Translate.vc / Spanish → Turkish / Ultimo
Ultimo translate Turkish
43,102 parallel translation
Ken Miles fue asesinado dos meses después de su primera victoria, prubando el ultimo GT40.
Ken Miles ilk zaferlerinden 2 ay sonra yeni GT40'ı test ederken öldü.
De acuerdo, el último vuelo de Randy aterrizó en la terminal cuatro, y su próximo vuelo sale de la terminal seis.
Randy'nin son uçağı dördüncü kapının oraya iniş yaptı. Bir sonraki uçağı da altıncı kapının oradan kalkacak. Birazdan burada olur.
SUICIDIO / ÚLTIMO MOMENTO - como un abogado trabajador y considerado.
Çalışkan ve düşünceli bir genç avukat olarak.
Por último... dijo la frase más vulgar que he oído en mi vida.
Sonra... Hayatım boyunca duyduğum en bayağı şeyi söyledi bana.
El último día de un policía es el día en que le disparan.
Polisin son günü, vurulduğu gündür.
He planeado esto hasta el último detalle.
En ince detayına kadar düşündüm.
Sorprendentemente, después de trabajar con Riggs y Murtaugh en nuestro último caso con el cartel, pidió ser transferido con nosotros a tiempo completo.
Muhtemelen, Riggs ve Murtaugh'la en son kartel davasında çalıştıktan sonra bizimle tam zamanlı çalışak için atama istedi.
Y fue así como se equivocaron en este último robo.
İşte bu yüzden son seferde çuvalladılar.
Su último trabajo estable fue en 2009.
Düzgün son işi 2009 yılındaymış.
Escucha, Marco, te juro que esto es lo último que se me hubiera pasado por la cabeza en el parque, ¿ vale?
Marco, yemin ederim bu aklımdan geçen son şeydi tamam mı?
No es el primero y no será el último.
Yaralanan ilk çocuk değil. Sonuncu da olmayacak.
Bueno, soy el último que podría juzgarlo.
Seni yargılayacak son kişi benimdir herhalde.
El Gran Servicio de Noticias Nazi ha sabido, en un último cambio de planes, que el Führer pasará las próximas semanas en su retiro montañoso de Austria.
Büyük Nazi Haber Servisi planlardaki, son dakika değişiklerini öğrendi, Führer önümüzdeki bir kaç haftayı geçirmek için Avusturya'daki dağ evine çekilecek.
Un último intento.
Son bir atış daha.
Nueve de ellos tenían ubicaciones, y el último tenía un enlace a un video en Periscope.
9'unun yeri belliydi, sonuncada ise Periscope videosuna bağlantı vardı.
Todavía estamos recuperando fragmentos de los discos duros de Kaier, pero fui capaz de extraer el último plan que Gato a las Sombras vendió.
Hala Kaier'ın disklerinden bilgi kurtarmaya çalışıyoruz, ama Shadowcat'in son sattığı planı çıkarabildim.
¿ Kessler fue el último objetivo?
Kessler son hedef miydi?
No muchas quinceañeras tomaran vuelos de último minuto para salir del país.
15 yaşındakiler pek yurtdışı için son dakika uçuşları yapmaz.
No sin antes dejar un último mensaje :
Ama gitmeden son bir mesaj bıraktılar :
Y será lo último que prueben.
Ve bu tadacakları son şey olur.
Me encantaría quedarme a ayudarte con la bebé, pero... tengo mucho que hacer antes que Nieves dé su último aliento.
Kalıp bebeğin gazını çıkarmada sana yardım etmek isterdim fakat Pamuk Prenses'in son nefesinden önce yapmam gereken tonlarca şey var.
Lucharé por ella hasta mi último aliento.
Son nefesime kadar onun için mücadele edeceğim.
Si estás en una cena y alguien te pregunta sobre tu tatuaje, lo último que dices es :
Bir aksam yemeginde biri dövmenle ilgili sohbete girmeye çalisirken söylenebilecek son sey
Jugaré con el último tío del banquillo.
Son yedekle oynarım.
- A pesar que me guste la idea de una dieta basada en vegetales, ya que funciona para mi, Quería que este documental fuera preciso con lo último en la ciencia de los alimentos.
