Translate.vc / Spanish → Turkish / Vivían
Vivían translate Turkish
1,353 parallel translation
¿ Vivían juntos?
Beraber mi yaşıyordunuz?
Los chicos vivían provocandola.
Onu her zaman mutlu etmek isterdik.
Aquí entre nos creo que la golpeaba cuando vivían juntos.
Bu aramızda kalsın.
Ellos vivían en Canadá y se mudaron para allá.
Kanada'dan oraya taşındılar.
Eso fue lo que era tan interesante. Todos los que en el film estaban vestidos de uniforme, que eran importantes, junto a Charlie, vivían su papel.
İlginç olan şey filmdeki üniforma giymiş herkes önemliydi, Charlie'yle birlikte rollerini adeta yaşadılar.
En eI piso de al Iado vivían tres viejas solteronas.
Yan odada evlenmemiş üç kadın kalıyordu.
" Erase una vez un país en el que vivían una cigarra y una hormiga.
Evvel zaman içinde bir ağustos böceği ile karınca varmış.
¿ Dónde vivían antes?
Nerede yaşıyordunuz daha önce?
Los pacientes vivían su vida ajenos a los eventos que estarían por producirse.
Hastanedekiler, başlarına geleceklerden habersiz yaşamlarını sürdürüyorlardı.
¿ Ustedes vivían juntos, verdad?
- Beraber yaşıyordunuz, değil mi?
Sí, los chicos limpiaban sus cuartos Y mamá y papá vivían así.
- Çocuklar odalarını temizliyor. Anne ve baba böyle yaşıyor.
Basura por todas partes, Obviamente vivían de comida rápida.
Fast food beslendikleri bariz.
No pasó mucho antes de que los Tandaranos comenzaran a cuestionar la lealtad de todos los Suliban que vivían en su territorio.
Tandaranlıların, bölgelerinde yaşayan Sulibanlıların sadakatini sorgulaması çok sürmedi.
Hasta en su programa vivían mejor que aquí.
Balayı çiftleri bile bundan topludur.
Hasta su linda casita en la que vivían.
Yaşadıkları o küçük şirin evi bile.
" La gente descubrió, bastante pronto, que había objetos que vivían en estas teorías, que no eran cuerdas, sino que eran más grandes.
BURT OVRUT : Çok gecikmeden, bu teorilerde sadece stringler değil, daha büyük bazı nesnelerin de mevcut olduğu düşünüldü.
Ni en los días más oscuros de la servidumbre los hombres vivían en una esclavitud mayor que en estos días de militarismo.
Köleliğin en karanlık günlerinde bile insanlar bizim bugünlerde ordunun kölesi olduğumuzdan daha fazla köle olmamışlardır.
Mandé llamar a los camioneros que vivían cerca. Todos consintieron.
Araçlar yakınlarda yaşayan şoförlere gönderildi ve hepsi kabul etti.
La magnitud de la atrocidad era mayor en los lugares que cambiaban de manos de repente, donde los soldados vivían de lo que daba la tierra, donde no estabas seguro de quién era el enemigo.
Kimin düşman olduğunu bilmediğiniz, askerlerin ihtiyaçlarını o bölgeden sağladığı ve toprakların birden bire el değiştirdiği yerlerde gaddarlık için büyük alanlar olur.
Respaldada por una Rusia eslava, Serbia se veía como la única esperanza independiente para los eslavos que vivían bajo gobierno extranjero en los Balcanes.
Slav Ruslar tarafından desteklenen Sırbistan, kendisini Balkanlarda yabancı yönetimler altında yaşayan Slavlar için tek bağımsızlık umudu olarak görüyordu.
A través del ordenador y Los instrumentos que inventó.... Habló a las personas que vivían Lejos, sobre las estrellas.
- Bilgisayar ve bir sürü aleti o icat etti çok uzakta yıldızlarda yaşayan canlılarla konuştu.
Mi papá era un científico grande. Habló a personas que vivían en las estrellas.
... babam büyük bir bilim adamıydı, yıldızlarda yaşayan insanlarla konuşurdu.
