English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Bien

Bien translate Turkish

833,029 parallel translation
Non, et j'ai bien peur d'avoir épuisé tous mes livres ici.
Hayır ve maalesef buradaki tüm kitapları da tükettim.
Oui, bien sûr.
Evet, evet, tabii ki.
Bien sûr que non.
Tabii ki.
Bien.
İyi.
Où est passé ton envie d'utiliser la magie pour le bien?
Sihrini iyilik için kullanmaya ne oldu?
C'est pour ton bien.
Bu senin iyiliğin için.
Je ne suis pas la bienvenue à la table des héros? Très bien.
Kahramanlar masasında da hoş karşılanmıyorum sonuçta, sorun yok.
Tu veux trouver un endroit plus grand, très bien.
Daha büyük bir yer istiyorsan, iyi.
Très bien, Stanum, dis-moi... pourquoi je suis venue t'aider?
Peki, Stanum, söylesene, niye sana yardım ediyorum?
Tu as bien joué ta part, mon fils.
Rolünü iyi oynadın, oğlum.
Mais avec une dose de magie noire... ta magie noire... Ils peuvent être bien plus.
Bir doz karanlık büyüyle, senin karanlık büyünle bundan çok daha fazlası olurdu.
Tu vas bien?
İyi misin?
- Et bien, c'est vraiment...
- Aslında baya...
Bien sûr.
Tabii.
Tu ne peux pas croire sérieusement que cet endroit est assez bien.
Bu yerin yeterli olduğuna inanıyor olamazsın.
Nous voulons le faire quand tout va bien...
Bunu doğru vakitte yapmak istiyoruz.
Ta volonté de l'utiliser pour faire le bien l'est.
Onu iyilik için kullanma isteğin.
Bien sûr.
Tabii ki.
Bien sûr que non.
Tabii ki de hayır.
Très bien.
Pekala.
Il ira bien?
İyileşecek mi?
Ça n'a pas été facile de sortir Jiya de là, mais tout va bien.
Jiya'yı oradan çıkarmak pek kolay olmadı ama her şey yolunda. Hey millet?
- Si vous voulez bien m'excuser.
- Şimdi izin verirsen...
Ton Wyatt va bien.
Wyatt'ın gayet iyi.
Et j'imagine que Rufus a bien récupéré.
Gördüğüm kadarıyla Rufus da iyileşmiş.
- Votre femme va bien.
- Karın iyi.
Il ira bien dans une heure... ou deux.
Bir bilemedin iki saate kendine gelmiş olur.
J'aimerais bien, mais le temps nous manque un peu là.
İsterdim ama şu an zaman bizim için çok değerli. Benimle gelmelisin.
Donc si tu existes, c'est que grand-père était bien planqué dans le placard.
Eğer sen varsan, o zaman Büyükbaban gay olduğunu iyi saklamış.
- Rufus, tout va bien.
- Hayır Rufus, her şey yolunda.
- Pas encore. Crois-moi : tu vieillis très bien.
Bana inan, yaşlı halin de gayet güzel.
Très bien.
İyi fikir.
- Voilà. - Très bien.
- Başlıyorum.
Eh, binoclard, écoute-moi bien!
Bak inek, şunu netleştirelim.
Parlons peu, parlons bien.
Şimdi sadede gelelim.
Un robot pourra jamais mater aussi bien que nous.
Çukuru insandan iyi izleyecek YUKO yok.
Je veux bien acheter vos chaussures si vous les portez sans chaussettes.
Ayakkabılarını da alabilirim. Özellikle çorapsız giydiysen.
Eh, binoclard, écoute-moi bien.
Evet inek, şunu bir netleştirelim.
Rira bien qui rira le dernier, car j'ai la preuve.
Kendi kuyularına düştüler. Artık kanıtım var.
Le but est d'agir pour le bien de la majorité.
En fazla insan için en yüksek faydayı bulmalısınız.
J'ai peur de ne pas bien agir.
İyi biri olmadığımdan endişeliyim.
"Agir pour le bien de la majorité."
"En çok kişi için en büyük fayda."
- Bien sûr!
Tabii ki.
Je ne suis pas bien!
Burayı sevmiyorum.
Regarde comme j'ouvre bien la porte.
Canım, yeni kapı açma gücüme bak!
Ou bien sauver ce bougre...
Ya da bu arkadaşın...
Qui veut bien un bébé
Bebeği için boş olsun kucağı
Bien dit, Samjamin.
Doğru dedin Samjamin.
Bien lancé, Cyndee.
Fena laf soktun Cyndee!
Le but, c'est de s'efforcer de "maximiser le bien"?
İyiyi artırmak için elinden geleni yapmak, değil mi?
Tout le monde va bien?
Herkes iyi mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]