Translate.vc / French → Turkish / Armee
Armee translate Turkish
19,163 parallel translation
Mon père est mort, il faisait partie d'une armée tuée par ton peuple en essayant de vous protéger.
- Babam öldü. Sizi korumaya çalışan ordunun bir parçasıyken sizinkiler onu öldürdü.
Tu as pris une arme et a massacré une armée qui était là pour nous protéger, qui n'avait rien à voir avec le meurtre de Gina, mais un natif reste un natif, hein?
Eline silah alıp, bizi kurtarmak için gönderilen bir orduyu katlettin. Tatlı Gina'yı parçalara ayırmayla alakası olmayan bir orduyu. Ama tüm dünyalılar birdir, değil mi?
Jaha a une armée de soldats pucés.
Jaha çipli bir asker ordusuna hükmediyor.
Je vais construire une armée.
Bir ordu kuruyorum.
Et une autre armée se tiendra pour les combattre.
Başka bir ordu da onlarla savaşacak.
Nul ne veut que Valentin forme une armée de fidèles.
Valentine'ın kendisine ordu kurmasını kimse istemez.
Au lendemain de la guerre de 14, M. Maddox a découvert que son associé avait approvisionné l'armée par le biais d'une holding.
Bay Maddox, ortağının orduya yiyecek içecek tedarik ettiğini öğrendi. Ki bu da onun barışçı kişiliğine aykırıydı.
Je fonde une armée.
Bir ordu kuruyorum.
Malick m'a carrément dit qu'il réunit une armée d'Inhumains, donc il est là soit pour ajouter des soldats, soit pour s'installer.
Malick bana bir İnsandışı ordusu kurduğunu kesin dille belirtti. Yani, ya asker eklemek ya da tezgahını kurmak için burada.
- L'armée russe utilise des MI-8.
- Rus ordusu tipik olarak MI-8'ler kullanır.
Il veut entrer dans l'armée de l'air.
Hava Harp Okulu'na gitmek istiyor.
Je crois même que vous avez dit "armée".
Hatta kullandığın kelimenin "ordu" olduğuna adım kadar eminim.
Khalski achètera alors ses amis dans l'armée russe.
Khalski Rus ordusundaki dostlarına ulaşmaya başlayacak ve onları satın alacak.
- Je construis une armée.
- Bir ordu kuruyorum.
La dernière fois que je vous ai vu, vous ressembliez à un extrait de "L'armée des morts".
Seni son gördüğümde "Ölülerin Şafağı" filminin figüranlarına benziyordun.
Ton armée s'est tapie dans les canyons durant des semaines, cernée par des Djaghataïdes, appelant à l'aide de tout côté.
Ordunun haftalarca, Çağataylarca kuşatılmış vaziyette kanyonlara pustuğunu ve her tarafa yardım için nasıl ağlandığını biliyoruz.
- Mon armée est plus grande que la sienne.
- Ordum onunkinden büyük.
L'armée et coalition de soutien de Nayan est trop importante.
Nayan'ın ordusu ve ittifakı muazzam.
Son armée.
Ordusunu.
Dans ce cas, mon armée viendra en force les combattre.
O zaman ordumu tam gücüyle üstlerine yığarım.
Lewis Snart, coupable de larcin, vol à main armée.
Lewis Snart, hırsızlık ve silahlı soygun yüzünden hapse düşmüş.
Conçu par les Kree pour diriger en leur nom l'armée d'Inhumains.
Çok güçlü. Nainsan ordusuna komuta etmesi için Kree tarafından tasarlanmış.
L'armée de l'air Soviétique à la rescousse.
Sovyet hava kuvveti imdadımıza yetişti.
Avec Sam qui part à l'armée, vous vouliez vous défouler.
Birini incitmek istemiştin. Artık benim arkamı toplamak zorunda kalmayacaksın.
- J'ai demandé l'aide de l'armée pour que la zone soit bouclée.
Bölgeyi kontrol altına almak için destek çağırdım.
