Translate.vc / French → Turkish / Antique
Antique translate Turkish
623 parallel translation
À titre d'exemple, nous avons choisi l'Âge de pierre, la Rome antique et l'Époque moderne.
Bu karşılaştırma için Taş Devri, Roma Devri ve Modern Çağ'ı seçtik.
Une rue de Bagdad, ville mythique de l'Orient antique.
Eski doğunun rüya şehri Bağdat'ta bir cadde...
Conformément à une antique coutume de notre lignée, la princesse a fait son choix.
Prenses, eski geleneklerimize göre seçimini yaptı.
C'est ainsi que montaient les Romains, dans la Rome antique.
Romalıların ata biniş tarzı, eski Romalılar gibi yani.
J'ai mis ici tout ce dont a besoin un grand romancier. Mais il préfère s'asseoir dans ce vieux rocking-chair et pianoter sur son antique machine à écrire.
- Herşeyimle onun çalışmasını düzelttim, bir yazar başka şeylerde isteyebilirdi... fakat o orada eski kasvetli taşınabilir sallanan bir koltukta oturur
L'antique demeure des Flynn.
O, eski Flynn'lerin atalarına ait olan ev.
Qu'on voit dans la figure de proue d'une nef antique ou les braises mourantes du feu de camp.
Onu, eski bir geminin pruvasına oyulmuş olarak... sönen ateşin közlerinde görebilirsin.
Un vaisseau antique? Voilà le vermouth!
Evet, işte vermut, sağ olun.
J'ai vu les reçus. Il est antique.
Antik ahşaptan.
Je suis votre chœur antique...
Sizin koronuz olacağım.
On dit ce lieu très antique...
Buranın tarihi bir yer olduğu doğru mu?
Du whisky "Fusee Antique".
Hakiki antik roket burbonu.
Et ton antique pétoire est mieux?
O halde sen neden böyle bir antika taşıyorsun?
Antique comme son propriétaire.
Evet antika. Sahibi gibi.
Les pasteurs, ça fait antique.
Bir doktor daha çok para kazanıyor. Papazların modası geçti.
La marque d'une civilisation antique.
Antik bir medeniyetin işareti var.
Un vase antique.
- Eski bir vazo. Buranın altında gömülü bir şehir var.
La voila, Ia pureté de Ia Grèce antique!
İşte Yunanistan'a özgü masumiyet!
nulle société n'a jamais atteint Ies sommets de Ia Grèce antique.
Hiçbir toplum antik Yunanların ulaştığı doruklara ulaşamamıştır.
L'équation personnifiée de Ia chute de Ia Grèce antique.
Antik Yunanistan'ın çöküşünün kişisel denklemi.
Vous êtes Ia beauté de Ia Grèce antique.
Çok güzelsiniz.
Vous aimez Ie théâtre antique grec?
Antik Yunan tiyatrosunu seviyorsunuz!
La beauté de Ia Grèce antique.
Güzel olan, işte bu.
Nemo nous montra les restes d'une ville antique et d'une civilisation oubliée.
Nemo bize antik bir kentin ve unutulmuş bir medeniyetin kalıntılarını gösterdi.
En 480 avant J. - C., le roi de Perse Xerxès mit en marche son empire gigantesque pour écraser les quelques États grecs indépendants qui représentaient le dernier bastion de la liberté du monde antique...
İ.Ö. 480'de, Pers Kralı Xerxes muazzam köle imparatorluğunu o zaman bilinen dünyadaki en kuvvetli bağımsız devlet olan Yunan Devletlerini yok etmesi için harekete geçirdi...
Elle est belle, jeune. Elle a la grâce antique. La femme-enfant.
Şifalı suyu dağıtan kızlardan biri, çok çok güzel, genç ve eskil, bir çocuk, şimdiden bir kadın... kendine has, ışıltılı.
C'est un nom antique.
Eski zamanlardan kalma bir isim.
La victoire coûtera de la terreur, Les frères soudés à la terreur antique,
zafer terörle kazanır, kardeşler, antika teröre kaynatılmış,
semble avoir compris qu'il devait être le Pasteur des Miséreux car le monde antique leur appartient.
o galiba anladı ki kendisi zavallıların çobanı olması gerektiğini, çünkü antik dünya onlara ait.
