon hâlâ açık mı?
¿ La estación de TV?
- TV istasyonu mu?
La televisión está aquí.
TV burada.