Translate.vc / French → Turkish / Anti
Anti translate Turkish
6,087 parallel translation
Tous aux capsules anti-radiations!
Herkes radyasyon bölmelerine!
Tous aux capsules anti-radiations.
Herkes radyasyon bölmelerine.
Mais les résultats pour des anti-corps viraux sont toujours négatifs, alors ça pourrait juste être un simple microbe, le stress ou...
Ama onun viral antikor testleri hala negatif, sadece ortak bir virüs ya da bütün bu stres yüzünden olabilir ya da...
Une dame a eu pitié de moi et m'a prêté un anti-cernes.
İşlem departmanındaki bayan bana acıyıp biraz kapatıcı sürdü.
La flotte de la marine antiterroriste.
Donanma Anti Terörizm Ekibi.
Le général a chargé les armes anti-air.
General hava silahlarını çalıştırdı.
Ou vous êtes anti-latte en général?
Yoksa genel olarak latteye karşı mısın?
Ce n'est rien, ça arrive des fois. C'est pour ça que j'ai une combinaison anti-frottements.
Sorun değil, bazen oluyor böyle.
Tu sais, Je pourrais prendre des anti-dépresseurs, être un autre zombie rôdant, essayant de payer son emprunt.
Bilirsin, tabi antidepresan alabilirim ortalıkta dolaşan diğer zombiler gibi ev kiramı öderim.
C'est comme si j'étais une anti-sauveuse.
- Kurtarıcı olmaktan çok uzağım.
Je suis sur le point de devenir l'agent numéro un des services anti-criminalité des États-Unis. De ce putain de bordel de monde libre, Mick!
Amerika'daki, hatta dünyadaki bir numaralı kanun adamı olmak üzereyim lan ben!
Et bien, c'est, euh, c'est associé à un, hum, corticoïde anti-inflammatoire controversé vous savez, le genre de chose qui ecarte les gens de la compétition... pour de bon.
oldukça tartışmalı bir anti-enflamatuvar kortikosteroid ile birlikte Bilirsin, oyundan sonsuza kadar atıldığın türden
Elle est toujours juriste pour Chumhum, il lui laisse les commandes pour les dossiers anti-trust.
Kendisi hâlâ Chumhum'da kurum danışmanı,... o nedenle tröst karşıtı davada yetkisini ona veriyor.
Je ne voudrais pas paraitre anti-sémite, mais ce truc de Juif, je crois que c'est des conneries.
Tartışma adına söylemiyorum ama bence Yahudilik olayı palavra.
Colonel Baird, Anti-terrorisme de l'OTAN
- Albay Baird, Nato Anti-Terör Birimi.
Déshydratation, perte de la notion du temps, comportement antisocial.
Su kaybı, zaman algısını yitirme, anti sosyal davranışlar.
- C'est un chien anti-drogue de la police.
Adam narkotikten. Kesin öyle.
Fini de jouer aux cow-boys anti-narco.
Artık Narkotik'teki kovboyculuklar yok.
Lance-roquettes anti-char AT4, calibre 84 mm, avec portée de 300 mètres.
AT4, omuzdan ateşlenen roketatar. 84 milimetrelik ve 300 metrelik menzili var.
Vous ne vous sentez pas un peu exposée avec ce missile anti-char? Ou c'est moi?
Manhattan'ın göbeğinde elimizde bir tanksavar füzeyle açığa çıkmış gibi hissediyor musunuz?
Le Raton-Laveur Anti-Incendie dit ne câline pas les feux de foret.
Ah-ah-ah. Ateş söndürücü rakun diyor ki, orman yangınına sebep olmayın.
Occuper, l'OMC, les groupes anti-guerre, mais cette fois, vous touchez le fond.
Occupy Wall Street, DTÖ, savaş karşıtı gruplar. Ama bu kez gerçekten abarttınız.
Ton second contrôle anti-drogue est à 4 heures.
İkinci uyuşturucu testin bugün saat 4'te.
Tu as réussi le contrôle anti-drogue.
Uyuşturucu testini geçtin.
Ils bossent sur un médicament anti-addiction depuis des années.
Seneler boyunca bağımlılık karşıtı ilaçlar yapmaya çalıştılar.