" et toi, sois le Pasteur du monde antique
" ve sen antik dünyanın çobanı ol
Du monde antique et du monde futur il ne restait que la beauté,
antik dünyadan ve gelecek dünyadan sadece güzelliği kaldı, ve sen,
Du monde antique effrayant et du monde futur effrayant,
korkunç antik dünyadan ve korkunç gelecek dünyadan
Du monde antique stupide et du monde futur féroce
aptal antika dünyadan vahşi gelecek dünyadan
sa beauté survivante du monde antique, réclamée parle monde futur,
antik dünyadan gelen güzelliği gelecek dünyanın tarafından isteniyor,
"Supposons qu'il ait dit vrai, il faut repartir aux origines il y a plus de 2000 ans, dans la Grèce Antique."
Mantıken onun doğru olduğunu düşünecek olursak bunun kaynağına, 2000 yıl öncesine, antik Yunan'a gitmemiz gerekiyor. "
le marin antique n'avait rien sur elle.
Yaşlı denizcinin üzerinde bir şey yoktu.
Dans la Rome antique, ce serait une statue.
Burası Eski Roma olsaydı, o bir heykel veya ona benzer bir şey olurdu.
A Rome, on a toujours pu avoir des gladiateurs à prix cassés... en plus, la Rome antique a toujours très bien fonctionné sur le marché américain.
Gladyatörler fazla para tutmaz.. ... ayrıca antik Roma Amerika her zaman beğenilmiştir.
Tu ressembles à une statue antique.
Eski Romalılardan birisi gibi duruyorsun.
Je suis une statue antique.
Doğru bildin.
Mais pour l'homme antique, les mythes et les rites sont des expériences concrètes, qui le comprennent même dans son existence quotidienne
Ama mitler ve ritüeller, güncel varoluşu içeriyor olsalar bile, kadim birisi için gerçekten var olan deneyimlerdir.
Tu as même pitié d'elle et tu comprends sa catastrophe spirituelle sa désorientation de femme antique dans un monde qui ignore ce en quoi elle a toujours cru
Aynı zamanda ona acıyorsun ; ruhsal bunalımlarının ve yaşadığı yönelim bozukluğunun... onun kadim bir kadın olarak, şimdiye dek inanmış olduğu şeylerin... yok sayıldığı bir dünyada olmasından kaynaklandığını anlıyorsun.
Tiré des pages de l'Histoire... LUNDI ET POUR 7 JOURS Surgie des jours sombres de la Rome Antique, voici l'histoire qui a ébranlé le monde.
Tarihin heyecanlı sayfalarından... 7 GÜN PAZARTESİ... Roma'nın karanlık günlerinden dünyayı sarsan bir öykü.
Cela dit, mon peuple a hâte d'intégrer notre antique culture au sein des nations.
Ama buna rağmen benim insanlarım eski kültürümüzü uluslar toplumuna getirmeye can atıyorlar.
Elle voyait son père... comme un dieu de la Rome antique.
Sanırım Yargıç'ı antik Roma tanrılarından biriymiş gibi tasarlıyordu.
Sa mère, Fabiola, son grand-père, Eugenio... et encore plus loin, ses trisaïeuls... sont tous nés dans ce palais antique... où Domitilla vit seule aujourd'hui.
Onun annesi Fabiola, ve büyükbabası Eugenio... ve onun ataları... hepsi Palazzo'da doğmuştur... Domitilla'nın şuan yanlız yaşadığı evde.
C'est un antique?
Antika mı? - Emin değilim...
Je n'en suis pas sûre. Ce doit être un antique.
Antika olmalı.
Dans ce proselytisme religieux, les premières mosquées voûtées ont été construites sans un appareil plus sophistiqué que la régle du constructeur antique qui est encore employée.
Bu yayılmacı din anlayışı, halen kullanılan antik yapılardan üstün olmayan bir tarzda ilk kubbeli camileri inşa etmişti.
Cet autel commémore un congrès astronomique antique qui s ´ est réuni dans l'année 776.
Bu sunak, M.S. 776'da bir araya gelen, antik astronomik birleşmenin anıtı niteliğini taşıyor.
Elle a l'air antique.
Antika gibi görünüyor.