Translate.vc / French → Turkish / Ac
Ac translate Turkish
268,019 parallel translation
Pour être transparent, Gavin Belson a quitté la société.
Şunu açıklamak daha uygun olacaktır, Gavin Belson şirketten ayrıldı.
Si tu les regardes, tu te moqueras de moi sans répit.
Baktığın zaman benimle acımasızca dalga geçeceksin.
Mais tu te moques déjà de moi sans répit.
İşin gerçeği şu ki, zaten şu anda da acımasızca dalga geçiyorsun.
On affiche une fausse page d'accueil et les gens installent une version trafiquée de l'appli Hooli-Con.
Sonra onlara sahte bir açılış sayfası göstereceğiz ve herkese değiştirilmiş Hoolicon uygulaması yükleteceğiz.
Si on déplace Anton à Stanford, on peut le brancher aux serveurs. On sera en ligne avant l'ouverture.
Eğer Anton'u Stanford'a görütebilirsek, direk ordaki sunucuya bağlayabiliriz, ve Fiduciated açılmadan tekrar online olabiliriz.
J'aimerais être là jusqu'au bout.
Acı sona kadar içinde olmak istiyorum.
Et laisse la tablette accessible.
Ve sonra açık bırakıp gitmesine.
Ils disent qu'ils pensent ne plus avoir jamais faim.
Bir daha hiç acıkmayacaklarını söylediler.
J'ai toujours pensé que Ramaniaque était un homme.
Ramaniac'ı hep erkek sanmıştım açıkçası.
Si vous n'avez rien de prévu, je viens de faire un chili.
İşin yoksa yemeğe kal, acılı yahni yaptım.
Dites-moi juste, en rentrant de croisière, je vous retrouverai mort la tête dans un bol de chili, et Bill O'Reilly à la télé?
Tatilden döndüğümde seni televizyonda Bill O'Reilly açıkken bir tas yahninin içinde yüzükoyun ölmüş hâlde bulmayacağımı söyle yeter.
Donc chacun reste chez soi, quoi qu'il arrive?
Netleştirmek açısından, ne olursa olsun, birbirimizin mülkünden uzak mı duracağız?
Eh bien, pas encore.
Açıkçası daha değil.
"Tous les matins, en me levant, " en me couchant, chat vidéo.
Her sabah uyanıp uygulamayı açıyorum.
"Le lendemain, chat vidéo."
Yatağa gidip uygulamayı açıyorum. Uyanıyorum, uygulama.
Je reproche à Erlich de penser avec sa queue et je fais ça?
Erlich'e fermuarnını açık tuttuğu için kızmıştım, aynı şeyi mi yapar oldum?
Ferrer la plus grosse baleine de la vallée... deux semaines... avant de lancer votre boîte.
Vadi'nin en büyük balinası şirket açılmadan iki hafta önce sizinle çalışmaya başlıyor.
De loin.
Açık arayla.
J'allais vers la porte.
Hayır, sadece, kapıyı açıyordum.
Faites pousser du maïs virtuel pour nourrir des villages virtuels.
"Sanal aç köylüler için sanal mısır yetiştirin."
Et si tu faisais pousser du vrai maïs pour nourrir de vrais gens?
Şu fikir nasıl peki? Gerçekten aç olan insanlara, gerçek mısır mı yetiştirsek?
Dans les yeux!
Gözlerimin içine bak ve açıkla...
Vous savez quoi?
Açıkçası evet.
Lumière, s'il vous plaît.
Işıkları açın lütfen.
Qui peut dire pourquoi le téléphone commercialisé par Gavin Belson a explosé quand l'application de Keenan Feldspar a été installée?
Gavin Belson'un çıkardığı telefonun Keenan'ın teknolojisi ile patlamaya başlamasını kim açıklayabilir?
Vous avez dû penser que l'entreprise est en déroute, mais il y a une explication très simple à tout ça.
Yüksek ihtimalle sana şirketin raydan çıktığını düşündürmüştür, ancak seni temin ederim ki çok basit bir açıklaması var. - Gerçekten var.
