Translate.vc / Spanish → Turkish / Visión
Visión translate Turkish
8,842 parallel translation
Usted permanecerá en la finca, Mantenga un ojo visión de las cosas,
Malikanede kalıp, her şeye göz kulak olacak mısın?
Una visión desgarradora.
Ne hoş bir görüntü.
Podemos convertir a este gigante en una entidad masiva, con visión a futuro, y tu, estarás de primero sobre la pirámide de Jacob Wheeler.
Bu şirketi büyük, ileriyi düşünen bir kuruluşa dönüştürebiliriz. Ve siz de Jacob Wheeler'la iyice yakınlaşırsınız.
Si crees tanto en esta visión para Westgroup, ¿ Por qué no la compartes con tu futuro suegro?
Westgroup adına bu vizyona o kadar çok güveniyorsan gidip fikirlerini kayınpederinle paylaşsana.
El no entendería mi visión de la forma en que tu lo hiciste.
O vizyonumu senin anladığın gibi anlayamaz.
Sean Ramsey puede no ser lo que habíamos pedido, pero es ello que nos han dado, y su visión es lo que está salvando el mundo.
Sean Ramsey bizim istediğimiz kişi değildi belki. Ama bize verilen oydu ve vizyonu dünyayı kurtarıyordu.
¿ Y cuál es su visión exactamente?
Bu vizyon tam olarak ne oluyor peki?
Sí, bueno, eso es una visión bastante anticuada de la misma.
- Bu demode bir kullanım...
Vaya, tenía una visión de la apariencia del producto, pero tú lo has creado superando todas mis expectativas de una forma que...
Bu ürünün nasıl görüneceğine dair bir düşüncem vardı. Ve sen olaya el atıp bir şekilde beklentilerimin üzerine çıktın.
En mi visión, Teresa recuperó la cartera de Sebastián.
- İmgemde Teresa Sebestian'ın cüzdanını alıyordu.
Antes que enciendas tu Huele-Visión, Dr. Hodgins, sólo quiero agradecerles a ambos que estén hoy aquí.
Kokumetreyi açmadan önce, ikinize de bugün burada olduğunuz için teşekkür ederim Dr. Hodgins.
- Booth y mi editora creen que ayudaría a nutrir mi base de fans y espero ganar visión antropológica en el comportamiento sociológico online y cómo está destruyendo las relaciones interpersonales.
Ben de çevrimiçi sosyal yaşam ve ilişkileri nasıl yok ettiğine dair antropolojik bir... -... bakış açısı yakalamak istiyorum.
Visión global... tú y yo queremos lo mismo.
Büyük resme bak. İkimiz de aynı şeyi istiyoruz.
- ¿ Evelyn, algún cambio de visión?
- Evelyn, görmende bir değişiklik var mı?
¿ Cómo está tu visión nocturna, Batman?
Gece görüşün nasıl Batman?
Todo se me vino a la vez, y tuve esta espantosa visión del futuro, donde terminaba completamente solo en esta casa.
Her şey bir anda üzerime geldi, geleceğe dair korkunç şeyler gördüm sonunda evde yapayalnız kalıyordum.
El asesino estaba en su línea de visión.
- Tetikçi onun görüş alanındaydı.
¿ Su visión se volvió negra?
Gözün kararmaya mı başladı.
Alguien con suficiente astucia para contrarrestar la nuestra, y ocultar sus caras de nuestra visión.
Bize karşı gelebilecek kadar açıkgözlü biri ve görülerimizden kaçabilen biri.
Solo mira tu laptop y evita la visión periférica, ¿ sí?
Sen gözünü dizüstünden ayırma ve etrafa bakmaktan kaçın tamam mı?
Mi mente, mi visión desatada.
Bağımsızlaşan zihnim ve vizyonum.
para ser importante, necesitamos visión
Piyasada kalabilmek için sağlam bir vizyona ihtiyacımız var.
Cuando estaba en la bañera, esperando para darme mi segundo baño, una visión se ha apoderado de mí.
Küvette oturmuş ikinci kez dolmasını beklerken bir şey gördüm.
¡ Y esa visión nos hará ricos a todos!
