Translate.vc / French → Turkish / Bac
Bac translate Turkish
1,516 parallel translation
On va mettre un grand bac à sable dans le salon, que les gens et les animaux puissent s'amuser dedans, et dehors, il y aura une grande volière pour les oiseaux, les lézards et Bongo.
Tam salonun burasına insanlar ve hayvanlar oynasınlar diye kum bahçesi koyacağız. Ne isterlerse yapsınlar! Sonra, dışarıya kocaman bir kafes koyacağız ki... kuşlar, kertenkeleler ve Bongo kalabilsinler.
Je veux être promu en dehors de ce bac à glaçons.
Bu buzlu su birikintisinin dışına terfi etmek istiyorum.
À ce rythme, il aura son bac à 27 ans et aura terrorisé toute une génération.
Böyle giderse liseden 27 yaşında mezun olacak ve Kuzey Batı yakasında koca bir nesilde terör estirmiş olacak.
C'est pour son bac.
Bu açık lise diploması için.
Mais personne ne sait que leur sœur Elle est devenue un paillasson dans les rues d'Istanbul...
Âlem bilmez ki bacıları İstanbul sokaklarına paspas olmuş.
Pardonnez votre petit-fils... Je ne comprends pas bien.
[KÜRTÇE KONUŞUR] ( Ne dediğini tam anlamadım, bacım. )
- C'est la semaine du bac.
- Gelecek hafta bitirme sınavı var.
- Si t'as pas ton bac, tu travailleras chez ton oncle.
Bu kadar dert etme. Sınavını veremezsen amcanla çalışırsın tamam mı?
Tu fêtes le bac? Hein?
- Sınavı mı kutlayacaksın?
Tu me laisses un peu de temps pour y penser?
İzin ver ben biraz daha düşüneyim, bacım.
Bienvenue, Dünya.
Hoş geldin, Dünya bacım.
Tu veux quelque chose?
Ne söyleyeyim sana bacım?
Tu sais, c'est pour ça que je t'aime comme une sœur.
Teşekkür ederim. Seni bu yüzden bacım gibi seviyorum.
Amiral, Aldo et moi, on peut avoir un bac à sable?
Hey amiral, Aldo'yla bana kum havuzu yapabilir misin?
Youpi, un bac à sable!
Hey, kum havuzu!
Un bac à sable!
Hey, bir kum havuzu!
J'étais en terminale, elle commençait le lycée. Après le bac, c'est devenu bizarre entre nous.
Yani, ben son sınıftaydım, bilirisin, o da ilk sınıftaydı sonra ben mezun oldum, ve garipti, bilirsin.
Tu veux jouer dans le bac à sable?
Ne, şimdi de kum havuzunda mı oynuyorsun?
Avez vous vu Tarik?
Bacı, Tarık'ı gördünüz mü?
- Tu as vu Tarik?
- Bacı, Tarık'ı gördün mü?
Ce soir, nous fêtons l'arrivée de nos frères et sœurs de la Tribu du Sud.
Bu gece güneyli kardeşlerimizin ve bacılarımızın buraya varışlarını kutluyoruz.
La panique intensive des rats leur fait ronger les lacets de nos bottes.
Sıçanlardan çok korkarım böyle yerlerde sıçanlar ayakkabı bacıklarımızı yiyebilir.
Le bac à sable était donc un cadeau?
Yani, kumlar bağış mıydı?
C'est un sacré cadeau, mais j'ai trouvé curieux que vous offriez un bac à sable à cinq chiffres à une école que votre propre fils ne fréquente même pas.
Abartılı bir hediye. Oğlunun gitmediği bir okula 6 kutu kum bağışlamanı garip buldum.
Même après avoir offert à l'école ce bac à sable hors de prix.
Pahalı kum kutularına rağmen.
Et pour ceux qui se sont arrêtés au BAC?
Bu lise diploması için gerekli mi?
Puis j'ai eu mon bac, je me suis éloigné des mecs comme Pate.
Ardından liseden mezun oldum, Pate gibi elemanlardan uzaklaştım.
Je pourrais passer mon bac.
Notlarımı A yapabilirdim.
J'ai pas le bac, pas de boulot, pas de futur.
Notlarım A değildi. İşim yok. Geleceğim yok.
Porte le costume que tu avais pour passer ton bac.
Lise üniformanı giy o zaman.
E n'a pas beaucoup grandi entre sa communion et son bac. C'est sûrement le même costume.
Lise mezuniyet balosunda da aynını giydi.
Au début j'avais pas compris ce qu'il voulait, et j'ai dit : "Je nettoie le bac à légumes du frigo."
Önce ne demek istediğini anlamadım ve gayet samimice.. ... buzdolabının sebze kutusunu sildiğimi söyledim.
"Oh, je nettoie mon bac à légumes." "Oh, j'astique mon pas de porte."
Sebze kutumu siliyorum. Evin önünü süpürüyorum.
Je suis la 1re opprimée, j'ai eu mon bac en 85.
Mazlum olan benim. 1985 mezunuyum.
J'ai un Bac de Smith, un Doctorat de Berkeley, et un Doctorat de Stanford, et je fournis des résultats de tests labo.
Berkeley'de doktora yaptım,... Stanford'tan tıp lisansı aldım. Ama tahlil sonuçlarını ben dağıtıyorum.
Parce que je voulais vraiment passer mon Bac.
Çünkü gerçekten yüksek okulu bitirmek istiyorum.
Il n'arrête pas de me regarder bizarrement. J'aurais espéré que tu attendes au moins le bac.
Bari mezuniyeti bekleseydin.
La même que moi, et voici l'année de son bac.
Benimkiyle aynı. Diğeri de mezun olduğumuz yıl.
Ouai, si on arrive à avoir le bac
Mezuniyeti atlatabilirsek.
Ils méritent d'avoir leur bac en compagnie de leurs amis.
Arkadaşlarıyla birlikte mezun olmayı hak ediyorlar.
Vu comment cette année est partie, je prédis que je vais avoir mon bac.
Bu yılın gidişatına bakılırsa, liseyi dışarıdan bitirmek zorunda kalacağımı tahmin ediyorum.
Dès que j'ai mon bac, je fiche le camp de Point Pleasant.
Mezun olur olmaz, Point Pleasant'la bağım olmayacak.
Tu as eu ton bac comme les autres.
Bu okuldan mezun olabileceksin demek.
À la fiesta pour le bac de ta cousine.
Kuzeninin doğum gününü hatırlıyor musun? Seksi olan hani?
Ou alors, c'est parce qu'à chaque fois qu'il dit "flip", Papa fait cette petite cascade où il attrape Jack par les chevilles, lui fait faire un flip avant, l'attrape sur ses épaules, et puis... le met sur un trapèze pour bébé, et l'envoie valdinguer dans le bac à sable, tout ça sans filet.
Ya da, her "çevir" dediğinde, babası onun bileklerinden yakalayıp, ters çevirip, omuzlarının üzerine düşürüp küçük bir bebek trapezine koyup, güvenlik ağı olmadan kum havuzunun öbür tarafına atıyordur.
Lisa, avoir ton bac deux ans en avance, et Bart...
Lisa, iki sene erkenden mezun oluyorsun,
Souris, soeur!
Neşelen, bacım.
Allez, Bac'.
Haydi, Bac'.
Tu vas faire quoi, leur lancer ton bac?
- Savaşabilirim. Ne yapacaksın?
Ou étiez vous quand elle a eu son bac ou quand elle est entrée à la fac?
Liseden mezun olduğunda neredeydin?
Avoir ton bac.
Bart sen de mezun oluyorsun.