Como le dije Irving Berlin y Bob Little decían que siempre era Navidad... cuando vivían en esa casa.
Irving Berlin'in, bu adreste otururken Beyaz Noel diye bir şarkı yazdığını size söyleyeyim.
En 1943, más de la mitad de los judíos que vivían en Alemania, vivían en Berlín.
... 1943'te hâlâ hayatta olan Yahudilerin yarıdan fazlası Berlin'de yaşıyordu.
Mis padres vivían en Queens.
O zamanlar ailem Queens'deymiş.
Aquí fue donde vivían.
Yaşadıkları yer burası.
Como ustedes dos vivían modestamente, la cantidad no debería de ser muy alta.
İkiniz refah içindeydiniz. Rakamın çok kötü olduğunu sanmıyorum.
Vivían en Nueva York.
New York'ta yaşıyorlardı.
Siempre me interesaron las perras, que vivían en esa casa.
Bu evde yaşayanlara karşı her zaman bir şeyler hissetmiştim.
Parece que sabes lo que haces. ¿ Tus padres vivían en el campo?
Ne yaptığını iyi biliyorsun, ailen çiftçi miydi?
Ellos vivían en la casa.
Bizim evimizde yaşadılar.
Así que la madre tenía estos dos hijos, vivían de la caridad, o no sé...
Arnold'ın annesi 2 oğlanla kalmış. Paraları yokmuş. Bilmiyorum.
Vivían en un sótano.
Bir apartmanın bodrum katında oturuyorlarmış.
Hace mucho tiempo, había un lugar... donde vivían juntos un hermano y su hermana.
Uzun bir zaman önce bir adamı seven genç bir kız vardı.
Felipe era de Betsaida, el pueblo donde Andrés y Pedro vivían.
Philip Bethsaida'dandı, Andrew ve Peter'ın yaşadığı kasabadan.
Bailaba para sus vecinos que vivían al otro lado.
Dans ederdi komşuları için hemen karşı taraflarında
Y vivían en cuartos, bastante como este. ¿ Sabes por qué?
Tıpkı buna benzer yerlerde yaşarlardı. Neden, biliyor musun?
Vivían seis miembros de la orden, pero cuando llegó la policía no había nadie.
Birliğin altı üyesi burada yaşıyormuş, ama sonra polisler gelince, hepsi gitmiş.
Sabían dónde vivían.
Onların nerede yaşadığını biliyordu.
Vivían juntas hasta hace un par de meses.
Birkaç ay öncesine kadar birlikte yaşıyorlarmış.
Cómo era con Toya, Cómo vivían.
Toya'yla nasıl yaşadıklarını.
Ahora podemos aprender cómo vivían nuestros ancestros.
Atalarımızın nasıl yaşadığını şimdi öğrenebiliriz.
Los pines azules indican dónde vivían, ¿ verdad?
- Mavi iğneler yaşadıkları yeri gösteriyor, değil mi?
Los asesinatos sucedieron por toda el área de la ciudad, pero las victimas todas vivían en Marin County.
Cinayetler * Bay Area genelinde işleniyor, Ama kurbanların hepsi Marin İlçesinde yaşıyor.
Creí que Uds. Vivían de la tierra.
Sizlerin ekmeğinizi doğadan çıkardığınızı sanıyordum.
Igual que el resto de los chicos que vivían allí.
Normal bir çocuğa benziyordu.
Vivían en unas condiciones espantosas, 18 por habitación, un solo baño, casi sin comida y sin seguridad social.
O zavallı insanların yaşadığı şartlar. 18 kişi aynı odada yatıyormuş. Bir tuvalet varmış.
En los aeródromos se vivían escenas terribles.
Hava alanlarında korkunç sahneler yaşanıyordu.
Déjame adivinar. - Bueno, yo siempre me imaginaba... que los periodistas deportivos vivían en la... miseria. No te gusta.
- Tahmin edeyim, beğenmedin.
Betania era el pueblo donde Maria y su hermana Martha vivían.
Bethany, Mary ve onun kız kardeşi Martha'nın yaşadığı kasabaydı.
¿ Betty y Usted vivían juntas?
- Evet.