Translate.vc / Spanish → Turkish / Vulnerable
Vulnerable translate Turkish
2,444 parallel translation
No tengo tiempo para ti. Y te hace sentir vulnerable.
Sana zaman ayırmadım ve kimsesiz hissetmene neden oldum.
¿ Uso mi mal humor de barrera porque temo ser vulnerable?
Hassas olmaktan korktuğum için huysuzluğumu set olarak mı kullanıyorum?
Lo hicieron vulnerable.
Bunlar da onu savunmasız yaptı.
Está muy vulnerable.
Çok hassas.
¡ Ahora saben que eres vulnerable!
Senin savunmasız olduğunu biliyorlar!
Estarías solo. Vulnerable.
Yalnız ve savunmasız olursunuz.
El antiguo edificio ha sido declarado "estratégicamente vulnerable".
Eski bina, "stratejik olarak tehlikeli" olarak ilan edildi.
No existe ningún punto de entrada vulnerable.
Girişin savunmasız noktası yok.
Como buceadora sin tanque, soy muy vulnerable cuando subo a respirar a la superficie.
Bir serbest dalgıç olarak, Nefes almak için yüzeye çıktığımda aşırı derecede savunmasızım.
Es lo que ella hace Elige al chico más vulnerable, y lo convierte en su proyecto
Etraftaki en şüpheli çocuğu seçiyor ve onları bir projeye dönüştürüyor.
Estás sin ropa, te sientes vulnerable, pero no pasa nada.
Anlıyorum, çıplaksın, savunmasızsın ama güvendesin tamam mı?
Eres tan vulnerable como un cachorro.
Pekâlâ, bir köpek yavrusu kadar savunmasızsın.
Lo débil y vulnerable.
Zayıf ve savunmasız olanlar.
Estoy vulnerable.
Hassasım.
¿ Es una costumbre gitana, manipular a la gente cuando está más vulnerable?
İnsanları en zayıf halindeyken manipule etmek bir Çingene geleneği midir?
Era vulnerable y sola, pero tenía un alma caritativa.
O yalnız ve hassastı, ama iyi bir ruhu vardı.
Estaría toda abierta y vulnerable y la mierda, y él estaría a miles de kilómetros de distancia, de vuelta con su familia.
Tamamen açık, savunmasız ve pis bir durumda olurdum. O da milyonlarca km uzakta, ailesinin yanında olurdu.
Pero tiene un punto vulnerable.
Ama kör bir nokta var.
Entonces yo tenía algunos... impulsiva, vulnerable, reina del drama.
Bir kaç tane vardı. Düşüncesiz, kolay incinir, drama kraliçesi.
El corazón de Brooke es muy vulnerable.
Brooke'un çok hassas bir kalbi var.
Para que sepas, nunca he estado más vulnerable.
Daha önce hiç bu kadar hassas olmamıştım.
Intenté acercarme a Jamie y Lydia mientras Nathan era todavía vulnerable
Nathan hala hassasken, Jamie ve Lydia'ya yakınlaşmay çalıştım.
Me siento vulnerable.
Şu anda çok hassasım.
Si te muestras vulnerable con esto lo sufrirá el Gobierno.
Bunun ne kadar hassas olduğunu ve hükümetin ne kadar zorlanacağını göster.
de dejar pasar una buena pelea. pensó que el Dal era vulnerable.
Sanırım Dal'ın savunmasız olacağını düşündükleri için, sayıları da oldukça azdı.
Su omnipotencio le hace vulnerable. El tiempo de atacar llega cuando cree que ya ha ganado.
Onun herşeye yettiği düşüncesiyle kendini bitirecek.
El Espíritu del Lobo me dijo que el Garuda sería más vulnerable cuando creyese que ya había ganado.
Kurt Ruhu bana Garuda'nın savaşı kazandığını düşündüğü anda aslında yenilmiş olacağını söylemişti..
Y quiero conocer cada parte de ti... la parte vulnerable, la parte loca.
Seni her halinle görmek istiyorum. Zayıf yanlarını, deli hallerini.
