Translate.vc / French → Turkish / Arrêt
Arrêt translate Turkish
8,691 parallel translation
Vous avez un mandat d'arrêt à Austin au Texas.
Bayım, Austin, Texas'da arama emriniz var.
Vous pourriez me déposer à l'arrêt de bus?
Beni otobüs durağına kadar bırakabilir misin?
Tweet Larmy - - après 6 semaines d'arrêt, mes parties féminines - -
Tweetle Larmy. Doğumdan altı hafta sonra, kadın tarafım...
Je suis parti ce matin, j'ai fait trois livraisons, fait le plein, lavé la voiture, je me suis arrêté pour manger- - sandwich de pain toasté au boeuf rôti- - j'ai fait encore six livraisons, un arrêt inattendu pour une mini barre chocolatée, et je suis rentré.
Sabah çıktım, üç teslimat yaptım, benzin aldım, arabayı yıkattım sandviç için durdum, buğday ekmeğine biftek aldım altı teslimat daha yaptım, öyle bir ara şeker almaya uğradım sonra da eve geldim.
- Oui. Mark en parle sans arrêt.
Mark dilinden düşürmüyor.
J'y pense sans arrêt, ça m'empêche de vivre.
Her zaman tek düşündüğüm bu oluyor. Hiçbir şey yapamıyorum.
Si tu étais chrétienne, tu la ramènerais sans arrêt, et on t'obéirait pour ne pas te blesser parce que c'est interdit par la loi.
Çünkü eğer Hristiyansan, herkese ne yapması gerektiğini söyleyebilirsin onlar da yaparlar, böylece duygularını incitmezler çünkü bu kanunlara aykırı.
Mais je fais la même chose sans arrêt, ce qui est, pour moi, la définition de la folie.
Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp duruyorum, ki bu benim için deliliğin tanımı.
"Sara Rice" a été déposée à l'arrêt de bus.
"Sara Rice" otobüsten inmiş.
Jamie parlait sans arrêt de Lallybroch, détaillant la vie que nous aurions partagée, la vie qu'il avait toujours imaginée.
Jamie mütemadiyen Lallybroch'tan bahsediyor birlikte geçireceğimiz, her zaman hayal ettiği hayatın detaylarını anlatıyordu.
Prochain arrêt, Essex.
Bir sonraki durak Essex.
Il y a un arrêt!
Dur tabelası!
Je reste sans arrêt sur le qui-vive.
Her tarafım göz ve kulak oldu benim.
Si tu dénonces ton collègue, tu signes ton arrêt de mort.
Ortağını ele verirsen, kendi ayağına sıkmış olursun.
Arrêt!
Durun!
J'arrive pas à m'en défaire, elle parle sans arrêt de ce...
Onu sarsar gibi görünmek istemiyorum ama bu konu hakkında konuşmadan da duramıyorum.
C'est toi qui, quand j'appelle sans arrêt, ne répond jamais.
Aradığım, aradığım, aradığım ve hiç cevap vermeyen sensin.
On en discute sans arrêt.
Çok kez tartıştık zaten.
C'est toi qui parles sans arrêt du timing.
Zamanlama konusu üzerinde duran hep sensin.
On est à l'arrêt.
İtici gücü kaybettik.
Si vous faisiez un arrêt pour un sac de farine, j'ai bien peur que vous soyez déçus.
Yiyecek almak için falan durduysanız korkarım hayal kırıklığına uğrayacaksınız.
Restez assis avec votre ceinture attachée jusqu'à l'arrêt complet de l'appareil et l'extinction du signal lumineux.
Lütfen kapıya ulaşana kadar ve pilot işaret verene kadar kemerleriniz bağlı kalsın.
Schweikart lance de petites piques, et il nous en lancera sans arrêt.
Schweikart şu an fazla üzerimize gelmiyor. Bu şekilde de devam edecek.
Toujours la même chose, je t'entends répéter la même chose sans arrêt donc...
