Translate.vc / Spanish → Turkish / Ümit
Ümit translate Turkish
2,167 parallel translation
Pero no, ¿ qué se te ha metido en la cabeza? Nada sucedió entre Farivar y yo. Nada importante.
Fakat kalbimin derinliklerinde her zaman geri dönmelerini ümit ettim.
No esperes el mejor té chino
En iyi Çin'i ümit etme.
Esperemos que aguante hasta la noche del estreno.
Sadece bırakta bugece sabaha kadar hayatta kalmayı ümit etsin.
Pero supongo es demasiado esperar.
Ama sanırım bunu ümit etmek bile çok güç.
Eso es todo lo que cualquiera puede pedir.
Birinin ümit edebileceği herşeyi.
Esperemos que no.
Olmayacağını ümit ediyorum.
Esperaba poder estar mas cerca.
Biraz daha yaklaşmasını ümit ediyordum.
tú sabes, optimista probablemente estamos rodeados de la mejor comida imagina que eres un gigante de arena viviendo en la nada, y tienes que probar a las personas por primera vez, todos pegajosos y cálidos.
Hani, ümit verici şekilde. Civardaki en iyi yiyecek biziz. Dev bir kum yaratığı olduğunu ve kırkayaklar hariç yaşayan başka bir şey olmadığını bir düşün... sonra da, ilk kez bir insanın tadını alıyorsun, yapışkan ve sıcak.
Joder, espero que no.
Hayır, ben ümit etmiyorum.
Si aunque sea hubiera una tenue luz ¿ entonces no crees que valdría la pena arriesgarse?
Ufacıkta olsa bir ümit varsa, denemeye değmez mi?
Estaba esperando su llegada.
Geleceğinizi ümit ediyordum.
Y nunca encontramos algo, tonto sentimiento.
Yine de hâlâ ümit verici bir şey bulamadık.
Siento que soy bueno en lo que hago, Millicent, y voy a trabajar duro y esperar que la estación me dé otra oportunidad.
Yaptığım işte iyi olduğumu hissediyorum, Millicent. Biraz daha sıkı çalışacak ve kanalın bana bir şans daha tanımasını ümit edeceğim.
Quería que repasáramos el procedimiento quirúrgico para que sepan qué deben esperar.
Pekala. Size ameliyatın prosedüründen biraz bahsedeyim. Böylece ne ümit edebileceğinizi bilebilirsiniz.
Sólo trabajaré duro y... Esperaré que la radio me dé otra oportunidad.
Biraz daha sıkı çalışacak ve kanalın bana, bir şans daha tanımasını ümit edeceğim.
Me da esperanza.
bana ümit veriyor.
Esperaba que los archivos del Daily Planet me ayudaran a averiguar adónde fue a parar.
Belki Daily Planet arşivlerinde nerede olduğuyla ilgili bir iz bulurum diye ümit etmiştim.
Muy prometedor.
Çok ümit verici.
Esperamos liberarla de esos aburridos vestidos.
Yorucu işlerden biraz olsun kurtulur diye ümit ediyoruz.
Una cosa es cierta, si no pides algo no puedes esperar que ocurra, ¿ sabes?
Bildiğim tek bir şey varsa, o da şudur : bir şeyin olmasını gerçekten istemektense... kendi kendine olmasını ümit etmek doğru değildir, anlıyor musun?
Lo único que esperan ahora es que lo que les pasó a Anne y a Mary jamás le vuelva a ocurrir a otro estudiante aquí.
Şu an için ümit edebilecekleri tek şey, Anne ve Mary'nin başına gelen şeyin bir daha asla tekrarlanmamasıdır.
pero al menos esperamos que esta experiencia evite que una tragedia le ocurra a otros.
Ama yapabileceğimiz bir şey varsa, o da bir ümit yaşanan bu facianın, başkalarının başına gelmesini önlemek olacaktır.
NO significa... Que debes ser realista... Solo que esperes lo mejor.
Gerçekçiliği camdan aşağı at demiyorum, demek istediğim sadece hayırlısını ümit et.
Bueno esperamos lo mejor.
Hayırlısını ümit edeceğiz demek ki.
Te di la oportunidad de vengar a dos mujeres a las que el sistema les había fallado, y como yo esperaba, aprovechaste esa oportunidad.
Sistemin çuvalladığı, iki kadının öcünü alma fırsatını verdim sana. Sen de tam ümit ettiğim gibi bu imkânı iyi kullandın.
Tres hombres negros obligaron a su novio a salir del coche a punta de pistola y se marcharon con la muchacha.
Pezuela'ya haber uçuracağını ümit etmek zorundayız. Belki ilk hamleyi yapmaya karar verir.