Sırf bitkisel bir beslenme düzeni benimseme fikrini, özellikle de bende işe yaradığı için sevsem de bu filmin gıdayla ilgili son bilimsel gelişmeler konusunda hassas olmasını istedim.
Adoro los placeres simples, son el último refugio de los complejos.
"BASİT ZEVKLERİ SEVERİM. ONLAR KARMAŞIK İNSANLARIN SON SIĞINAĞIDIR."
El golpe uno viene debajo de la línea del ojo... el cuchillo está fuera de la visual hasta el último segundo.
Göz hizasındayken darbe gelir ve son saniyeye kadar bıçağı göremez.
Déjame dar un último argumento del por qué deberías dar tu apoyo.
İzin ver de neden desteklemen gerektiğini açıklayayım.
Claro que el último secretario de prensa casi se ahoga en su propio sudor, así que... el listón está bajo.
Gerçi son sözcü terden suya batıyordu, onu geçmek zor değil.
Lo último que le oímos decir fue preguntar si había un arma a bordo.
Son duyduğumuz şey, teknede silah olup olmadığını soruyordu.
Ese era el último.
Bu sonuncusu.
Un último día de gloria en el Gran Ejército de la República.
Büyük Cumhuriyet ordusunda son bir şanlı gün.
Es el último aviso amigable que recibirás.
Bu da son kez alacağın bir dost tavsiyesi olsun.
Cuando regresé de mi último viaje...
Son nöbetten geri döndüğümde... Timdeydim.
Fue lo último que supe de él hasta ahora.
O gün bu gündür haber alamıyorum. Ona yardım edeceksiniz misiniz?
Te aseguro que lo último es mucho más divertido.
Seni garanti ederim ki... içerisi çok daha eğlenceli.
Oh, después hubo un programa de TV llamado : El último vino del verano, que iba de tres viejos muy mal vestidos que se cayeron, y todo lo que hicieron acabó mal.
Bir de "Last Of The Summer Wine" adında 3 oldukça kötü giyinen yaşlı adamın düşmesiyle ve yaptıkları her şeyin ters gitmesiyle ilgili bir program vardı.
Y yo iría en el DB11, el último en una larga lista de elegantes y bellos gran turismos de Aston Martin.
Bense DB11 süreceğim. Aston Martin'in zarif ve güzel GT arabalarının en sonuncusu.
Usted compró el último GT, ¿ verdad?
Son GT'yi aldýn, deđil mi?
... Comenzamos el último tramo de dos millas de nuestro viaje épico.
... epik yolculuğumuzun son iki mil ayağına başladık.
Bueno, hasta ahora, porque Ford ya ha decidido que el último Mustang será vendido en el Reino Unido con un motor V8 y el volante a la derecha.
Şu ana kadar, çünkü Ford yeni Mustang'i V8 motor ve sağdan direksiyonla... İngiltere'de satmaya karar verdi.
- Creo... - Es un poco exagerado. - Puede ser su último Acción de Gracias, Beth.
Biraz garip ama bu onun son Şükran Günü olabilir, Beth.
Lo último que supe, hacía análisis de bombas para el FBI en Quantico.
En son duyduğumda Quantico'da FBI için bomba analizinde çalışıyordu.
Pero este es el último sitio que me queda que no tengo que compartir con mi familia.
Burası ailemle paylaşmak zorunda kalmadığım elimdeki tek yer ama.
Un último más.
- İyi bari, titriyorsun şu an çünkü.
He estado teniendo una relación online durante el último par de meses.
Geçtiğimiz birkaç aydır internet üzerinden bir ilişkim vardı.
El último par de meses he estado viniendo aquí cuando sé que no están en casa.
İki aydır evde olmadıklarını bildiğimde buraya geliyorum. Ne?
Habría jurado que el último tiro iba dentro.
O son şutun gireceğine yemin edebilirdim.
Jefa... estoy libre si quieres una residente de último año antes que a un interno.
Şef, intörn yerine kıdemli asistan isterseniz ben müsaitim.
Lo último que vio antes de que se dio la vuelta.
Dönüşmeden önce son görükleri kişiyim.
Era lo último que vio antes de morir.
O, onların ölmeden önce gördükleri son şey.