Translate.vc / Spanish → Turkish / Éra
Éra translate Turkish
400,219 parallel translation
¿ No recuerdas cómo era antes de Kimmy?
Kimmy'den önce hayatımız nasıldı, hatırlasana.
Perdona, pensaba que este era un lugar seguro para expresar mis emociones.
Pardon, burasının duygularımı ifade edebileceğim güvenli bir yer olduğunu sanmıştım.
- Era muy claramente Jill.
- Bunun Jill olduğu çok açık.
El tío que se parecía a Clooney, su nombre era Jorge, que es George en español.
Clooney'e benzeyen adam bana baktı, adı Jorge'ymiş, ki İspanyolca'daki karşılığı George.
Lo que teníamos era muy bueno.
Sahip olduğumuz şey gerçekten güzeldi.
Se me había olvidado cómo era.
Nasıl bir his olduğunu unutmuşum.
- Rip, tengo un plan para volver a poner la realidad tal y como era.
Rip, gerçekliği eski haline döndürmek için bir planımız var.
Me temo que la iglesia era un callejón sin salida.
Maalesef kiliseden bir şey çıkmadı.
Creía que habíais dicho que era demasiado peligroso quedarse a bordo.
Gemide kalmanın çok tehlikeli olduğunu söylememiş miydiniz?
Parece que la disrupción provocada en 1916 era solo el principio.
Görünüşe göre 1916'da yarattığınız bozulma sadece başlangıçmış.
Maria Thompkins era la madre de Flynn.
Maria Thompkins, Flynn'in annesiymiş.
Mi mujer era católica practicante.
Karım Katolik adetlerini uygulamaya çalışıyordu.
Al principio, creía que era importante, que podría ayudar a mucha gente, incluso, con suerte, recuperar a mi mujer.
Başlarda önemli olduğunu düşünüyordum insanlara yardım edebileceğini, bir gün karımı da bana getireceğini umuyordum.
En 1962, Thompkins era una estudiante de 17 años en el instituto Sam Houston.
1962'de, Thompkins 17 yaşındaydı ve Sam Houston Lisesi'nde okuyordu.
Es decir, esta era mi última oportunidad.
Yani bu benim son şansım.
"Lo único que sabía era que el avión estaba en llamas, y pensé en resolver cada problema a su tiempo".
"Tek bildiğim o sırada uçağın yandığıydı, " ve her seferinde bir problemi çözmeye çalıştım. "
De acuerdo, vale, era por el dinero.
Pekala, iyi, Konu para hakkındaydı.
La conclusión era que era algo cotidiano en tu vida.
Aslında olan şey bunun hayatının olağan bir parçası haline gelmesiydi.
Sabía que no era malvado.
Kötü olmadığını biliyordum.
No estoy orgullosa de lo que hice, pero hice lo que pensé que era lo mejor para mí.
Yaptığımdan gurur duymuyorum ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.
Era boxeador cuando era joven.
Gençliğinde boksörmüş.
Sí, lo era.
- Evet, öyleymiş.
¿ Crees que el agente era el objetivo?
Acentenin hedefi olduğunu düşünüyor musun?
¿ Era el hombre pequeño?
Yani küçük bir adam mıymış?
Solo deben saber que era lo suficientemente importante para nosotros acelerar la reunión.
Sadece onun önemli olduğunu bilmeli Toplantıyı hızlandırmamız için.
Y aquí estaba yo pensando que era porque te habías divertido mucho conmigo la última vez.
Ve işte burada olduğunu düşünüyordum Çünkü geçen sefer benimle çok eğleniyordun.
No, no, no, no era la sobrina.
Hayır, hayır, o yeğen değildi.
Era el esposo de la sobrina.
Yeğeninin kocasıydı.
Leo no era el blanco.
Leo hedef değildi.
- Al principio, pensé que era importante, que, con suerte, incluso recuperaría a mi esposa.
Başlarda önemli olduğunu ve bir gün karımı bana getireceğini umuyordum.
Su padre era asistente en la Casa Blanca, me acuerdo de eso.
Babasının Beyaz Saray'da çalıştığını hatırlıyorum.
Esa persona que conocías, esa persona de la que te enamoraste, no era yo.
Senin tanıdığın kişi, aşık olduğun kişi, ben değilim.
Era otra persona, y desearía poder explicarte cómo o por qué, pero no puedo.
O başka biri, ve keşke sana bunun sebebini açıklayabilseydim, ama yapamam.
¿ El hombre con acento de Europa del Este le dijo que yo era comunista?
Doğu Avrupa aksanlı adam sana komünistin ben olduğumu mu söyledi?
Mi madre me dijo que lo vio una vez, que era ayudante en la Casa Blanca.
Annem onunla Beyaz Saray'da yardımcıyken tanıştığını söylemişti.
Eres su viva imagen de cuando era joven.
Tıpkı onun gençlik haline benziyorsun.
Me dijo que era el fin del mundo, igual que tú sabes quién.
Sümüklü dünyanın sonu geldi, dedi. Bunu kim derdi, biliyorsun.
Pero era el papel del "Doctor Blanco".
Ama Beyaz Doktor rolünü okumuştum.
Mi padre era acomodador.
Babam tuğla ustasıydı.
Mi familia era un diorama viviente en el Museo de la Vivienda.
Benim ailem de Tenement Müzesi'nde canlı mankenlik yapıyordu.
Creí que era bufet ilimitado.
Açık büfe sınırsız sanmıştım.
La vejiga original era más tipo Urkel.
İlk mesane Urkel karakterine benziyordu.
Profesor Walter, ¿ el tranvía era un tranvía Birney de cables o un tranvía moderno de Gomaco?
Profesör Walter, o alışveriş arabası klasik bir Birney mi, modern bir Gomaco mu?
Tu recompensa es participar en la era dorada de la televisión.
Senin ödülün televizyonun ikinci altın çağına katkıda bulunmak.
Titus, bienvenido a la era dorada de la televisión.
Titus, televizyonun altın çağına hoş geldin!
Sabes que es la era dorada de la televisión cuando no te sorprende un programa como The Americans.
The Americans'ın kıymeti bilinmiyorsa televizyonun altın çağındasındır.
No era mantequilla.
Tereyağı değildi.
¡ Era queso!
Peynirdi!
Casey, lo lamento. No sabía que era secreto.
Bekle Casey, üzgünüm, sır olduğunu bilmiyordum.
Que jamás lo invitaran a ningún cumpleaños porque era el niño que se la pasaba gritando.
Doğum günü partilerine davet edilmiyordu çünkü Chuck E. Cheese'de sürekli bağıran çocuk oydu.
Oye, cuando era niño, me aterraba el agua.
Bak, ben çocukken sudan çok korkardım.