- Está bien sentirse vulnerable.
- Kendini savunmasız hissetmen normal.
Este es el momento más vulnerable de todo el plan.
Plânın en hassas kısmı burası.
Me sentí tan vulnerable cuando lo hicieron.
Onların yaptığı gibi kendimi savunmasız hissettim.
Mientras se trenza con el león en Occidente, el norte está vulnerable.
Onlar batı diyarlarında aslanla kapışırken kuzey alınmak için hazır bekliyor.
Necesito hablarle sobre el transporte de una persona vulnerable.
Sizinle tehlikedeki bir kişinin sevkedilmesi hakkında konuşmam gerekiyor.
Luego, justo al lado de esa Marina tienen a esta pequeñita que nunca recibió mucho amor de su madre. Muy vulnerable, terriblemente desilusionada y triste.
Diğer Marina ise, annesinden hiç sevgi görmemiş son derece kırılgan, üzgün, hayal kırıklığına uğramış minik bir kız çocuğu.
Ella lo hace ahora más vulnerable, mas directo. No hay obstáculos entre ella y la audiencia.
Kendini çok daha tehdide açık, ulaşılabilir bir hale getirdi.
y yo quería ser tan vulnerable con ella como ella lo ha sido con todos los demás.
Onun kendini tehlikeye açık kıldığı kadar ben de kendimi açmak istedim.
Un joven encuentra a una chica vulnerable, se la lleva a la cama con un beso y palabras amables.
Genç bir adam savunmasız bir kız bulur, bir öpücük ve ince sözlerle ayartıp yatağa atar.
¿ Quien sabría que un marciano sería vulnerable a un virus humano?
Bir Marslı'nın insan virüsüne yakalanabileceğini kim bilebilirdi?
Él es vulnerable, Tyrion. Y eso es bastante aterrador para él.
Tyrion çok savunmasız kaldı ve bu da onu çok korkutuyor.
Sin la ansiedad que mantiene a raya tu vanidad, eres vulnerable a un sindrome llamado hiper-narcisismo.
Gösterişini dizginleyecek kaygın olmadığında hiper narsisozis adında bir sendroma karşı savunmasız olacaksın.
Es simpático y vulnerable, pero sincero y directo a la vez.
Sevimli ve hassas ama lâkin dürüst ve açık sözlü.
Sé que puede ser muy difícil hacerte vulnerable, pero por lo general vale la pena.
Kendini savunmasız bırakmak zor olabilir ama genelde buna değer.
En el peor de los casos, haz que la mujer se sienta vulnerable.
En kötü durumda, kadının kendisini savunmasız hissetmesini sağla.
Sí, Marilyn era preciosa y vulnerable, pero también era una drogadicta, un icono sexual suicida, del tipo del que el mundo nunca tiene suficiente.
Evet, Marilyn göz kamaştırıcı ve kalbi kırıktı ama aynı zamanda intihar eğilimli, bir uyuşturucu müptelası milletin doyamadığı bir seks ikonuydu.
Permítete ser vulnerable con él.
Kendini savunmasiz gibi göster.
Nosotros éramos el equipo de perdedores que contrataste para que Rocky pensase que eras vulnerable.
Bizi ezik gösterip, kendini savunmasız gösterdin.
Aprovecharse de alguien tan vulnerable.
O derece savunmasız olan birinden faydalanmak...
Londres es vulnerable a un ataque.
Londra saldırıya uygun.
Esperan hasta que la víctima está en el momento más vulnerable para perpetrar sus crímenes.
Sürekli bir takipten bahsediyorum. Suçlarını icra etmek için kurbanın en savunmasız olduğu anı beklerler.
Sin importar la edad, vivir en la calle la hace vulnerable a desnutrición consumo de drogas, VIH, todas cosas que pueden explicar sus síntomas. No hay signos de desnutrición.
Yaşı ne olursa olsun, sokaklarda yaşamak onu beslenme eksikliğine, ilaç bağımlılığına, HIV'e açık hale getirir ki hepsi semptomlarını açıklayabilir.
Soy vulnerable.
Zayıfım.