T'as dû laisser les lumières toute la nuit.
Işıkları bütün gece açık bırakmış olmalıyız.
En tout cas, mon bureau est ouvert, si vous voulez déposer ça.
Her neyse, odamın kapısı açık. belki masamı kullanmak istersiniz falan, takılın.
Tu m'as dit d'ouvrir l'arrière pour prendre les batteries et ensuite, tu m'as dit de ne pas les remettre.
Arka kapıyı açıp, pilleri almamı söyledin. Sonra da geri koymamamı.
Je dois avouer, Gavin... quand la porte s'est ouverte et que j'ai vu votre visage me sourire, j'ai cru voir un ange.
Gavin, şunu söylemeliyim. Deponun kapısı açıldığında, bana doğru sırıtışını görünce, bir melek gördüm sandım.
Sarah et Helena sont fertiles. Elles sont très précieuses.
Sarah ve Helena ise doğurganlar, biyolojik açıdan paha biçilemezler.
Mais au niveau génétique, on est parentes.
Ama genetik açıdan bakarsak hepimiz...
D'après l'échographie, le fœtus a guéri rapidement et de façon inexpliquée.
- Bu görüntü, fetüsün açıklanamayan ve hızlı şekilde iyileştirdiğini gösterir.
Ce sont tes sens qui s'ouvrent comme une fleur.
Sadece duyguların bir çiçek gibi açılıyor.
Le Pr Leekie a poussé Donnie à bout et le coup est parti tout seul.
Dr. Leekie, Donnie'nin üzerine çok geldi ve silahın emniyeti açıktı.
Ces corps, c'est plus ton problème que le nôtre.
Bu bizim sorunumuz değil, senin sorunun. O yüzden devam et bize karşı cinayet davası aç.
Mais j'y vois clair, maintenant.
Sonunda açıldığımı düşünüyorum.
Tu vois, et, et plus il était silencieux, plus j'expliquais, et... et comme j'ai pensé que je ne reverrais plus jamais de joie dans les yeux de mon fils, je lui ai donné 10 dollars.
Bilirsin ve daha da sessizleşti ve ben daha fazla şey açıkladım ve sanırım bir daha oğlumun gözlerinde mutluluğu göremeyeceğim. Ona on dolar verdim.
J'ai dû tout expliquer.
Ben her şeyi açıklamak zorunda kaldım.
Et, honnêtement, c'était un peu flou sur le quoi.
Ve açıkçası şeyi olduğu hakkında da biraz kafası karışıktı.
Et, à l'avenir, si tu as des questions de ce genre, demande à ta mère. Parce que... elle t'a déjà parlé des abeilles et des fleurs, donc vous avez déjà, tu sais, des canaux ouverts.
Çünkü o seninle kuşlu böcekli konuşmaları yaptı bu yüzden zaten biliyorsun, kanal açık.
Oui, oui, et ce n'est que le début des découvertes.
Evet, evet ve bu açıklamaların sadece başlangıcı.
On aurait dû vous expliquer ça comme ça la première fois.
Şimdi ilk seferinde bu şekilde açıklamalıydık.
C'est zarbe.
Hikâye açısından tuhaf.
C'est sûr que cette situation te met vraiment dans la merde.
Evet, senin açından ne kadar berbat bir durum.
La pancarte dit que tu fermes à 20 h.
Tabelada sekize kadar açığız, diyor.
Trois raisons pour lesquelles vous avez tort.
Neden yanıldığınızı üç nedenle açıklayayım.
Les enchères commencent à 2000.
Fiyatı 2000'den açıyorum.
Tu veux que je t'aide à comprendre?
Açıklamamı ister misin?
Elle m'a bien fait comprendre qu'elle voulait être seule.
Yalnız kalmak istediğini açıkça belli etti.
Je pensais te l'avoir bien fait comprendre aussi, mais tu es là.
Bunu ben de açıkça belli ettiğimi sanıyordum ama hâlâ buradasın.