Translate.vc / French → Turkish / 215
215 translate Turkish
1,139 parallel translation
{ \ pos ( 192,215 ) } Serena, tu es superbe, cette chemise est faite pour toi.
Serena, harika gözüküyorsun. Bu gömlek senin için yapılmış.
{ \ pos ( 192,215 ) } Plutôt pour vous.
- Aslında, sizin için yapılmış.
{ \ pos ( 192,215 ) } Je savais que j'avais une bonne raison de l'aimer.
- Hoşlanmamın bir nedeni olduğunu biliyordum.
{ \ pos ( 192,215 ) } - La tienne aussi, je vois.
- Seninki de öyle, gördüğüm kadarıyla.
{ \ pos ( 192,215 ) } Oh, son agence me l'a envoyée quand ils ont vidé son bureau.
Livia'nın ofisi, onun masasını toparlarken bunu bana yollamıştı.
{ \ pos ( 192,215 ) } Incapable de se faire des amis à l'école pour garçon de Longburrow, { \ pos ( 192,245 ) } il se retrouvait souvent à jouer seul,
Şehreuzak Erkek Mektebi'nde arkadaş edinememiş,... kendini sık sık tek başına oynarken buluyordu.
En fait, trois jours auparavant, { \ pos ( 192,215 ) } Digby avait pris une décision.
Hatta ondan üç gün önce, Digby bir karar vermişti.
{ \ pos ( 192,215 ) } Incertain quant à son exacte destination, { \ pos ( 192,215 ) } il se lança dans l'inconnu, avec son seul coeur pour le guider.
Gideceği yeri tam olarak bilmemekle birlikte,... sadece yüreğinin pusulasına göre bilinmeyene doğru bir serüvene atılmıştı.
{ \ pos ( 192,215 ) } En faisant cela, Digby prouva que l'amour surpassait tous les obstacles.
Bunu yaparak, Digby sevginin her engeli aştığını kanıtlamıştı.
{ \ pos ( 192,215 ) } La réunion devint cependant amère, quand ils se rappelèrent les restrictions de leur amitié.
Ne var ki arkadaşlıklarının sınırını hemen hatırlayınca,... kavuşma buruk bir sevinç yaratmıştı.
Ce jour là, { \ pos ( 192,215 ) } Digby jura qu'il ne serait jamais plus séparé de son maître.
O gün Digby, onu sahibinden ayırmalarına bir daha asla izin vermeyeceğine yemin etti.
{ \ pos ( 192,215 ) } Le pâtissier ne souhaitait pas être séparé de Chuck, qui, à son tour,
Turtacı, Chuck'tan ayrı kalmak istemiyordu.
{ \ pos ( 192,215 ) } ne souhaitait pas être séparée de ses tantes, Lily et Vivian,
O da halaları Lily ve Vivian'dan ayrı kalmak istemiyordu.
{ \ pos ( 192,215 ) } sans cesse mises au défi par leurs phobies sociales.
Onların da sosyal fobi mücadeleleri devam ediyordu.
{ \ pos ( 192,215 ) } Au nez et à la barbe du pâtissier, Chuck cuisinait secrètement pour ses tantes
Turtacıya farkettirmeden,... Chuck homeopatik keyif getiricileri gizlice halaları için turtalarla beraber pişiriyordu.
{ \ pos ( 192,215 ) } des tartes aux vertus homéopatiques exaltantes, espérant qu'une part par jour soulagerait naturellement leurs esprits.
Günde bir dilimin bitkisel olarak ruh hâllerini iyileştireceğini umuyordu.
{ \ pos ( 192,215 ) } Le jeune Ned était à l'internat. { \ pos ( 192,215 ) } Les temps n'était pas gai.
Genç Ned'in yatılı okulda keyifli geçmiyordu zamanı.
{ \ pos ( 192,215 ) } De délicieuses fraises tagada?
Mısır koçanı şeklinde şeker mi?
{ \ pos ( 192,215 ) } Ou un masque de zombie?
Yoksa hortlak suratı mı?
{ \ pos ( 192,215 ) } Mais la chose était plus effrayante qu'un démon ailé ou ayant des sabots.
Ama o şey daha korkunçtu, kanatlı veya toynaklı bir zebaniden.
{ \ pos ( 192,215 ) } Une carte pré remplie de son père. "On a déménagé."
Hazır baskı bir "Taşındık" kartıydı, babasından gelen.
Ned se sauva. { \ pos ( 192,215 ) } Personne de l'école ne le vît partir.
Ned okuldan kaçmıştı, kimse görmeden gittiğini.
{ \ pos ( 192,215 ) } Il devait voir ce que la carte révélait.
Görmek zorundaydı posta kartındaki o yeri.
{ \ pos ( 192,215 ) } Il cherchait la nouvelle adresse de son père,
Aradığı o yer babasının yeni eviydi.
{ \ pos ( 192,215 ) } le foyer qui lui manquait. { \ pos ( 192,215 ) } Dans sa poitrine, son coeur se serra.
İdrak edince bunu yüreği ağzına geldi.
