Translate.vc / French → Turkish / Bakir
Bakir translate Turkish
568 parallel translation
Moi, lris Matilda Henderson, célibataire sans attaches... déclare solennellement renoncer à mon passé virginal Jeudi prochain, saine de corps et d'esprit, je prendrais le voile et la fleur d'oranger... et le nom de Lady Charles Fotheringail.
Ben, lris Matilda Henderson, önemsiz bir komünün hiç evlenmemiş kızı ciddiyetle bakir mazimden vazgeçtiğimi duyururum. 26 sı Perşembe günü duvağımı takıp turuncu çiçeklerim ellerimde adımı Lady Charles Fotheringail olarak değiştireceğim.
La lune est aussi une vestale, chaste et pure.
Ay hâlâ bakir bir tanrıca.
J'ai descendu cette rivière, vers un monde sauvage, loin de la civilisation, à la recherche d'un endroit où vivre, de retour dans la brousse
Bu nehirde inip, bakir doğanın içinde kaybolmuştum medeniyetten uzak, yerleşilecek bir yer aradım Bodur ağaçlar bölgesi sırtlarında yaşanacak bir yer.
C'était encore plus sauvage ici, plus près des sources, au commencement des choses, loin des villes et des guerres
Tertemiz hava yayan bolca ağaç vardı Bu bakir doğada, savaşlardan ve şehirlerden olabildiğince uzakta herşeyin başladığı yere ; "insanlığın köklerine" daha çok yakınlaştım.
On le voit à cette pièce. Même au Paraguay, dans son hacienda au cœur de la pampa, il menait une vie cosmopolite.
Bu odadan da anlaşılacağı üzere, Paraguay'ın bakir doğasında bile çorak bozkırlarla çevrili çiftliğinde kozmopolit bir yaşam sürüyordu.
Alors tu veux venir avec moi?
Bakir bir memleketmiş.
Je labourerai votre terre vierge.
- Bakir topraklarını süreceğim.
Un continent neuf.
Bakir bir ülke olduğunu söylüyorlar.
Et toujours ce ciel souriant et cette mer insondable.
Hiç değişmeyen ise şu mütebessim gökyüzü ve şu bakir denizdir.
Il y a de l'espoir jusqu'à 70 ans, disait la vierge.
70 yaşına kadar umut vardır demiş bakir.
C'est un ennemi... Commandant!
Bu gemi bakir kalmamalı, efendim.
Tous ceux qui rêvaient d'une nouvelle vie, eurent une route pour y aller. Et leur épopée continua.
Bakir topraklar ve yeni bir hayat için can atan insanlar şimdi onları götürecek bir anayola kavuşmuşlardı ve harekete geçtiler.
Unissez-vous à nous pour soutenir Celui, qui depuis cinq mandats, a toujours défendu l'inviolabilité de ce territoire.
Beş yıl boyunca Kongre'de bu büyük bölgeyi bakir tutmayı başaran adama bizimle birlikte destek verin.
L.G. est puceau.
L.G. bakir.
Fais gaffe à lui, c'est un bleu.
Ona dikkat et, hala bakir.
On dirait un puceau effarouché!
- Oh, Tanrım! - Yaşlı bakir bir çocuk gibi davranıyorsun.
Qu'il ne meure pas puceau.
- Bakir ölmesine izin veremeyiz.
Pour qu'il ne soit plus puceau.
Bakir olmaktan bıktığını düşündük.
Le sacrifice d'un roi consentant, vierge et fou, sera accepté.
Gönüllü bir kralın kurbanı olan... bakir soytarı, kabul edilecektir.
Messire Galahad le Chaste.
Bakir Sir Galahad.
Et Pepe, un jeune. Premier combat dans une semaine.
Ve Pepe, hala bakir, ama haftaya Pedro'da yarışacak.
Un double puceau... jamais braqué, jamais tiré.
Çifte bakir, ilk soygun. Hiç kadının olmamış.
- Tu vas mourir puceau.
- Matthew, bakir öleceksin.
Merde, je savais pas que t'étais puceau!
Bakir olduğunu bilmiyordum. - Hiç amcık becermediğini bilmiyordum.
- Puceau!
- Bakir çocuk, bakir çocuk.
Pauvre puceau.
Onunla ne yapacaksın, bakir çocuk?
Oui, d'immenses terres à l'abandon...
Evet, uçsuz bucaksız bakir topraklar.
Notre vaisseau fictif nous emmène vers cette ultime frontière.
Hayali gemimiz bizleri en bakir uçlara götürüyor.
- Si t'es pas niais, t'as pas Wendy.
- Eğer bakir değilsen, Wendy i unut.
Officiellement, il faut toujours être vierge.
Resmen, hala bakir olunması gerekiyor.
Seulement un de vous deux doit être vierge.
Sadece birinizin bakir olması yeterli.
Tu crois qu'il est vierge? Qui?
Sence hâlâ bakir midir?
- Tu vas rester puceau, mon pote.
- Sanırım bakir öleceksin, dostum!
Parce que je suis vierge?
Benim bakir olduğumu mu sandın?
Personne ne croira que tu es vierge.
Ayrıca, bakir olmadığını kimseye inandıramazsın!
- Un puceau?
Bakir mi?
- Je suis pas puceau.
- Ben bakir değilim.
John a dit que j'étais puceau et j'ai dit que non, c'est tout.
John bana bakir dedi. Ben de olmadığımı söyledim. Hepsi bu.
Oui, mais c'était seulement... parce que je voulais pas qu'elle sache que je suis vierge, d'accord?
Evet ama sadece onun benim bakir olduğumu bilmesini istemiyordum.
Excuse-moi d'être vierge. Je suis désolé.
Bakir olduğum için özür dilerim.
Je pense qu'un gars peut très bien être vierge.
Bir erkeğin bakir olması normal.
Comme on est vierge qu'une fois.
Tıpkı bir kere bakir olabileceğin gibi..
Ce n'est pas toi qui dois absolument boire du sang de jeune puceau non pas une fois mais trois fois avant la Toussaint.
Cadılar Bayramı Arifesi'nden önce üç kere bakir kanı içmek zorunda olan sen değilsin.
Il y a forcément un puceau par là, trouvez-le!
Orada bir yerde, bir bakir olmalı. Bulun onu!
Pour l'instant on n'a rien trouvé de mieux qu'un petit de 11 ans.
Bulabildiğimiz bir bakir olmaya en yakın kişi, 11 yaşında bir çocuktu.
Disparaissez de ma vue et trouvez-moi un puceau!
Gidin ve bana bir bakir bulun!
Elle a trouvé un puceau!
Bir bakir buldu!
Tu es sûre qu'il est puceau?
Bakir olduğundan emin misin?
J'en doute fort parce que les femmes-vampires se nourrissent de sang de puceau.
Bundan şüpheliyim. Dişi vampirin bakir kanına ihtiyacı vardır.
- Vous voulez dire vierge?
Demek istediğiniz, bakir miydi?
Tu te trompes.
Bakir olup olmaman önemli değil