Fond de teint nude, rouge à lèvre naturel, anti-cernes.
Ten rengi fondöten, doğal renkte ruj, görünmez kapatıcı.
Les néonazis se présentent comme un parti anti-systémique qui se bat en faveur des pauvres et de ceux qui subissent des injustices.
Neo-Naziler kendilerini sistem karşıtı parti olarak tanımlıyor yoksulun ve temel haklardan mahrum kalanların yanında...
L'un est pour l'anxiété et l'autre un anti-dépresseur, car, franchement, c'est déprimant de perdre la tête et de mourir.
Diğeri sinir için ve öteki de antidepresan.. ... zira aklını yitirmek ve ölmek gerçekten de insanı depresyona sokar.
Je suis anti-Ruby.
Ben Ruby'e karşıyım.
Pouvez-vous me passer le gel anti-bactérien, s'il vous plaît?
- El dezenfektanını uzatır mısın lütfen?
Une unité anti-drogue qui n'en a pas encore trouvé?
Hiç uyuşturucu yakalayamamış uyuşturucu ekibi.
Pouvez-vous me donner la moindre bonne nouvelle sur votre unité anti-drogue?
Bana uyuşturucu ekibiyle ilgili ufacık bir iyi haber verebilir misin?
La police vient d'envoyer une escouade anti-émeute à Starling National.
Starling Polisi az önce Starling Bankası'na çevik kuvvet gönderdi.
Félicitations, tu as appelé une patrouille anti-émeute, tu en as presque créée une!
Tebrik ederim, çevik kuvvet gönderip isyan başlatmışsın neredeyse!
Mentir est typique d'un trouble de la personnalité.
Yalan söylemek anti sosyal kişilik bozukluğunun bir belirtisidir.
Vous connaissez un autre signe de comportement asocial?
Anti sosyal bozukluğun diğer bir belirtisi nedir biliyor musun?
- Tous dans une unité Anti-HYDRA.
- Hepsi Anti-Hydra birliğinden.
En tout cas, je monte une équipe d'urgence anti-gang.
Çetelere karşı acil müdahale gücü organize ediyorum.
Enfin, c'est solide comme une noix... Dix gardes armés, des portes anti-explosion, des caméras.
Mekan it gibi korunuyor. 10 silahlı koruma, patlamaya dayanıklı kapılar, kameralar var.
Et pour cet anti-vampire qui surveille le coin?
Şu vampirlerden nefret eden mahalle gözcüsü adam ne olacak?
Je suis sûre que vous avez une douzaine d'autres employés qui seraient bien mieux dans le rôle de votre femme anti-ennuyante.
Eminim sıkılmanı engelleyecek onlarca daha uygun çalışanın vardır.
J'essaie, mais l'AT4 est l'arme antichar la plus utilisée dans le monde.
Bu, AT4 anti-tank silahından bir kovan. - Aşırı güç kullanma için bu nasıl?
Quelque chose m'intrigue sur les débris du GPS de notre victime.
- Kaynağı araştırıyor musun, Abbs? Deniyorum, ama AT4 dünyada en yaygın anti-tank silahı.
Je sais que tu l'aimes bien, et je sais que tu la trouves cool avec tout son côté, "anti-autorité", mais tu es sûr que cette fille est bien pour toi?
Ondan hoşlandığını biliyorum ve bunların süper olduğunu düşündüğünü de biliyorum, otorite karşıtı olmasını mesela fakat onun doğru kız olduğuna emin misin?
Un anticoagulant.
Anti pıhtılaştırıcı madde.
on lisse les points d'inflexion, et voilà... un champ de force de la mort pour piéger l'anti-Flash.
Büküm noktasını kolaylaştırırız. Karşınızda... Zıt Flash'ı alt edecek saha takımı hazır.
J'ai besoin d'anti-douleurs.
- Ağrı kesiciye ihtiyacım var.
Anti-douleurs! Anti-douleurs. Aïe!
Ağrı kesici!
Et n'oublie pas l'anti-insecte.
Böcek spreyini de unutma.
C'est un anti-nauséeux naturel, - tu ne sais pas?
Mide bulantısına bire bir.
Pas anti-bactérien.
Anti bakteriyel değildir.