Hep aynı şey senden hep aynı şeyi devamlı devamlı dinliyormuşum gibi.
♪ Nous parlons sans arrêt ♪
# Konuşuyorum sürekli #
Tu peux faire un arrêt sur image au moment exact où elle a fissuré les dents de devant d'Holly.
Holly'nin ön dişlerini dağıttığı anı videoyu durdurunca görebiliyorsun.
Je pense sans arrêt au Sud...
- Sürekli Güney'i düşünüp duruyorum ve nasıl...
J'en ai assez de fuir sans arrêt.
Modesto'da kalmak istemenin nedeni ne? Ben bir şeylerden sürekli kaçmak istemiyorum.
Je me demande si je peux demander un arrêt maladie.
Istırahat izni alabilir miyim diyecektim.
- Arrêt-Arrête. d'utiliser ma salle de bain?
... banyomu kullanma diyeceğim?
Il répare sans arrêt ta caisse pourrie.
O boktan arabanı kaç kere tamir etti?
Prochain arrêt, Médina Quartier de la Bourse.
Şimdiki istasyon Medina Değişim Bölgesi.
Le réacteur n'a pas été éteint par l'explosion. Quelqu'un a suivi les procédures d'arrêt.
Biri kapatma prosedürlerini uyguladığına göre reaktörün işini patlama bitirmemiş.
Ils ont émis un mandat d'arrêt contre toi, Will.
Senin için yakalama emri çıkardılar, Will.
C'est le moment le plus inspirant de ma vie mais.. malheureusement, c'est mon arrêt.
Bu hayatımın en ilham verici anı, ama... malesef, burası benim son durağım.
J'en ai marre de devoir faire avec deux malades sans arrêt!
Bu iki yatalakla kendim ilgilenmekten gına geldi artık be!
On a mis leur localisation dans le programme de surveillance de Felicity, mais Brick les déplace sans arrêt.
Yerlerini Felicity'nin izleme programıyla bulduk ama Brick yerlerini değiştirip duruyor.
Je lui parle autant que possible, mais... elle bouge sans arrêt.
Olabildiğince sık konuşmaya çalıştım onunla ama çok hızlı yer değiştiriyor.
"Le monde est un arrêt de bus. Les filles vont et viennent."
# Ah, bu dünya bir otobüs durağı # # Kızlar gelip geçicidir #
Je coupe mes gros doigts sans arrêt mec!
Sürekli bu dolma parmaklarımı yaralıyorum dostum!
Bordel, qui enquête sur ce gars dont Bunchy parle sans arrêt?
Radyo neden çalıyor? Billy Ray, Cass'ın oğlu.
Dis à Phil qu'on fait un petit arrêt à Genève.
Phil'e söyle Ceneviz'e uğrayacağız.
Il veut lancer un mandat d'arrêt contre les bureaux présidentiels du Parlement.
Meclis başkanlığı bürosuna karşı tutuklama emri çıkarmak istiyorlar.
Un mandat d'arrêt?
Tutuklama emri?
Voici notre arrêt.
Pekala. Bu durakta iniyoruz.
Je te dépose à l'arrêt de bus, ce soir.
Bu gece seni otobüs durağına bırakacağım.
C'est ça où tu viens avec moi à l'arrêt de bus.
Ya öyle yapacaksın ya da benimle o otobüs durağına geleceksin.
J'ai un homme adulte, âgé d'environ 65 ans, en arrêt cardiaque.
65 yaşların erkek bir hasta var, aniden kalbi durmuş.
Nous demandons l'arrêt des poursuites et l'annulation de la violation de sa libération conditionnelle.
Bu olayla ilgili her tür ihlali geri çekmenizi istiyoruz. Bayan Lindel'in önceki şartlı tahliye ihlalinin de silinmesini istiyoruz.
Il y a un mandat d'arrêt pour toi.
Hakkında yakalama kararı var.
Sans arrêt.
Her zaman.