Me ha obsesionado desde los 12 años y aunque mis padres esperaban que fuera una fase, no lo era.
12 yaşından beri metalle ilgili her şeye saplantılıyım. Ve ailemin bunun geçici bir evre olduğunu ümit etmesine karşın öyle değildi.
Creo- - Doctor, no aceptaré que lo único que podamos hacer sea esperar a que los espectros cometan otro error que los ponga al descubierto.
Doktor, Wraith'in hata yapmasını ve kendisini ifşa etmesini ümit ederek bekleyemem.
Pero cuando llamé a la policía, esperaba...
Ama polisi aradığımda, ümit ediyordum ki...
Este parece prometedor.
Bu yol ümit verici görünüyor.
Espereba que estuviese aquí.
Bir şekilde, buraya geleceğini ümit ediyordum.
Es misterioso, seductor lleno de esperanza y una señal de peligro.
Gizemli, umut veren tehlikenin eşiğindekilere ümit veren bir şey.
No creo que debamos ser tan optimistas respecto a nuestra amistad con Alemania.
Almanya ile dostluk kurabileceğinizi ümit etmenize inanamıyorum.
Y esperar a que Kell contacte con nosotros.
Ve Kell'in bizimle iletişim kurmasını ümit etmeliyiz.
Esperemos que los alemanes no nos encuentren primero.
Bizi önce Almanların bulmamasını ümit edelim.
Entiendo que el maestro Yoda espera que usted permita a los Jedi establecer una base republicana en su sistema a cambio de protección, ¿ correcto?
Üstad Yoda, sizin Jedilara sisteminizde bir cumhuriyet üssü kurulmasına, korunmanız karşılığında izin vereceğinizi ümit ediyor, bu doğru mu?
¿ Simplemente volar hasta ahí, aterrizar, esperar que no nos vean, y entrar por la puerta?
Sadece o tarafa uç, in bizi farketmemelerini ümit et ve kapıya yürü?
Aún tienes esperanza, novato.
Hala ümit vaat ediyorsunuz çaylak.
Tú prometías tanto
Sen... çok fazla ümit etmiştim.
No hay problema.
Gerçekten ümit ederim.
- Bueno, ¿ qué esperabas, Meagles?
- Ne ümit ediyordunuz, Meagles?
Y ahora, me gustaría bienvenida en el escenario, la muy inspirador y dúo prometedor... van a ser la nueva cara de los discapacitados?
Ve şimdi de oldukça ilham ve ümit verici bu ikiliyi sahneye çağırmak istiyorum. Acaba engellilerin yeni yüzü olabilecekler mi?
Clennam, anoche recibí noticias que me permiten albergar la esperanza de que podría abandonar Italia muy pronto y regresar a Londres.
Dün gece yakında İtalya'yı terk edip Londra'ya dönebileceğime dair bana ümit veren bazı yeni haberler aldım.
Es mi esperanza, Amy, que un día tú también encontrarás un esposo, pero Mrs. General y yo estamos de acuerdo que tienes que cambiar de modo de comportante antes de que eso sea posible.
Bir gün sen de bir koca bulacaksın Amy, ümit edilen bu fakat bu mümkün olmadan önce hala gidilecek bazı yolların olduğu hususunda Bayan General ile ben aynı fikirdeyiz.
Pero pronto, esperamos ser capaces de verlo.
Ancak yakında, onu görmeyi ümit ediyoruz.
Pero confiamos que el LHC pueda rellenar esta profunda brecha de nuestro conocimiento.......transportándonos atrás en el tiempo allá nunca antes habíamos llegado.
Fakat LHC'nin önceden olmadığı kadar zamanda daha da geri gidip ufak bir delikten.. .. dikkatli inceleyerek bilgimizdeki derin boşluğa köprü kurmasını ümit ediyoruz.
Quizás no tanto como yo esperaba.
Demek istediğim, belki de ümit ettiğim kadar değil.
Pero todavía hay esperanza.
Ama hala ümit var.
Me refería a dos adultos comiendo pasta y, sí, esperaba finalmente conseguir un poco de sexo.
İki yetişkinin makarna yemesini kastetmiştim ve evet sonuçta işin sonunun yatmaya da varacağını ümit etmiştim.
Megan, ¿ qué esperas encontrar aquí?
Megan, burada ne bulmayı ümit ediyorsun?
Pero si queda una oportunidad algo de esperanza podría ser un cigarrillo o el primer sorbo de té caliente una mañana fría o podrían ser tus amigos.
Bu ümit içtiğin sigarada ya da sabahın ayazında içtiğin çayın ilk yudumunda veya arkadaşlarında olabilir.