Translate.vc / French → Turkish / Apollo
Apollo translate Turkish
1,221 parallel translation
C'est sûrement Apollo. Il n'aurait pas pu échapper à nos scanners pendant tout ce temps...
Oradayken aynı zamanda tarayıcılarımızın dışına çıkmasının imkanı yok.
Ton ami?
- Evet. Beni göremez Apollo.
Elle ne peut pas me voir, Apollo. Vous seul le pouvez. Seulement quand vous êtes sous protection.
Sadece sen ve sadece korunmuş durumunda
Ici le capitaine Apollo.
'Ben Kaptan Apollo.
"J'arrive, Apollo"?
"Yoldayım Apollo"?
C'est vous qui avez amené Apollo ici.
Sen Apollo'yu buraya getirensin.
Je vous présente le capitaine Apollo de la base stellaire Galactica, un vaisseau venu d'un monde et d'un système stellaire éloignés.
Size Savaş Yıldızı Galactica'dan Kaptan Apollo'yu sunuyorum, bizimkine çok uzak başka bir dünya ve yıldız sisteminden gelen bir gemi.
Nous acceptons d'écouter le capitaine Apollo.
Kaptan Apollo kürsüde.
Apollo, nous tenons à vous remercier pour...
Apollo, sana teşekkür etmeliyiz...
Stoney, où est parti Apollo?
Stoney, Apollo nereye gitti?
Apollo?
Apollo?
- Tu crois que c'est...
- Apollo, sence...
Il paraît qu'on a trouvé des formes de vie et que le capitaine Apollo a mis les câbles de remorque sans interférence de leur part. Je vois.
Orada yaşam formları olduğu ve Kaptan Apollo'nun karşı müdahale olmadan onları beraberinde çekerek getirdiği haberi yayılıyor.
Apollo, on dirait que tu viens de perdre ton premier amour.
Apollo, sanki ilk aşkını henüz kaybetmişe benziyorsun.
Tu es un peu dur avec Starbuck.
Apollo, Starbuck'a karşı biraz fazla sert oluyorsun.
- Tu as pris beaucoup de responsabilités.
Apollo, çok fazla sorumluluk üstlendin.
Apollo, tu es responsable de la sécurité de ce vaisseau.
Apollo, o geminin güvenliğinden sen sorumlusun.
Maintenant que c'est officiel, Starbuck, Apollo, écartez-vous.
Evet şimdi bu resmi, Starbuck, Apollo, geri çekilin.
Ne vous mêlez pas de ça, Apollo. C'est moi qui commande, ici.
Buna karışma Apollo, burada sorumlu benim.
Vite, emmenez-le dans une salle de décompression et vous trois, allez tout de suite en décontamination.
Tamam acele edin, Starbuck, Apollo, onu hemen basınç odasına alın. ve sonra üçünüz derhal dezenfekte olun.
On ne sait pas depuis quand ils sont dans l'espace, ni s'ils atteindront leur destination.
Apollo, onların ne kadar zamandır uçtuğunu söylememize imkan yok ya da hedeflerine ulaşabileceklerini.
Peut-être, mais s'ils ne l'étaient pas? On doit prendre ce risque.
Apollo, bu mümkün ama ya yapamazlarsa?
Je me suis borné à expliquer les faits à Apollo.
'Ben sadece Apollo'ya gerçekleri anlattım.'
Aucune personne censée ne sera dupe.
Apollo, akıllı insanları bununla kandıramazsın.
- Apollo!
- Apollo.
Ce que Starbuck et Apollo vont faire représente la seule chance de survie de ces gens.
Starbuck ve Apollo'nun yaptığı şeyin bu insanların hayatta kalmak için tek şansları olduğuna inanıyorum.
Je crois qu'on va avoir de l'aide.
Apollo, sanırım biraz yardım bulduk.
Je suis Starbuck, voici Apollo, le Dr Salik et Cassiopée.
Ben Starbuck, bu Apollo, Dr Salik ve Cassiopeia.
- Il faut qu'on se dépêche.
- Apollo, buradan hemen gitmek zorundayız.
Boomer, envoyez Starbuck et Apollo chercher ce vaisseau et qu'ils le ramènent à bord, le plus vite possible.
Onu geri getirin! Boomer, Starbuck ve Apollo gemiyi takip edip geri getirebilirler mi, hemen, yapabilirlerse.
Apollo, j'entends des voix ou je dors encore?
Apollo, sesler mi duyuyorum yoksa hala uyuyor muyum?
- Capitaine Apollo?
- Kaptan Apollo? - Michael?
Je n'ai pas le choix, capitaine Apollo.
'Seçeneğim yok Kaptan Apollo.
Vous venez de sacrifier la vie de 6 000 personnes pour en sauver six.
Sadece 6 hayatı 6000 le takas ediyorsunuz. Apollo, sanırım hayatın gerçeklerini birbirimize açıklamalıyız.
- Puis-je vous parler?
- Sizinle yalnız konuşabilir miyim Kaptan Apollo?
J'ai vu une grande ville, Apollo.
Demek istediğim, büyük, modern.
Que vous a-t-elle dit?
Apollo, sana ne söyledi?
Je crois qu'Apollo aimerait explorer la ville.
- Sonra konuşuruz. Apollo'nun şehri keşfetmek isteyeceğine inanıyorum.
Vector, je veux que tu accompagnes Apollo à son vaisseau.
Vector, Apollo'yu uçan makinesine götürmeni istiyorum.
- Je peux venir? - Moi aussi!
- Ben de seninle gelebilir miyim Bay Apollo?
Apollo est un sacré type.
- Apollo iyi bir adam. - Uh-huh.
Apollo, si tu m'entends, j'arrive.
'Apollo, eğer beni duyabiliyorsan, yoldayım.'
Qui c'est? Vous êtes habillés pareil et il t'appelle Apollo.
Seninle aynı giyinmiş ve sana Apollo dedi.
Apollo.
Apollo'yu.
- Laisse-leur le temps.
- Apollo onlara biraz zaman ver.
Calme-toi.
Apollo lütfen nazik ol.
Alors vous avez perdu.
Öyleyse kaybettin Apollo.
Starbuck et Apollo? Cela doit-il être eux?
Starbuck ve Apollo?
Oubliez Terra.
Apollo, Terra'yı unut.
Vous ne pouvez pas me laisser seule, ici.
Apollo, beni burada yalnız bırakamazsın.
Cassie, de l'air!
Bütün şehri gördüm Apollo.