Translate.vc / French → Turkish / Bar
Bar translate Turkish
35,028 parallel translation
- C'est pas un simple bar, idiot.
Burası sadece bir bar değil süper zeka.
Des limbes où je vais passer l'éternité dans un bar pourri avec un écrivain raté.
Sonsuza kadar vasat bir yazar ile sıkıştığım berbat bir bar.
Et ce bar n'est pas pourri du tout.
Bu barda hiç kötü değil.
C'est comme le bar de Cheers!
Aynı Cheers'daki gibi.
Pour la même raison pour laquelle tu as créé ce bar nostalgique pour écrire ton chef d'œuvre : tu te caches.
Aynı bu nostaljik barı yaratman ve bir baş yapıt yazmak istemenle aynı neden, sen saklanıyorsun!
Tu sens comme une poubelle derrière un bar.
Barın dışındaki çöplük gibi kokuyorsun.
Pardon d'apporter un peu de culture dans ce bar.
Bu bara biraz kültür kattığım için kusura bakma.
Jameson, touche à cette bière, et tu ne boiras plus jamais dans ce bar.
Jameson, o biraya dokunursan bir daha bu barda içki içemezsin.
À cause de ta mère, pas à cause d'un problème d'alcool.
Annenin barı ya ondan, alkolik olduğun için değil yani.
Je te déconseille de manger au bar.
Öyleyse bu barda da yemek istemeyebilirsin.
Je t'ai apporté de la soupe du bar.
Sana bardan çorba getirdim.
Tu veux que je vienne au bar?
Bara gelmemi ister misin?
Je risque de boire vu que c'est un bar.
Gerçi yine de bir şeyler içerim, orası bar.
Je veux mon bar.
Barımı istiyorum.
Tu vas quand même au bar? Carrément.
- Yine de bara gideceğiz, değil mi?
Quand j'ai acheté le bar, il a commencé à m'en vouloir.
Şey... Barı satın aldığımda bana içerlediğini biliyorum.
J'allais dire que c'est difficile de trouver un bar tranquille en ville.
Şehirde sessiz bir bar bulmanın zor olduğunu söyleyecektim.
Ne me demandez pas d'en trouver un autre.
Lütfen bana başka bar buldurtma.
- Je vais me trouver un autre bar. - Il parait que vous avez croisé
- Sanırım yeni bir bar bulacağım.
Plus ou moins.
Bir dargın, bir barışık.
Un joli petit numéro trouvé dans un bar, mais elle est bonne.
Barda tanıştığım bir hatun, ama tam bir efsane.
Il m'a séduit dans un bar.
Barda tanışmıştık.
On a commencé chez moi puis on est allées danser dans son bar favori.
Önce bende bir şeyler içtik, sonra da dans için gözde mekanımıza geçtik.
Ce n'est pas la première interaction violente que vous ayez eu dans un bar?
Bu barda müdahil olduğunuz ilk kanlı olayınız mı?
Pourquoi pas ce nouveau bar sur la 18ème rue?
Peki ya 18. Cadde'deki yeni bar?
Je ne veux pas proposer un bar hétéro.
Hetero bir bar olsun istemiyorum.
En fait, peut-être qu'un hôtel-bar serait mieux.
Aslında, otel barı daha uygun olur sanırım.
J'ai dit à Thomas de te retrouver dans ce bar à vins et fromages demain à 19h30.
Thomas'a yarın akşam 7 : 30'da Şarap ve Peynir barında, buluşacağınızı söyledim.
Non, le bar de Pennsylvanie m'oblige à vous informer de cette parjure.
Hayır, Pennsylvania Barosu yemin altında yalan söyleyen birini size söylemem gerektiğini söylüyor.
L'hôtel-bar était une idée de génie.
Otel barı çok zekiceydi.
Ils allaient boire un coup dans un bar.
Barda içkiyi biraz fazla kaçırmışlar.
Je l'ai rencontrée hier soir dans un bar, et on dirait qu'elle m'a donné un faux numéro.
Dün gece barda bir kızla tanıştım ve görünen o ki bana yanlış numara vermiş.
Au moment où vous entendez ces mots, le contrôle des Forces Armées sera divisé parmi les chefs régionaux, et j'aimerais vous assurer... que le renouvellement militaire a été fait paisiblement, grâce à un collaboration sans précédente
Siz bu konuşmayı dinlerken Silahlı Kuvvetler bölgesel liderler arasında bölüştürülecek ve sizi temin ederim, askeri devir işlemi barışçıl şekilde sonuçlanacak.
Je suis venu pour faire la paix.
Barışmak için geldim.
♪ Quand il est sorti de l'eau ♪
# Kızıyla barıştı #
Luttes de bar, ivrognes et agités...
Bar kavgası, aşırı alkol ve taşkınlık...
Je le jure, je ne savais pas qu'on allait se réconcilier.
Yemin ederim barışacağımızdan haberim yoktu.
J'ai raté deux heures de travail qui sont retenues sur ma paye, et ma fille a dû dormir dans un bar, donc...
İşten iki saat ayrılmak zorunda kaldım o şerefsiz ücretimden kesti ve kızım bir barda uyuya kaldı, o yüzden...
Tu sais, je me fais tout le temps draguer au bar.
Adamlar bara gelip sürekli bana askıntı oluyor.
Je suis passé au bar.
- Bara uğradım, orada yoktun.
J'adore me réconcilier.
- Ben de barışmaya bayılıyorum..
Mais d'abord, un toast, à la paix entre nos deux nations.
Ama önce kadeh kaldıralım. Uluslarımız arasında barışa.
Nos gouvernements préparent la paix en haut, et si on passait aux choses sérieuses?
Hükümetlerimiz yukarıda barış başlattığına göre asıl meseleye gelelim mi?
Dans six minutes, Reagan, Gorbatchev, et tout espoir de paix partiront en fumée.
6 dakika sonra Reagan, Gorbachev ve tüm barış umudu havaya uçacak.
Dis lui que les Dominateurs ne viennent pas en paix.
Bu Hakimiyetçilerin niyetinin barış olmadığını söyleyeceğiz.
Si le registre de Capone est quelque part, ce serait dans son bar clandestin, le Chelsea Club, donc Ray et moi irons au FBI pour assembler l'équipe de Ness et s'attaquer à cet endroit
Capone'un muhasebe defteri büyük ihtimalle gizli içki dükkanı mekanı Chelsea Club'dadır. Bu yüzden Ray ve ben Büro'ya gideceğiz. Ness'in ekibini toplayıp mekanı basarak defteri alacağız.
Nate a dit que c'était un bar clandestin.
- Nate gizli içki kulübü olduğunu söyledi.
C'est pour ça qu'on appelle ça un bar clandestin.
- Evet, bu yüzden öyle deniyor.
Je ne sais pas si elle le fera ou non, mais y fourrer ton nez, ça ne va pas m'aider, Bar.
Eder mi, etmez mi bilmiyorum ama burnunu sokman yardımcı olmuyor, Bar.
Je croyais t'avoir dit de rester en dehors de ça.
Bar, bu işe karışma dememiş miydim?
Un open bar, une chorale...
Tamam mı?