Bizi zengin edecek bir görüntü.
Excepto que su visión no fue algo inútil sobre sumas. ¡ Oh, no!
Tabii bu matematik gibi saçma bir şey için değildi.
Su visión fue una audaz y dinámica empresa...
O cesur, dinamik bir işletmeyi gördü.
¡ Mi visión ha sido comprometida!
Görüşüm hasar aldı!
Mi visión está dañada.
Görme duyum bozuldu.
Invertimos cada dólar que podemos, una estrategia con visión de futuro para asegurar la solvencia financiera durante el tiempo que se necesite.
İmkanımız olduğu her bir doları yatırım için kullanıyoruz. Finansal yeterliliğimizi sağlamak için gerektiği kadar kullanacağımız uzun vadeli bir strateji.
Porque la grandeza es cuestión de visión.
Çünkü büyüklük tasavvurla alakalıdır.
Su visión del mundo.
- Dünya görüşünü.
Arnold Rothstein fue una influencia y modelo no solo por su visión comercial, sino por su completo modo de vida.
Arnold Rothstein sadece işe bakış açısıyla değil yaşam biçimiyle de insanlar üzerinde etki bırakan biriydi.
Tengo visión borrosa. Me siento frío y sudado.
Ellerimde kuruma ve üşüme var.
Así que cortaalambres, esquemas de alarmas, gafas de visión nocturna y palitos fluorescentes.
Tel kesiciler, alarm şemaları gece görüşlü gözlük ve parlayan ışık çubukları.
No lo sé, pero estas son sus gafas de visión nocturna.
Bilmiyorum ama bu gece görüş gözlüğü onunmuş.
La visión.
Kehanet.
La visión de Nostradamus.
Nostradamus'un kehaneti.
Tu amigo, Nostradamus, tuvo una visión.
Arkadaşın, Nostradamus, bir kehanet gördü.
Parece que las cámaras de Point Dume consiguió el barco en la visión nocturna.
Görünüşe göre Point Dume kameraları yatı gece görüşüyle çekmiş.
Como... como puede ver, tengo buena salud y mi visión es 20 / 20 que es importante, ¿ no?
Gördüğünüz gibi iyi durumdayım ve görüşümde sorun yok ki bu önemli değil mi?
Recibo una vibra, y luego una visión de algo que ya ha pasado, y luego se va.
Bir şeyler hissediyorum.. ... yaşanmış şeyleri görüyorum sonra kaybolup gidiyor.
¡ La visión!
Kehanet!
Una visión. El punto de ser Primer Ministro es el cariño de la gente.
Başbakan olmanın anlamı budur.
Se pierde la visión y es peligroso en este tipo de situaciones.
Bizimkisi gibi bir durumda öldürücü bir hal alır.
Un producto de tu imaginación, una visión de lo que supusiste que ocurrió contra lo que realmente ocurrió.
Senin hayali uydurmana karşı gerçektede öyle olduğunu varsayalım. Birde ne görelim?
Creo que es el momento de enviar a alguien al programa de Sally, hablar con el país directamente, desafiar su visión antifeminista, ya sabe, ponerla en su lugar de una vez por todas.
Bence, bu sefer Sally'nin şovuna doğrudan ülkeyle konuşan anti-feminist görüşler üzerinde bilgi sahibi onun karşısına koyabileceğimiz birini çıkaralım.
No me siento bien con la visión de sangre.
Sadece kan görmeye dayanamıyorum da.
Bueno, Heidi se desmaya ante la mención de la sangre, ya no solo la visión, de hecho ha mejorado su fobia.
Heidi kanın adını duyunca bayılıyor artık görmesine bile gerek yok, fobisinde seviye atladı.
En el momento en el que la visión se encuentra con la ingeniería- - Contratas personas.
Vizyon mühendislikle buluştuğu zaman bu işten anlayanları işe alırsın.
Es sobre no dejar que el dictamine nuestra visión.
- Hayır, ikisi de. Derdimiz vizyonumuza karışmasına izin vermemek.
Entonces, ¿ es mi visión?
Gözlerimde bir sorun olmalı!