L'armée... tu es sûr que c'est ce que tu veux?
O kadar yakın mı? İstediğin, Ordu'ya girmek, değil mi?
Fabriqué par les Kree pour commander l'armée d'Inhumains à leur place.
Ona Alveus diyorlar. Nainsan ordusuna komuta etmesi için Kree tarafından tasarlanmış.
Donnez-moi cinq bonnes serveuses, je pourrais prendre une armée de Huskarl.
Bana 5 tane barmen kadın verin, Huskarl ordusunu alt edeyim.
- Mon père est major dans l'armée.
- Babam orduda binbaşı.
On tire les premiers, on leur donne le droit de revenir avec une armée.
İlk biz ateş edersek karşımıza orduyla gelme haklarını onlara veririz.
Vous avez rejoint l'armée, est allé à l'étranger.
Orduya katıldın, yurtdışına çıktın.
Pour sauver mon fils, je massacrerais une armée entière.
Oğlumu kurtarmak için koca bir orduyu bile katledebilirim.
Mon père m'a embrigadé dans l'armée.
Babam da beni askere yazdırmıştı.
Je l'ai contraint à combattre l'armée dans laquelle il avait servi.
Hizmet ettiği orduya karşı savaşması için onu zorladım.
Et l'armée a envoyé 5000 soldats pour nous exterminer.
Ordu, bizi yakalamaları için peşimize 5000 asker gönderdi.
Quoi que vous ayez fait dans l'armée, quoi que les Indiens vous aient forcé à faire, sachez ceci... Dieu a tout vu et s'est contenté de rire.
Ordudayken her ne yaptıysan o Kızılderililer sana her ne yaptırdıysa şunu unutma ki Tanrı hepsini açıkça gördü ve güldü sadece.
L'armée qui attend, tapie sous le sable.
Kumun hemen altında yatan bir ordu.
L'armée nous avait chassés, presque jusqu'à l'extinction.
Ordu, soyumuzu tüketmek için peşimizdeydi.
Une armée de putains dépravées.
Ahlaksız fahişelerden oluşan bir ordu.
Bientôt, une armée entière suivra sous son commandement, tous suivront mes ordres.
onun liderliğinde kocaman bir ordu, emrim altına girecek.
Il y a 15 ans, il a ramené une armée avec lui.
15 sene önce yanında bir orduyla geldi.
- Qui a ramené une armée?
- Kim? - Ben.
Il a essayé de monter une armée pour combattre Deathstroke, mais... tout le monde veut juste évacuer.
Deathstroke'la savaşmak için ordu kurmaya çalıştı ama herkes buradan çıkmak istiyordu.
Euh, Deaton a été attaqué par la bête à une base de l'armée qui présente de grandes matrices de radar.
Deaton, Canavar tarafından saldırıya uğradığında büyük radar dizilerinin olduğu ordu üssündeydi.
Une talentueuse chasseresse qui plus tard fera face à la Bête Armée seulement d'une lance à pointe d'acier.
Sonradan çelik uçlu mızrağıyla Canavar'la karşılaşacak olan yetenekli bir avcının.
Marie-Jeanne savait qu'elle ne pouvait pas s'incruster à un autre groupe de chasse armée de gui et de baies de sorbier.
Marie-Jeanne, ökse otu ve üvez ağacı külüyle silahlanmış bir av gurubuyla bunu başaramayacağını biliyordu.
Marie-Jeanne a affronté la Bête armée d'une simple lance en fer.
Marie-Jeanne çelik uçlu mızrağıyla Canavar'la karşılaştı.
La base de l'armée...
Ordu üssü...
Il était ingénieur dans l'armée.
O bir ordu mühendisi idi.
Vous étiez appelé comme ça à l'armée, n'est-ce pas?
Oradaki adıyla gittin değil mi?
J'étais dans l'armée.
Hayır hayır Hayır Hayır Hayır. Hayır hayır. Ben ordudaydım.