Translate.vc / French → Turkish / Afis
Afis translate Turkish
352 parallel translation
On a identifié l'empreinte digitale.
Parmak izine AFIS eşlemesi denedik.
L'AFIS vérifie 50000 empreintes digitales par heure.
AFIS saatte 50000 parmak izini kontrol ediyor.
Ca avance. Je les passe dans AFIS.
Şimdi AFIS'te ona bakıyorum.
Ses empreintes sont répertoriées.
AFIS'te parmak izleri var.
L'AFIS a parlé :
Evet, parmak izi sisteminde buldum.
Je doute, pour l'AFIS. Le CODIS a rien donné.
En son AFIS'e bak ama orada çıkacağından şüpheliyim.
L'AFIS ne reconnaît pas vraiment les empreintes partielles.
Sistem kısmi parmak izlerini pek iyi bulamıyor. O yüzden şöyle yapacağım ;
J'ai passé Warner 2 fois à l'afis.
Warner'ınkiyle iki kez karşılaştırdım. AFIS veri tabanında sonuç çıkmadı.
Passe-la à l'afis.
Veri tabanında o izi ara lütfen.
- On a le cadre, mais pas la photo.
- Afiş yapıldı, ama üzerinde yüz yok. - Yüz olacak.
Je vais en ville appâter les chasseurs de primes.
Şehre gidip ödül avcıları için bir afiş asacağım.
Les affiches?
Afiş mi?
Il y en a sur tous les arbres entre ici et le Rio Bravo.
Burayla Rio Bravo arasındaki her ağaca, her kütüğe afiş çakılmış.
Il y a une étrange affiche sur le mur de derrière.
Arkadaki duvarda garip bir afiş var.
Je le répète, c'est stupide. Un endroit stupide pour mettre une affiche.
Afiş asılmak için saçma bir yer.
Au moins l'affiche sonne juste.
En azından afiş doğru.
Tu sais, je lui ai montré cet avis,
Biliyor musun, ben kıza da bir afiş gösterdim.
- sale pervers de communiste!
- "Afiş Taşıyan Komünist Sapık"!
Ils font des manifestations.
İnsanlar sizin için resim ve afiş hazırlıyorlar.
Oh, Crackers, cet article est délirant.
Oh, Crackers, bu afiş çok komik.
On avait fixé des règles de base, pas de bannière politique, pas de publicité, rien.
Bazı kurallarda anlaşmıştık. Siyasi afiş yok, reklam yok, hiçbir şey yok...
- Sauf laquelle? Elle ne se montrera pas si cette bannière reste accroché là.
Tepede bu bez afiş varken, karım sahneye çıkmayacak.
Il a dit que nous devrions prendre la citation la plus élogieuse à propos du... de ton groupe et la publier,
Bir afiş hazırlatalım diyor orkestrayı... orkestranı temsil edebilecek bir alıntı dışarıya da asarız.
Non, ton client prend un bain.
Evet. Asmam için bir afiş verdi. Boş ver.
Trouvez un énorme calicot et suspendez-le en travers de la route.
Büyük bir afiş bulup yola asacaksınız.
Pour une bannière que Sukarno n'a même pas vue.
Bir afiş yüzünden, ve Sukarno afişi görmedi bile.
Où est l'affiche?
- Afiş nerede?
C'est toi qui t'y colles?
Ne bu afiş mi?
Pas de souvenirs... Rien que ça!
Hatıra yok, sadece afiş.
Des plans de l'objet du délit, des photos de toi certifiées en pleine action et un slogan alternatif pour la banderole.
Kuklanın planı, kuklayı yaptığını ispatlayan fotoğraflar ve afiş için farklı söz.
Sortez la tête, on va coller des affiches avec votre cervelle!
Kafanızı kaldırın ki beyninizi afiş yapıştırmak için kullanalım. Ateş!
Les miliciens ont placardé une affiche qui dit "Respecte la femme que tu choisis. Elle pourrait être ta soeur ou ta mère."
O sizin anneniz ya da kızkardeşiniz olabilirdi " diyen bir afiş astılar.
Lâche-moi, c'est juste une affiche.
Boş ver ya. Afiş işte.
- C'est de la pub pour des potes.
- Bazı dostlar için afiş asıyoruz.
- Chouette affiche.
- Harika bir afiş.
Les affiches publicitaires "émail-diamant"
Bunlara emaye afiş denir.
L'affiche.
Afiş.
Il faut juste repeindre, mettre des posters.
Bir badana, birkaç afiş yeterli.
C'est toi qui dis ça? T'as mis cette annonce y a 10 siècles.
O afiş 17 bin yıldır asılı.
Pour finir représentant de l'enfance martyrisée? Ça n'arrivera pas.
Ve sonra aile içi tacizde afiş olayım Böyle bir şey olmayacak.
Une bannière colorée.
Şipşak bir afiş.
La banderole dit tout!
Afiş her şeyi anlatıyor!
Nous avons défilé autour et en haut du parking là-haut et c'est là que Microsoft avait prévu un accueil pour nous avec boissons et un grand panneau qui disait
Park yapılan kısma ilerledik ve işte şurada ve burada, Microsoft da burada yapmıştı tanışmayı içkiler ve büyük bir afiş var...
Une banderole à son nom... Il l'a achetée après le rapt.
Sophie yazan bir bez afiş vardıysa onu kaçırdıktan sonra alışveriş yapmış.
Désolé.
Afiş için üzgünüm.
J'ai vu une pancarte qui disait "Fermeture d'usine".
Duvarda, "Fabrika kapanıyor" diye bir afiş gördüm.
La seule différence entre eux et elle, c'est qu'elle était la secrétaire du NAACCP, elle connaissait Martin Luther King, et ça leur a fait de la pub.
Beyazların ve onun arasındaki tek fark... o NAACCP'de bir sekreterdi... ve o Martin Luther King'i tanıyordu, ve beyazlar onun hakkında bir çok afiş astı.
Bon d'accord, il y a trop de prospectus avec le mot "baptiste".
Üstünde "Baptist" yazan bir sürü afiş var.
- On prend un verre.
( Afiş : Dünaynın en uzun adamı rekor denemesi )
Coller ces affiches ne rapporte pas beaucoup.
Afiş asmak çok kazandırmaz ki.
Vous collez des affiches, non?
Afiş asmak için.