{ \ pos ( 192,215 ) } Mais ce qui sortit par la porte le marqua à vie.
Kapıdan çıkanlar epey korkutmuştu fakat.
{ \ pos ( 192,215 ) } Son père, avec deux tout nouveaux fils,
Babasıyla beraber yepyeni iki evlat.
{ \ pos ( 192,215 ) } et une toute nouvelle épouse.
Yepyeni bir de avrat.
{ \ pos ( 192,215 ) } Aujourd'hui, 20 ans jour pour jour, { \ pos ( 192,215 ) } quelqu'un d'autre ressentait de la mélancolie, et était de mine sombre.
Şimdi 20 yıl sonrası, yaklaşık aynı zamanlarda,... hüzünlü birisi daha var,... suratından düşen binbir parça.
{ \ pos ( 192,215 ) } Voici le moment où les esprits s'éveillent, { \ pos ( 192,215 ) } autorisés à fouler le sol.
Burada hortlaklar ayaklanmakta,... izinliler gezinmeye dünyada.
{ \ pos ( 192,215 ) } Et si vous êtes hanté par votre passé, il vaut mieux ne pas traîner.
Geçmişiniz yakanızı bırakmamışsa,... takılmasanız iyi olur bu civarda.
{ \ pos ( 195,215 ) } Tais-toi.
Konuşma.
{ \ pos ( 195,215 ) } Tu me regardes dormir?
Beni uyurken mi seyrediyordun?
{ \ pos ( 195,215 ) } Ton cerveau ne fait que ressortir du charabia qu'il n'a pas digéré.
Rüyalar, beyninin bir yere sokamadığı rastgele saçmalıkları işleme sokmasıdır sadece.
Alors qu'il luttait avec le sens de l'affection d'Olive, { \ pos ( 195,215 ) } Olive luttait avec ses propres émotions à propos du baiser.
O, Olive'in ilgisinin anlamı ile boğuşurken,... Olive, öpücük ile ilgili kendi hisleri ile boğuşuyordu.
{ \ pos ( 195,215 ) } Alors, elle l'avoua.
O da itiraf etti.
{ \ pos ( 195,215 ) } Ce n'était rien, c'est pourquoi je te le dis, c'était... l'expression amicale de ma gratitude, un petit baiser.
Bir anlamı yoktu. İşte o yüzden sana anlatıyorum. Sadece masum bir minnettarlığın arkadaşça ifadesiydi.
{ \ pos ( 195,215 ) } Ça n'a duré qu'une seconde, en fait, "un mississipi".
Gagalama gibiydi. Bir saniye bile sürmedi. Hatta, bin bir.
{ \ pos ( 195,215 ) } Peut-être même le quart, très court.
Belki de çeyreği. Çok kısaydı.
Bien. { \ pos ( 195,215 ) } J'imagine que Ned méritait l'expression amicale de ta gratitude, { \ pos ( 195,215 ) } mais je n'aimerais pas que tu recommences.
Sanırım Ned, masum bir minnettarlığın arkadaşça ifadesini hak ediyor,... ama bir daha yaparsan hoşuma gideceğini sanmıyorum.
{ \ pos ( 195,215 ) } Je vous ai observés,
Sizi izliyordum.
{ \ pos ( 195,215 ) } pas fixement, mais j'ai remarqué que vous ne vous touchiez pas.
Takıntı yapmamıştım, ama dikkat ediyordum. Dokunmuyorsunuz.
{ \ pos ( 192,215 ) } On était de sales touristes, en sécurité dans notre 4x4 camouflé, { \ pos ( 192,215 ) } à regarder l'injustice.
Biz de kamuflajlı cipin içinde güvenle oturup adaletsizliği seyreden korkunç turistler gibiydik.
{ \ pos ( 192,215 ) } "Injustice"?
"Adaletsizlik" mi?
{ \ pos ( 192,215 ) } Ma femme, le bébé zèbre, a évidemment été piégée,
Benim karım, bebek zebra, belli ki tuzağa düşürüldü.
{ \ pos ( 192,215 ) } elle élève des chiots guides d'enfants aveugles.
Kör çocuklara yardımcı köpek yavruları yetiştiriyor.
La 21 5.Je l'ai suivi hier soir.
215. Dün gece buraya kadar takip ettim.
Ma femme voulait qu'on achète par là-bas il y a 20 ans, mais il n'y avait pas l'autoroute 215 à l'époque.
20 yıl önce, karım oradan bir ev almak istemişti, ama o zamanlar 215 numaralı otoban yoktu.
Oui, j'ai besoin d'une ambulance au 215, Havenwood lane.
215, Havenwood'a bir ambulans gerek.
{ \ pos ( 194,215 ) } Réalisant qu'il ne pouvait hâter la guérison de son coeur, { \ pos ( 194,215 ) } il mit au point un plan...
Yüreğinin iyileşmesini aceleye koşamayacağının farkına varınca bir plan tertip etti.
{ \ pos ( 195,215 ) } Tu vois?
Gördün mü?