English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Vídeo

Vídeo translate Turkish

5,031 parallel translation
¿ Has podido sacar el vídeo de las cámaras
Banyo dışından
Tiene abierto un vídeo.
Bir video açtı.
Sí, acabo de ver el vídeo que Lexi grabó en el coche del secuestrador.
Lexi fidyecilerin araçta vurduğunu Evet, ben sadece videoyu gördüm.
Mientras tanto, quiero ver ese vídeo.
Bu arada, ben videoda bakmak istiyorum.
Parece que Lexi estaba intentando enviarle el vídeo a alguien.
Birine bu klibi göndermek için Lexi çalışıyordu gibi görünüyor. Bu telefon numarasını, ama o gitmedi O girdi.
He estado analizando el vídeo que Lexi grabó, y por el salpicadero, puedo decir que el vehículo donde fueron secuestradas es una Chevrolet Suburban de 1986.
Ve pano, ben söyleyebilirim Ben Lexi aldı, video olduğu, analiz edilmiş 1986 Chevrolet Suburban araç onlar oldu kaçırıldı bulundu.
NUEVO MENSAJE DE VÍDEO
Bilinmeyen Numara : Yeni Görüntülü Mesaj.
- Lo estoy grabando. Esto está en vídeo.
Kayıttasınız.
" A continuación, en esta media hora, un nuevo vídeo de Naughty by Nature, pero antes, esta pedazo de improvisación de Wreckx-n-Effect.
Yarım saat içinde... " "... Naughty By Nature'ın yeni klibi gelecek... "
¿ Te puedo pedir prestado tus cintas de vídeo?
DVR'ını alabilir miyim?
Pensaba que era para pedir prestado mi vídeo.
- DVR'ımı almak için gelmiştin hani?
Pedir prestado tu vídeo es un subconjunto de arreglar esta puerta.
- Onu da hazır gelmişken alayım dedim. Gördün mü?
Tengo a Sloan al teléfono, sacando imágenes del vídeo de vigilancia a ver si los localiza.
Sloan ile konuşuyorum, takip edebiliriz diye CCTV kayıtlarına bakıyor.
Tenemos imágenes de vídeo de su propia declaración.
Elimizde gösterdiğiniz video var.
En el vídeo parecía mucho más fácil.
Videoda çok kolay duruyordu.
Después de mi vídeo viral. Pude probar la fama.
Tutulan o videomdan sonra ben de şöhreti tattım.
Todo lo que encontramos fue este estúpido vídeo de él haciendo karate.
Bir tek karate yaptığını gösteren şu aptal kaseti bulduk.
Vi tu pequeño vídeo en YouTube.
O videonu YouTube'da gördüm.
El vídeo demuestra que fui atacado, y la acusación no cree que pueda conseguir una condena.
Saldırıya uğradığımı gösteren kaset bulundu. Savcılık mahkumiyet kararı verilmeyeceğini düşünmüyor.
¿ Tienes el vídeo?
Video sende var mı?
- ¿ Tiene un vídeo?
- Videoya aldin mi?
En el vídeo, algo demasiado gráfico para enseñarlo aquí, la sintética parece ser brutalmente....
Bizim için burada göstermesi çok çarpici videonun bir kisminda Sentetik çok zalimce...
¿ Tienes algún vídeo?
Video kaydı var mı?
Si tenemos suerte, un vídeo de la imagen que lo compró.
Şanslıysak, alanın videosunu bulabiliriz.
- ¿ Tienen vídeo?
- Ellerinde video var mı?
No hay vídeo en el baño.
Banyoda görüntü yok.
Si no hubiera visto el vídeo... ni en broma.
Videoyu görmesem. Yani, vurulduğunu...
El único vídeo de vigilancia que tenemos es desde aquí.
Tek video gözetimi bu tarafta.
El FBI vio el vídeo de la asesina de Criolla.
FBI, Criolla'nın suikastçisini bulmak için videoyu inceledi
Archivos de vídeo.
Video dosyalarından.
¿ Y qué hay del vídeo de seguridad del andén del metro?
Peki ya perondaki güvenlik kameraları?
Lo único que deben hacer es ver el vídeo de seguridad.
Yapmanız gereken sadece ; güvenlik kamerası kayıtlarını izlemek.
El sistema de vídeo del metro falló.
Metrodaki video sistemi arızalanmış.
- Sin ese vídeo...
- Bu kayıtlar olmadan...
¿ Sabes? , tal vez estamos viendo cosas que no son en este vídeo.
Belki de bu videoda çok fazla şeye bakıyoruz.
Tenemos un vídeo en el que sale usted huyendo de su cadáver.
Senin onun cesedinden kaçarken ki görüntülerin elimizde.
Hay un vídeo de seguridad, por si quieren verlo.
Eğer görmek isterseniz güvenlik kayıtlarımız var.
La dirección de la web tiene un archivo de vídeo comprimido, el cual descargué.
Web sitesinde sıkıştırılmış bir video var ben de indirdim.
- ¿ Por qué enviar un vídeo?
- Neden video göndersin ki?
He estado trabajando en el vídeo que tu pirómano envió.
Daireni yakanın gönderdiği videoya bakıyordum.
Solo usaron ese delito para mandarnos un vídeo que mostraba que el incendio del apartamento fue provocado.
Bize bu su videosunu gönderip yangının kundaklama olduğunu gösterdiler.
Los tenía en vídeo.
Kayda da almış.
¿ Alguna vez te dijo que rodó un vídeo de la fiesta del barco?
Tekne partisini kayda aldığını söyledi mi sana hiç?
Un vídeo de zombis.
Anladım. Bir zombi kaydı.
Puede que sea una pregunta rara, pero ¿ alguna vez te dio un vídeo?
Garip bir soru olabilir ama size hiç kayıt falan yolladı mı?
Oímos que tomó el vídeo aquella noche en la que pudo arrojar algo de luz.
O gün yaşananları kameraya almış ve bazı şeyleri çözmemize yardımcı olabilir.
Si Johnny Frost no era el amigo en la televisión local, entonces ¿ quién más tiene el vídeo?
Johnny Frost'un yerel TV'de arkadaşı yoksa o zaman bu kayıt başka kimde var?
Llevo intentado cargar este vídeo todo el día.
Sabahtan beri şu videoyu yüklemeye çalışıyorum.
Es el nombre del vídeo porno de Amy.
- Amy'nin seks kasetinin adı.
Un vídeo.
- Bir kaset!
¿ Un vídeo de qué?
- Neyin kaydı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]